17.06.2013, 02:52

Yakındaki Uzak Vatan: Balkanlar



                                                                                                                    "Tuna nehri akmam diyor..."

Milliyet ve medeniyet kavramlarına vakıf herkes yolunu mutlaka Balkanlara düşürmelidir… Balkanlar Türklerin en coşkun fetihlerinin ve en utanç verici yenilgilerinin izleriyle doludur. Bu zafer ve yenilgilerin izlerini takip edenler bugün Anadolu’da yaşananların tam yüzyıl öncesinde Balkanlar’da da yaşandığını açıkça görür. Gafletin kazası yoktur, bedeli vardır. O bedel de yenilgidir, utançtır, vatandır. Allah korusun!

Balkanlar şöyle bir ufuk çizgisinden bakıldığında neler görürsün?

Bir kere ilk görünen şey tarihselliği ve ekonomik-siyasi insicamı ile Türkiye’nin Balkanlardaki varlığı çok ters orantılıdır. Bir yıldan diğerine Türk varlığının bu bölgede ne denli hızlı bir şekilde aşındığını tespit için büyük araştırmalara ihtiyaç yoktur. Üsküp’tek Taşköprü üzerinde yapacağınız bir gezinti; Prizren kalesinden şehre fırlatacağınız bir bakış; Ohri ve Manastır meydanlarında yapacağınız kısa bir yürüyüş aşınmanın ne denli hızlı olduğunu söyleyecektir.

Bu yüzdendir ki artık Türkiyeli Türkler için Balkanlar burnumuzun dibindeki uzak vatan gibidir. Araya konan psikolojik mesafe her yıl büyüyor. Tarihi mirasın izleri siliniyor. Değişik sebeplerden dolayı Balkan Türklüğü göç ediyor ve Balkanlardaki ağırlığını kaybediyor. Türkiye’nin bu konuda milli bir çizgisi olmadığı için kritik birçok konuya dair tutarlı bir duruş asla inşa edemiyor. Oradaki Türk azınlığı nereye konumlandıracağını bilemiyor. Hangi ülkede hangi aktörlerle nasıl bir irtibat denklemi oluşturulması gerektiğini milli siyaset değil günübirlik akış belirliyor. Türkiye’nin bu yön belirsizliği ve kafa karışıklığı Balkanlardaki diğer oyuncuların işine geliyor. Zaman akıyor ve Balkanların Türklüğü erimeye, solmaya yüz tutuyor… Tablonun özeti de budur.

İşte tam da bu sebepten ötürü milliyet bilincine sahip her kişinin Balkanlar üzerinden çok ayrıntılı olarak düşünmesi gerekmektedir. Türkiye’nin kaderinin ve önündeki sorunların Balkanlar tecrübesi ışığında yorumlanması zafer-hezimet ikizliğini de anlamaya da yardımcı olacaktır.

Türkiye’de yaşayıp kökü Balkanlara dayanan milyonlarca kişinin kulağında az çok bir Rumeli anlatısı vardır. Onlar için Balkanlar adına bilinen ve artık giderek daha da belirsizleşse de birinci elden dinleyebilecekleri hikâyeleri olan topraklardı; geride bırakılmış vatan... Peki ya ailesinde Balkanlılık olmayanlar bu konuda Atatürk’ün Selanik’te doğması ve Manastır’da okuması dışında neler bilebilir? Türk tarihinin önemli bir kısmını oluşturan bu coğrafya birçokları için sanki tarihin kapanmış bir sayfası gibidir. Öyle olmadığı gerçi Bulgaristan’da 1980’lerde, Bosna’da 1990’ların ilk yarısında, Kosova’da ise ikinci yarsında görüldü... Ama yine de oralarda yaşananlar sanki bizim dışımızda, uzaklardaki insanların hikâyesi gibiydi. Zira kabul etmek gerekir ki sebebi ne olursa olsun, özel bir ilgisi olanlar dışında Balkanlar ortalama Türk vatandaşları için fethi ve çekiliş faciası ile geçmişe gömülmüş bir coğrafyadan fazla bir anlam ifade etmemektedir. Balkanları görmeden, ataların izini sürmeden Balkanların anlamını kavrayabilmenin de pek imkânı yoktur esasen...

Haksızlık etmemek adına bize Balkan gerçeğine ilişkin ipuçları sunan az sayıda yazara da teşekkür etmek gerekir. Yahya Kemal’in doğduğu yer Üsküp’teki hatıraları, Emine Işınsu’nun romanları, Yavuz Bülent Bakiler’in Üsküp’ten Kosova’ya adlı kitabı ve belgeseli, A. Haluk Dursun’un “Nil’den Tunaya” Samiha Ayverdi’nin “Ah Tuna Vah Tuna” kitabı ve Aslan Bulut’un “Balkan Volkanı” ilk akla gelenler. Ayşe Kulin son yıllarda romanlarıyla Bosna’yı Türkiye’nin gündemine taşımayı becerdi. Yine Bosnalı yazar M. Selimoviç’in romanları az çok biliniyor. Elbette roman dendiğinde ve söz konusu Balkanlar ise : Andriç’in “Drina Köprüsü” ilk akla gelendir…Bunların dışında meraklısının arayıp bulacağı bilimsel kitaplar, hatıratlar ve romanlar da var elbette ama çok değildir. Cumhuriyet döneminde Balkanlar ile olan en güçlü irtibatımız herhalde Yugoslavya döneminde Struga’da düzenlenen şiir etkinlikleri ile sınırlı kalmıştır...

Balkan Türklüğü söz konusu olduğunda doğal olarak Osmanlı bütün tartışmaların merkezine oturmaktadır. Lakin Türk Milliyetçileri için Türk tarihi bir bütündür ve her bir halkası bir öncekinin yeniden kozalanmasından başka bir şey değildir. Cumhuriyetimiz Osmanlı modernleşmesinin yeniden mayalanmış halidir. Her modernleşme girişimi doğası gereği bazı anormaliteler üretir. Ayrıca tarih her millete farklı zamanlarda farklı gerçeklikler bahşeder. Osmanlı kendi zamanını yaşadı. Balkanlarda hala o zamanın uzatmalarını oynuyor gibidir. Ancak geri dönüşü yoktur bu gidişin. Türkiye Cumhuriyeti’nden yeni bir Osmanlı çıkarma heves ve beklentileri anakronik girişimlerdir. Tarihin akışına terstir. Türklüğün bugünkü gerçekliğine de terstir. Nasıl ki Osmanlı kendini bir “Yeni Selçuklu” olarak tanımlamadı, Türkiye Cumhuriyeti’nden de bir “yeni Osmanlı” çıkmaz.

Bu durumda milliyetçi bir bakışla Balkanlar bizim siyasi değil ama medeniyet sınırlarımızın başladığı yer olarak tasavvur edilmelidir. Saraybosna İstanbul’un küçük kız kardeşidir. Bu gerçekliği kabul edemeyen bir anlayış Türkiye Cumhuriyetini layıkıyla yönetemez. Neo-Osmanlıcılık bugün bir Türk projesi değildir. Türkleri kendi stratejilerine figüran yapmak isteyenlerin zaman zaman ağzımıza bal çalma babından dile getirdikleri bir efsundur. Türkler bu efsunun değil, kendi Kızılelmalarının peşinden koşarlar.

Lakin Balkanların milliyetçi bir perspektiften derin tefekkürlere konu edilmediği de bir  gerçekliktir. Bu yüzden milliyetçilerin tarih okuma becerilerini Balkanlar için de harekete geçirmeleri acil bir gerekliliktir.

Bunun için adımlarımız Bosna’yı da aşarak Macar Ovalarına kadar iz düşürmeli. Oradan da artık 21. Yüzyılın bir gerçekliğine dönüşmüş olan Batı Avrupa Türklüğü ile buluşmalı. İşadamları, akademisyenler, vakıflar herkes bir Türk olarak bu topraklarda yeniden varoluşun işbirliği tohumlarını ekmek için elinden gelenden fazlasını yapmak zorundadır.

Gül Babadan Aslan Babaya selam götürsek yeridir ve de tam zamanı!

Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 36 61
4. Başakşehir 36 58
5. Beşiktaş 36 55
6. Kasımpasa 36 52
7. Alanyaspor 36 50
8. Rizespor 36 49
9. Sivasspor 36 48
10. Antalyaspor 36 45
11. A.Demirspor 36 44
12. Samsunspor 36 42
13. Kayserispor 36 41
14. Konyaspor 36 40
15. Ankaragücü 36 39
16. Gaziantep FK 36 38
17. Hatayspor 36 37
18. Karagümrük 36 37
19. Pendikspor 36 36
20. İstanbulspor 36 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. Arsenal 37 86
2. M.City 36 85
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 36 63
6. Newcastle 36 57
7. Chelsea 36 57
8. M. United 36 54
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 36 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 35 90
2. Barcelona 35 76
3. Girona 35 75
4. Atletico Madrid 35 70
5. Athletic Bilbao 35 62
6. Real Betis 35 55
7. Real Sociedad 35 54
8. Valencia 35 48
9. Villarreal 35 48
10. Getafe 35 43
11. Deportivo Alaves 35 42
12. Sevilla 35 41
13. Osasuna 35 40
14. Las Palmas 35 37
15. Mallorca 35 35
16. Rayo Vallecano 35 35
17. Celta Vigo 35 34
18. Cadiz 35 29
19. Granada 35 21
20. Almeria 35 17