31.10.2012, 05:05

Türk Milliyetçilerinin Başına Gelenler

 Dünyada Türkler ne ise Türkiye'de de milliyetçiler odur. Dünyada oluşturulan algıya göre Türk barbardır, gayri medenidir, ilkeldir, kana susamıştır, cahildir velhasıl kötülüklerin kaynağıdır. Türkiye'de milliyetçiler ama özellikle de Ülkücülerin etrafında inşa edilmeye çalışılan algı da böyledir.

Dünyanın her yerinde 100 yıldır Ermeni tehciri konuşulur ama Balkan göçlerini kimse umursamaz. Yahudilerin 2. Dünya savaşında yaşadıkları acılar dillere destandır. Kırım'dan bir halkın kundaktaki bebeleri, yürümeye mecalsiz nineleri bir gecede sürgüne gönderilişlerinden bırakın dünyayı, kendi milletimizin bile pek haberi yoktur.

Gelelim Türkiye'ye. Nazım Hikmet'i herkes bilir. Kendisi ülkesini gönüllü olarak terk etmiş; gitmiş Sovyetlerdeki Türklüğün bütün aydınlarını katleden, Kırımı ve Kafkasları sürgüne gönderen Stalin'e sığınmayı tercih etmiştir. Aynı dönemlerde başına gelmedik kalmayan fikir ve edebiyat adamı Atsız'ın çektiklerinden kimlerin haberi vardır peki? 1940'larda Türkçü fikir ve edebiyat adamlarının yaşadıkları zulümleri kimler bilir?

Deniz, Mahir, Yusuf'u herkes bilir de Mustafa'yı, Halil'i, Selçuk'u kimler hatırlar? İmamoğlu, Özmen, Önkuzu kimlerin hafızasındadır? Diyarbakır dillere destandır da Mamak'ta yaşananları kimlere duyurabildik?

Milliyetçiliğin bu "mağduriyeti", "sistemin-merkezin" dışına itilmesi sadece bir döneme has bir durum değildir, her dönem böyledir. Ayrıntılara girmeden sizlere her 10 yılda milliyetçilerin başına gelenleri aktarayım.

1910'lar; Mücadele ve küllerinden doğuş: Milliyetçiler dernekler kurdular, yazılar yazdılar, günü geldiğinde Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında olduğu gibi koşarak canlarını verdiler... Hayalleri Türkiye'den Oğuz İllerine, Turan'a kadardı...

1920'ler; Zafer ve kuruluş: Yıkıma giden bir imparatorluktan hayalini kurdukları adı Türkiye, dili Türkçe, tavrı milliyetçi olan bir devlet kurdular... Hayaller gerçekleşiyordu nihayet. Lakin...

1930'lar; Yönünü kaybediş ve yapaylaşma:  Milliyetçiliğin içi boşaltıldı, Türk kavramı "yapaylaştırıldı". Ziya Gökalp'in "Türkleşmek ve İslamlaşmak" örtüştürmesinden tamamen vazgeçildi. Dilde ve tarihte gerçeklikten "kurguculuğa" geçildi. Dahası, Cumhuriyet'in cefa döneminde en önde olan milliyetçileri "sefa" söz konusu olduğunda bir grup "elit" tarafından dışlandılar. Tabii-sosyolojik Türk ile "yapay" Türk arasında makas açılmaya başladı. Milliyetçilik-Ulusalcılık ayrımının netleştiği noktaya gelindi...

1940'lar; Yargılanış: Türkçülük ve Turancılık resmen idamla yargılandı. Milliyetçilerin işleri ve aşları ellerinden alındı. Savaş zamanı pek ortalıkta görünmeyenlerin saltanatları pekişti... İnönü birçok "milli" fırsatı ıskaladı ve Türkiye'yi içine kapanık ve büyük düşünmekten alıkoyan kısır bir tavra alıştırdı...

1950'ler; Sağdan tasfiye: İnönü-Menderes çekişmesinde birçok şey değişti. İktidar, sermaye, bürokrasi, hatta askeriyede güç merkezleri "sağa" doğru kaydı. Değişmeyen ise milliyetçilerin talihi oldu. Türk Milliyetçiler Derneği "ırkçılık-şeriatçılık" suçlaması ile kapatıldı. Milliyetçi söylemi yüksek Millet Partisi ve Türkiye Köylü Partisi kapatıldı. Birçok düşünce adamı yargılandı... Akla hayale gelmeyecek zulümler yapıldı. Devlet imkânları "gayri milli" ancak her her zaman "sistemci işadamlarına" bol keseden dağıtıldı...

1960'lar; Sürgün: Menderes ve ekibine karşı yapılan ihtilalin yönü İnönü'ye dönüktü. İktidarın kolayından tekrar İnönü'ye verilmesinin önüne geçmek isteyen rahmetli Türkeş ve arkadaşları kendilerini bu "kopup gelen darbe çığının" içine atıverdiler. Ancak "sistem" tekrar reaksiyona girdi. Milliyetçiler dışlandı. İdamla yargılandı, sürgün edildi.

1970'ler; Destan ve kurşunlanma: Bozkurtlar, ülkücüler belki Cumhuriyet tarihinin en büyük toparlanma ve "gönül seferberliği" yürüyüşüne başladılar. Bir dönem sessizliğe gömülmüş "Milliyetçi Türkiye", "Turan" marşları yüksek tondan ve yüzbinler tarafından dile getiriliyordu. Rus, Amerikan, Çin emperyalizmine topyekûn karşı çıkıyorlardı. Sol "emperyalizm" konusunda "dürüst" olamamıştır. Amerikan emperyalizmine karşı çıkarken eline "orak-çekiçli" "kızıl yıldızlı" bayrakları almaktan çekinmemiştir. Vietnam'a ağıt yakarken bir gün olsun Doğu Türkistan'ın acısını dile getirmemiştir. İşte bu ortamda Bozkurtlar birer, üçer, beşer kurşunlanmaya başlandılar. Türkiye'yi istikrarsızlaştıranlar 1990'larda doğacak Türk Dünyasına hazırlıksız bir Türkiye için Ülkücüleri hedef yaptılar. 1990'larda başlayacak Ortadoğu işgaline Türkiye'den gelebilecek tepkileri yok etmek için milliyetçi ve bağımsızlık yanlısı yapılanmalara karşı "derin" operasyonlar yürüttüler. Başardılar da. Binlerce Ülkücü şehit oldu. Bağımsızlık yanlısı olan solcu gençler de kurşunlardan nasiplerini aldılar. İstikrarsızlaştırma başarılı oldu. 

1980'ler; İdamlar ve soykırım: İhtilali yapanlar güya "Atatürk Milliyetçisi" idiler. Ama sadece Türk milliyetçilerini değil, Türk Milliyetçiliğini de hukuksuz delilsiz yargıladılar, idam ettiler, işkenceden geçirdiler, psikolojik operasyonlara tabi tuttular ve Ülkücülerin büyük kervanını dağıttılar. Fikir-edebiyat üretkenliğine son verdiler. Özgüvenlerine musallat oldular. İnançlarını ve ülkülerini sorgulatmak için toplum mühendisliği yaptılar. Sahte, "ikame milliyetçiler" ürettiler...

1990'lar: "Ulusal tehdit"e dönüşme: 1990'larda büyük bölücü tehlikeye rağmen "milliyetçilik" sistemin yüksek tehdit algıladığı kavram olmaya devam etti. Milli Güvenlik Kurulu'nun Kırmızı Kitabına "bölücülük, irtica tehlikelerinin yanına yine "aşırı milliyetçiliği" yerleştiriverdiler dönemin "ulusalcı" generalleri. Anlaşıldı ki Türk Dünyası ve Ortadoğu yeni yapılanmaların eşiğindedir ve Türk milliyetçiliğinin bu süreçte gösterebileceği direniş emperyal kurgulamaları bozabilir. Millet yine de MHP'ye "dengeli" bir destek verdi ve 2. Parti olarak hükümette yer almasının yolunu açtı. Ama..

2000'ler; Operasyonlar ve itibarsızlaştırma: Irak işgal edilecekti, Ortadoğu yeniden şekillendirilecekti. Milli duruşa sahip kitlelere müsamaha edilemezdi. Edilmedi de. Önce "finansal itibarsızlaştırma" başlatıldı, ardından siyasi. İkisinde de başarılı olundu. Ardından "BOP Eşbaşkanlığına" talip "gömlek çıkarıp ılımanlaşan" bir düşünce iktidara oturtuldu. Bütün parçalar birleştirildi. Bu süreçte hesapları bozan yegâne kale MHP oldu ve yıkılmadı. Lakin MHP'nin başına 2011 seçimlerinde neler geldiği malumunuz. Hikâye devam ediyor, mücadele de... Biz yine "sistemin" en dışında ve "öz yurdunda sürgündeyiz". Ne gam?  

Sonuç: a- Her dönem milliyetçiler "sistemin" dışında tutulmuşlardır.

b- "Amerikan emellerine alet olmakla" suçlanan milliyetçiler en "Amerikancı" iktidarlar (DP) ve darbelerde (1980) felaketlerin büyüğünü yaşamışlardır. İdamla yargılanmış, işkencelerden geçmişlerdir.

c- Tam tersine "sol" hem "sistem" hem de "sermaye" tarafından istisnalar dışında korunmuş ve şımartılmıştır. Solun sermaye ile olan "mutlu" beraberliğini görmek için medyaya bakmak yeter...

d- Dünyada "milli sermayedar sınıfın" milliyetçiliği desteklediğine örnekler çoktur. Türkiye'de sermayedar sınıfın 1950'lerde oluştuğunu var sayarsak bizim sermayedarların "devletçi-sistemci" ancak "milliyetçi olmadıkları" genellemesi yapılabilir.

f- Milliyetçi isen "yalnızsın" ve bu senin mukadderatındır. Ardında Amerika, Rusya, Çin, AB, Arabistan, İran yoktur. Hıristiyan Demokratlar, Sosyalist Enternasyonel ile paslaşamazsın. Atsız Beğ'in "Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden/İtler bile gülecek kimsesizliğimize" kehaneti bir yafta olarak ebediyen yakana yapışır. Olsun. Ya "sonuna kadar!'" dersin veya kervanı terk edip ülkü yorgunluğuna, iman eksikliğine kılıf ararsın... Bu böyledir!

Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 33 74
2. Liverpool 33 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 33 43
12. Fulham 34 42
13. Bournemouth 33 42
14. Crystal Palace 33 36
15. Brentford 34 35
16. Everton 33 30
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 33 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14