Son Dakika

MHP'li Yeniçeri: "AKP, toplumu sürekli aldatıyor"

MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri,Terörist başıyla Yürütülen Görüşmeler, Irkçılık ve Türkmenlere Yönelik Saldırılar Konusunda Basın Toplantısı yaptı. „

SİYASET 07.02.2013, 04:37 07.02.2013, 04:39
MHP'li Yeniçeri:
 AKP'nin toplumu aldatarak terör örgütünün her isteğini karşıladığını belirten Yeniçeri şunlaru söylrdi.

Kitle Katliamcısı “Beklentilere Cevap” Veriyormuş!


İmralı’daki terörist başıyla “kim ki görüştü diyor ise…..”söyleminden  “beklentilerimize cevap veriyor”  eylemine uzanan bir Başbakan Türkiye’yi yönetiyor. 

PKK terör örgütü ile görüşecek kadar namussuz değiliz” diyen, “Dağdaki PKK’lılar için ağlamayan…” ile devam eden sonuç olarak da “ben de olsam dağa çıkardım” ile biten konuşmalar yapan bir Başbakan Yardımcısı Türkiye’nin iktidar manzarasını tamamlanmaktadır.

Teslimiyette birbirine “tencere kapak” misali uyum sağlamış Türkiye bürokrasisi, “bayrak inecek terör bitecek” beklentisi içindeki terörist unsurlar ile yeni Türkiye manzarası bütünleşmiş olmaktadır.

Başbakan Erdoğan ve ekibi, “anneler ağlamasın…göz yaşı akmasın” sloganı altında PKK’nın silahlı terörünü silahla etkisiz kılamadık bari vaz-ı nasihat ve pazarlıkla terörü bitirelim, moduna girdiler.

AKP’nin zihin yönlendirmesi yapan kadroları, gerçekleri halktan hep sakladılar: AKP iktidarı, teröristler eylem yapmadıkça operasyon yapılmasını yasakladılar, güvenlik güçlerine korunma ve savunma stratejisi izlettiler. Adeta askerin elini tuttular PKK’ya dövdürdüler. Polisi karakola kapattılar ve valiyi vilayet konağına hapsettiler. Sonra da “terörle mücadele ediyoruz ama baş edemiyoruz” diye toplumu yanılttılar.

AKP, terörle mücadeleyi, karakolları “kalekol” haline getirerek karakolların duvarlarını kalınlaştırmaktan ibaret gördü. Türkiye’nin sınırına 30 kilometre mesafedeki terörist kampları görmezlikten geldi, ardından bundan “ne yapsak olmuyor bir de pazarlık yapalım” sonucunu çıkardı.
Adamlar KCK adlı paralel devlet kurdu, AKP kurmayları, “Oslo’daki pazarlıklar bozulmasın” diye bunu seyrettiler. PKK’lı milisler komite kurup vergi topladılar AKP’li yetkililer bunu izlemekle yetindiler. KCK’lı sürüler vatandaşları dağa kaldırıp yargıladılar, iktidar bunu demokrasinin cilvesi olarak değerlendirdi. 
Oslo’daki PKK/AKP görüşme süreci sona erip, pazarlıklar bozulunca iktidar, KCK tutuklamalarına başladı. Ancak iş işten geçmişti, örgütlenen KCK’lı milisler kendilerine verilen rolü hapishanede de oynadı. KCK’lılar ölüm orucuna yattılar(!) ana dilde savunma ve Öcalan’ın hapishane şartlarının iyileştirilmesi taleplerini dile getirdiler. 

İktidar partisi terörü “çözemedik…çözülmüyor kardeşim” türküsünü söyleye söyleye Türkiye’nin çözülmesine neden olacak düzenlemeleri gündeme aldı. 

Beklentilere Cevap Veren Terörist Başı Değil Başbakan Erdoğan’dır

İmralı’daki eli kanlı hükümlünün beklentilerine cevap veren Başbakan Erdoğan’ın kendisidir. KCK mensupları, sanal “ölüm orucu” nu sona erdirirken üç dayatmada bulunmuşlardı: Birincisi “Teröristbaşı Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması, ana dilde savunma hakkı ve Kürtçenin anadil olarak kamusal alanda kullanılması”.

Teröristbaşı hem yakınları hem de BDP’li vekiller tarafından ziyaret edildi. PKK’lılarla görüşen BDP’liler için fezleke düzenlemesi, İmralı’daki Öcalan için idamın geri gelmesi tartışmaları açan Başbakan Erdoğan’ın bizzat kendisiydi. Bir zamanlar  “ben olsam asardım” söylemi içindeki Başbakan İmralı’ya BDP’li vekilleri gönderdi. Demek ki birinci şart böylece yerine getirilmiş oldu. 

Başbakan Erdoğan bununla da kalmadı. Teröristbaşının konforunu da düşündü ve televizyon seyretmesi için bir LCD Televizyon verdi. Ardından spor yapabilmesi için de yeni imkânlar sağladı.
BDP’li ekiplere teröristler arası koordinasyon sağlaması için İmralı-Kandil-Erbil-Oslo hattı fiilen açıldı. Yakında BDP’li seçkin (!) bir gurubun İmralı’yı ziyaret edeceği ve durumun Adalet Bakanlığınca incelendiğini duyurdu.

Bu arada KCK’nın “demokratik özerklik” ihtiyacını belli ölçüde, şimdilik karşılamak üzere “Büyük Şehir Yasa Tasarısı” TBMM’den geçirildi.

Ardından da KCK’lıların “kendilerini en iyi ifade edebildiği dilde savunma” talebi, yasalaştırılıp TBMM’den geçirildi. 

Ardından da AKP tarafından “ana dilde kamu hizmetlerine erişim hakkı” nın gündemde olduğu açıklanmış oldu.

Başbakan Erdoğan’ın TBMM’yi terörist başının ihtiyaçlarını karşılamak için bir noter gibi çalıştırmaya başladığı görülüyor.

Başbakan, İmralı ne istiyorsa gerekeni yaptırıyor ve sonra da dönüp “Öcalan beklentilerimize cevap veriyor” diyor. 

Teröristbaşı Öcalan mı yoksa Tayip Erdoğan mı beklentilere cevap veriyor?

 İmralı’daki eli kanlı, kitle katliamcısının hangi beklentilere cevap verdiğini kimse bilmiyor! 

Terörist PKK’lılar teslim mi oldu, eli kanlı katiller silah mı bıraktı ya da sınır dışına mı taşındı da başbakan böyle bir yargıda bulunuyor? 

PKK kaçırdığı, askeri, sivili ya da kaymakamı serbest mi bıraktı, Öcalan hangi beklentilere cevap vermiş acaba?

PKK’lı teröristler nedamet getirmiş, terörü bırakmış, af dilemiş milletin merhametine, devletin adaletine teslim olmaya mı karar vermiş? Hangi beklentiye cevap vermişler? 

O halde Başbakan’a “kim kimin beklentilerine cevap verdi” sorusunu yöneltmek haklı bir soru olarak orta yerde öylesine duruyor.

Başbakan Erdoğan ve hükümeti,  PKK ile yürüttüğü gayri meşru ilişkilere meşruiyet kazandırmak için “İmralı’dan atılan adımların olumlu” olduğunu söylediği anlaşılıyor.

Kış aylarında ‘mevcudu muhafaza’ ve kaybettiklerini telafi ile geçiren terör örgütünün durumu kurtarmak için sayısız defalar “tek taraflı” ateşkes ilan ettiği cümle alem tarafından bilinmektedir.
 Yaz geldiğinde, dağlar geçit verdiğinde ve fırsat bulduğunda PKK terörist katliam ve saldırılarına kaldıkları yerden devam ediyor. Her bahar aynı şarkıyı dinleyenler bunu çok iyi bilmektedir.

BDP’li Vekiller AKP Sayesinde Gemiyi Azıyı Aldılar!

Polise silah çekmeye yeltenen BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, "Silaha yeltenmedim. Öyle bir görüntü de yok. Ancak silaha yeltenseydim, çıkarır hedefi de gözetler, gözünün ortasına da çakardım" diyor.

BDP Van milletvekili Özdal Üçer, Diyarbakır'da milletvekili Oya Eronat'ın oğlunun öldüğü dershaneneye saldırı emrini veren teröristin 31 Ekim 2012’de cenazesine katılan BDP'li Üçer, Öcalan ve PKK bayraklarının açılmasına müdahale eden güvenlik güçlerini engellemeye çalışarak halka "silahlanın çağrısı" yapmıştı.

Son olarak bir başka BDP’li vekil Sırrı Sakık ise ırkçı bir söylem içinde şunları ifade ediyor: “Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edinenler. Kafkaslardan, Bosna’dan gelenler, bu ülkenin sahibi değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz. Dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz” deyiverdi. 

  Çok açıktır ki, bir ülkenin sahibinin kim olduğuna ya da olmadığına karar veren zihniyet ırkçıdır. Bu bağlamda bu ifadeler ağzına kadar tıka basa bölücülük, ırkçılık, faşistlik kokmaktadır. İnsani gerçekler bir yana tarihi gerçeklere de bu sözler aykırıdır. 
 
  Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edinenler diyerek Malazgirt zaferi sonrası Anadolu’ya giren Türk topluluklarını, Kafkaslardan, Bosna’dan gelenler derken de Viyana Bozgunu sonrası Anadolu’ya dönmeye başlayan evlad-ı fatihanın torunlarını kast ederek bunlara “bu ülkenin sahibi değilsiniz” diyor. Bir ülkenin sahibinin kim olduğuna tarih ve sosyoloji değil bir zat karar veriyor.

  Kendisini toprakların asli sahibi, sözüm ona sonradan gelenleri ise “dağdan gelenin bağcıyı kovması”olarak nitelemesi, tarihi hakikatlere aykırı olması bir yana tam anlamıyla faşist/ırkçı bir yaklaşımdır. Kabileci, klan, firatri ve aşiret bağlamında ki bu yaklaşım, aynı zamanda ilkel ve arkaiktir de…

  Bu sözleri duyanlar sanır ki Alpaslan Malazgirt’te Romen Diyojen’i değil de Sırrı Sakık’ın dedesini yenmiş; Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u Bizans’tan değil de PKK’nın elinden almış. 

BDP’li Sakık, “Türkler Anadolu’ya 1071’de girdi…Sizin atalarınız geldiğinde biz burada yerleşik halktık”, türünden kendisine ya da içinden çıktığı aşiretine keramet atfediyordu. 21. Yüzyılda bile feodal, aşiret ve cemaat bağlamında ancak var olabilenler için yerleşik halk iddiasında bulunması hem cüretkar bir yaklaşım hem de çelişkinin ta kendisidir.   Kaldı ki 1071 yılı, Türklerin Anadolu’ya giriş tarihi değil hâkim oluş tarihidir. Türkler Anadolu’da sanıldığının aksine 1071 yılından çok önceleri vardı. 
Hakimiyet olarak değil topluluk olarak vardı. 1071 yılı dönüm noktası olmuş, Alpaslan’ın zaferiyle birlikte Türkler Anadolu’ya siyaseten de hakim olmuş ve hızla hakimiyetlerini tescil etmişlerdir. 


  Tarihte Anadolu’nun kadim milletlerinin kim olduğu bilinmeyen bir gerçeklik değildir: Anadolu’da hakimiyet odaklı olarak Sümerler, Hititler, Asurlar, Frigler, Kimmerler, Lidya’lılar, Persler, Helenler, İyonlar, İskender, Bizans, Ermeni krallığı, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletleri kurulmuştur. Bir ara Moğollar daha sonra da Timur da Anadoluya girmiş ama kalıcı olamamıştır. Görüldüğü gibi bölgenin kadim ve hakim halkları arasında Sakık gibilerin aşiretlerini tarih saymıyor!

  AKP’nin öve öve, meziyetlerini saya saya bitiremediği teröristbaşı ve onların şımartılan siyasi uzantıları olan BDP’li vekillerin durumu budur. 

Bu arada durumdan vazife çıkaran CHP, Tunceli Milletvekili de "Sivil polisler insandan çok eşyaya benziyorlar" diye hakarette bulunuyor!

Bütün bu söylem ve eylemlerin son zamanlarda artması Başbakan Erdoğan’ın başlattığı malum projenin etkisi büyüktür. 

İsrail Suriye’yi Vuruyor, İktidar Susuyor!

  İsrail, önce 1967 yılında işgal ettiği ve ardından 1981 yılında ilhak ettiği açıkladığı Golan Tepelerine bir havan mermisi düşmesi üzerine Kasım ayında Suriye topraklarına ateş açmıştı. 30 Ocak tarihi itibarıyla da Suriye uçakları, Şam’ın banliyösündeki bir askeri araştırma tesisini bombaladığı haberi geldi. 

İsrail’in Suriye’yi 2007’de de vurmuştu. O zaman ABD’nin koordinasyonu ile Türkiye üzerinden gelip ülkenin doğusundaki çöllük alandaki bir reaktör inşaatını vurdular. Şimdi ise güneyden Lübnan üzerinden gelip Şam’ın yakınlarını vurdular.

İsrail ordu yetkilisi General Amir Eshel, çoğu Doğu Avrupa’dan gelen büyük çaptaki kimyasal ve biyolojik silah stokunun kendilerini kaygılandırdığını, meselenin Beşşar Esad rejiminin ne zaman devrileceği olduğunu belirtti.

İsrail savuş uçakları Lübnan hava sahası içinde de adeta devriye geziyorlar. İsrail bir yandan Suriye’ye saldırırken diğer yandan Hizbullah’ın Lübnan’a silah transferini caydırmak için durumu denetim altında tutmaya çalışıyor.

Bütün gelişmeler bölgede Suriye-İran merkezli bir savaşın patlamak üzere olduğunu gösteriyor. Bölgedeki barışa da savaşa da İsrail karar veriyor.

İsrail’in Şam’ı bombalamasının ardından bir açıklama yapan Suriye Ordu ve Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı, saldırıyı gerçekleştiren İsrail ile Türkiye ve Katar başta olmak üzere terörü destekleyen ülkelerin ortak olduğunu vurguladı.

İsrail’in bu saldırısına sessiz kalmanın “nükleer silah yaptıkları” bahanesiyle İsrail rejimini bölgedeki başka ülkelere saldırmaya cesaretlendirebileceğini belirten Maliki, bölgede Türkiye’nin de içinde yer aldığı komploların tezgahlanmakta olduğunu söyledi.

İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, İsrail’in açık şekilde Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü çiğnediğini söyleyerek, “Yapılan saldırı, Suriye’deki teröristlerin hedefleri ile İsrail’in hedeflerinin aynı doğrultuda olduğunu göstermektedir” dedi.

Saldırıyı, Rusya, İran, Çin, Mısır, Lübnan, Hizbullah sert ifadelerle kınadılar. Arap Birliği “alçakça saldırı” dedi. İran, bu saldırıya cevap vereceğini açıkladı. İsrail’den “yorum yok” açıklaması geldi. 
Türkiye’nin tutumu ise tam dillere şenlik denilecek türdendir. Her konuda herkesten önce açıklama yapan Başbakan Erdoğan ve Dış İşleri Bakanı Davutoğlu İsrail’in Müslüman topraklarına saldırısı karşısında derin bir sessizliğe gömüldü. 

Türkiye dış işleri yetkilileri İsrail'in Suriye'ye hava saldırısına yönelik olarak kendilerine ulaşan resmi bir bilgi olmadığını söyledi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün ağzından İsrail’in kınanması bir yana, “gelişmelerin Suriye'deki durumun ne kadar karmaşık ne kadar kötü ve uluslararası barışı da tehdit eder bir hale geldiğini bir kere daha gösteriyor” gibi tuhaf ve garip bir açıklama geldi.

Esat’a karşı Türkiye’nin teçhiz ettiği, iaşe ve ibadesini sağladığı “Özgür Suriye” ordusu içeriden, İsrail dışarıdan Suriye’yi vuruyor. Vurulan Esat değil Suriye’dir.

İsrail, Suriye’de kendi aleyhine oluşacak gelişmelere izin vermeyeceğini bu tavrıyla ortaya koymuş bulunuyor. Bölgedeki bütün kontrolün İsrail’de olduğunu ise yapılan saldırı göstermektedir. Başbakan Erdoğan, Suriye’de “Esat gitsin de kim gelirse gelsin” stratejisi izliyor. Suriye’de zaman her halükarda İsrail’in lehine, Türkiye’nin aleyhine çalışıyor.

Kuzey Irak’ta ve Suriye’de Türkmenler’in Durumu İçler Açısıdır!

AKP öncesi Kerkük ve Türkmenler Türkiye’nin kırmızı çizgisiydi. AKP, ABD ve Barzani’yle yaptığı anlaşma gereği Türkmenleri Irak’taki denklemden düşürmüş durumdadır. Maliki’nin merkezi yönetim kuvvetleriyle Barzani’nin peşmergelerinin eller tetikte karşı karşıya geldiği geçen ay gündeme düşmüştü. 

Bu arada Türkmenlere yönelik saldırılar da hız kesmeden devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Irak’ın kuzeyindeki Türkmen kenti Tuzhurmatu'da düzenlenen intihar saldırısında en az 42 kişi öldü, aralarında Türkmen siyasetçilerin de bulunduğu 75 kişi yaralandı. Şiilere ait camiyi ve burada kurulan taziye çadırını hedef alan saldırıda yaralananlar arasında Irak Türkmen Cephesi'nin (ITC) yöneticileri de olduğu belirtiliyor. Bu bombalı intihar saldırısının ardından bir saldırı da Kerkük’te meydana geldi. 
Türkmenlere yönelik yoğunlaşan saldırılar özünde Türkiye’yi çatışmaların içine çekmek amacına yöneliktir. 

Şii-Sünni-Kürt çekişmesinin yaşandığı, her bir grubun kendi hakları için elindeki kozu başarıyla kullandığı Irak'ta, artık neredeyse temsil dahi edilmeyen Türkmenler, Ankara'ya ve AKP iktidarına hem kırgın hem de ne yapacağını bilemez durumdadırlar. 

Barzani’nin Irak’ın kuzeyinde bağımsızlık ilan etmesi sadece bir zamanlama meselesidir. Eğer Barzani bölgede bir Kürt devleti ilan ederse bu Irak parçalanması demektir. Parçalanma meydana geldiğinde de bundan en büyük zararı Türkmenler görecektir. Çünkü Türkmenler farklı bölgelerde yaşıyor. Yüzde 30'u Kuzeyde Erbil'de yaşıyor. Diğerleri Musul'da, Kerkük'te ve diğer bölgelerde yaşıyor. Türkmenler parçalandığı zaman Irak da parçalanacaktır. Bu parçalanmadan en büyük zararı Türkmenler görecektir.
 
AKP Hükümetinin bugün bir Türkmen ya da Kerkük meselesi yoktur. Davutoğlu, Irak’ın toprak bütünlüğünden dem vuruyor ama Maliki’ye olan kızgınlığı yüzünden Kuzey Irak Yönetimiyle ilişkileri, Bağdat yönetimini devre dışı bırakarak yürütüyor. Türkiye, Kuzey Irak’ta Kürt yönetimine ve guruplarına yardım ederken Türkmenleri göz ardı ediyor. Bir Türkmen yetkili aynen şunları söylüyor: 
“Özellikle son dönemde Türk basınında Kerkük meselesi konuşulmuyor, Türkmen siyaseti konuşulmuyor. Bundan çok endişeliyiz ve buna karşı kırgınlığımız var”.


Diğer yandan Suriye’de yaşanan iç savaş dolaysıyla Türkmenlerin durumu tam bir felakettir. Bir defa ne Suriye muhalefeti, ne Suriye rejimi tarafından Türkmenlerin isimleri dahi zikredilmiyor. Bugüne kadar kadar yaklaşık 5000 civarında Türkmen Suriye’de katledildi. Ancak Türk basını bundan neredeyse hiç bahsetmiyor. İstanbul ve Antalya'da yapılan Suriye muhalefeti toplantısında Türkmen muhalefetine yer verilmemesi AKP iktidarının Türkmen meselesine nasıl baktığını gösterir niteliktedir. 

Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14