06.05.2013, 02:20

Vatan Nasıl Kurtulur?

 19.yüzyılın başları, Dünya Siyasetinde yalnızlığa sürüklenen Osmanlı, Fransızlar ile olan ilişkisini geliştirerek, siyasi ve iktisadi alanda kuvvetli bir ittifak oluşturmak ister.

Dünya üzerinde, sömürgecilik hareketleri hızını kaybetmeden devam etmektedir. Fransız-Osmanlı işbirliği, dünyayı sömüren ve oldukça semiren İngilizler tarafından son derece tepki ile karşılanmış, tepkinin fiiliyata geçmesiyle birlikte, İngiliz Devleti Osmanlı’ya durumu Nota ile bildirmiştir. Nota’larında Çanakkale Boğazı’nın kontrolünün dünya milletleri adına İngiltere’ye devredilmesini ve Fransa ile gelişen ilişkilerin maksadını bildirir bir de rapor istenmektedir.

Tabii olarak o dönemde de verilen Nota’lar müzik notasına benzememektedir!

Osmanlı Devletine, İngiliz Büyükelçisi tarafından ulaştırılan zehir gibi tehditler, kâinatın sonsuzluk âleminde kaybolur gider… Kâle alınmayan İngilizlerin Büyükelçi’si bir gece yarısı özel eşyalarını alır ve sessizce ülkeyi terk ederek, Gelibolu açıklarında demirleyen İngiliz Donanması’na kapağı atar.

Sessizliğini bozmayan Osmanlı’ya olan öfke artıkça artar. Nihayet İstanbul’u topa tutmak hevesiyle Çanakkale’den geçer Boğaz’a demirler. On gün kadar süren bekleyiş ve kararsızlığın ardından, yönü kendilerine çevrili Osmanlı donanmasından ürkerek geldikleri gibi geri dönerler.

Çanakkale’yi geçtiklerinde, tersine esen rüzgâr İngiliz Donaması’nı yenilgiye uğratır. Zayiat büyük olmuştur. İki firkateyn batmış, onlarcası ağır yaralar almıştır. Bu esnada Rus Donanması Akdeniz’dedir. Gerginlik had safhada olduğu için onlar da boğazda takılıp kalmıştır. İngilizlerin ricat etmesi üzerine Rus komutanlar İstanbul’a birlikte saldırmayı teklif etmişlerse de İngilizler bir daha cesaret edememiştir. İngilizlerin bu ürkekliği bir asırdan fazla sürmüş, Donanma ile saldıramadığı bir ülkeye emperyalizmin akıl almaz başka metotları ile saldırmaya devam etmiştir… 

Sadaret makamından birçok haini kafalamayı başarmış, para ve başka metotlar ile İngilizlere teslim olma politikasını, İngiliz muhipliğini, İngiliz manda ve himayesini savunan zavallıların seri üretimine başlamıştır.

Birinci kuşak diyalogcular ve küresel projelerin eş başkanı olma tutkusu işte o zamanlarda yeşermeye başladı. Türklük ile olan husumetin yavaş yavaş, metodolojik bir mücadeleye dönüşmesi, vatana, millete ve dine karşı yürütülen ihanetin siyasi dâhiyane fikirlermiş gibi sunulmaya başlaması… Yalancı din adamlarının köy köy gezmesi, ihanete çanak tutan tarikat şeyhlerinin ve şeyhülislamların verdiği ihanet fetvalarının milleti narkozlaması… Gayr-i ahlaki yaşantının, vicdansızlığın hız kesmeden toplumun her safhasına yayılması…

Halifeliği son derece gösterişli ve şekli bir makamdan ibaret gören, İslam’ı yönetme yetkisinin ve Müslümanların maneviyatının tek sahibinin Halife olduğunu sanan “Dinciler”, maneviyat dairesi içerisinden, vatan, millet gibi millete ait olan değerlerin tümünü çıkarttılar.

Bu dinci taife, İslam’ın, milletin kültürü ve geçmişini de “maneviyat” olarak gördüğü gerçeğini inkâr ettiler. Anadolu’nun kayıtsız şartsız dindar ahalisini, dinci bir zümre haline getirmek için, İslam’ı siyasallaştırmak amacıyla her türlü inkâra cevaz verdiler…

Cumhuriyet sonrası yapılanlar ve yapılmak istenenler, milleti cahil bırakan ve Türk’ü, Arabîleştirmek isteyen İngiliz muhiplerine verilen ilmi bir “Nota”dır. Zira İki Çanakkale saldırısının rövanşı Cumhuriyetin ilanı ile alınmıştır.

İki yüzyıl artarak devam eden ve tarihin en büyük savaşına neden olan İngiliz’in husumeti, ABD ve İsrail’i de saflarına katarak troyka oluşturdu. Angilakanizm’in, Siyonizm ile flörtü sonucu ABD’nin gayri meşru doğurduğu liberalizm, ideolojiler ve dinler üstü bir yerde konumlandırıldı.

Bizde de, nefsini büyüterek “En-el İslam” diyen muhterisler, troyka’nın yeni mezhebi olan liberalizmin inanç sistematiğine biat ettiler.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin çerçevesi işte böyle çizildi…

Çözüm-Barış-Demokratikleşme-Kardeşlik Projesi… İslam’ın istismarı olmadan mümkün olmayan projeler yumağı…

İslam’ın beşeriyetin siyasi malzemesi durumuna düşürülmesi, muhterislerce istismarı neticesinde iktidara giden yolun en kuvvetli malzemesi olması aslında çok eskilere dayanır; Sıffın Savaşı ve Hakem olayı… Dindarlığın yerini dinciliğin almasının miladıdır bir bakıma.

Muaviye yanlılarının mızrakların ucuna Kur’an Ayetleri asması, Kuran’dan cevaz alan bir Hakem Heyeti taleplerinin karşılık bulması, Hakem Heyeti’nin, hileli ve yanlı tutumu, sonraki dönemlerde otoriteye ve iktidara giden yolun vazgeçilmez kötü örneği haline geldi.

Hz. Ali’nin bütün iyi niyetlerle kabul ettiği Hakem’lerin ihaneti İslam’ın fırkalara ayrılmasına neden oldu. Hz. Ali’ye karşı kırgın olan bir grup “Hâriciler” olarak ortaya çıktı. İslam siyasallaştı, dindar Müslüman, dinci Müslüman’a dönüştü…

Mondros Ateşkes Anlaşması ve Mondros Mütarekesi sonrası Payitaht’ı İşgal eden İngiliz, yıllarca ektiği tohumların meyvesini ziyadesiyle toplamaya başladı. Dinci Müslümanları harekete geçirerek, Anadolu’da kök salan bağımsızlık hareketini “fetva” yoluyla durdurmayı denedi. Esaret altındaki (Dinci) Müslümanlar “Halifenin emri, şeyhülislam’ın fetvası ile” Hîra Dağı kadar Müslüman, Tanrı Dağ’ı kadar Türk olan (Dindar) direnişçilere karşı kılıç kuşanıp, isyanlar tertip ettiler.

Hızla sanayileşen batı sömürgecileri demire ve kömüre olan azılı tutkuları yüzünden Anadolu’yu işgal ettilerse de gayelerine ulaşamadılar.

İngiliz altyapısı ile kurulmuş olan Amerika Birleşik Devletleri aslında İngiltere ve İsrail’in ortak devlet mekanizmasıdır. Mükemmel bir sistematiğe oturtulmuş olan emperyalizmin paratoneri konumundaki ABD, emperyalizmin yeni tutkusunun; petrolün, dünya’daki tek hegemonyası konumuna yükseldi. Defolu ilişkileri ve milletlere karşı zulümleri ile yıpranan İngiliz’in yerine, daha akılcı bir siyaset takip eden ABD geçti.

Dinlerin siyasallaşmasından sonra, hümanizmin siyasallaşma süreci başladı. Demokrasi ve insan hakları gibi hümanizmin alt kümesi olan kavramlar ABD’nin sömürge vasıtası olarak ortaya çıktı.

ABD, biyolojik babası olan İsrail’in Siyonizm patentli uzak hedeflerinin ışığında ve Kendisini dünyaya getiren Angilakanizm’in hayat tecrübesinden faydalanarak, İslam coğrafyasına bol miktarda “Dinci” ekti.

Sekülerizm’in edepsiz “laiklik” cüretkârlığına karşı öfke dolu olan Anadolu Dindarlığı’nı Siyasal İslamcı yapmak hiç de zor olmadı. Milli Şef politikalarının jakoben zümreye bahşettiği nimetler ile milletin yaşadığı hayatın arasındaki uçurum arttıkça, Siyasal İslamcılık da güçlendi. Seküler statükonun yerini, daha halkçı olan dinci statüko almaya başladı.

Kırsalda ekilen ilk dinci tohumlar yeşerdiğinde, savaştan çıkmış yorgun ve yüzyıllardır cahil bırakılmış olan kitleler filizlenmeye başladı. Tevhid-i Tedrisat merdiven altlarında suikasta uğradığında, devlet umuru taşımayan siyasiler bundan nemalanmaya başladı. Öte tarafta; ikinci Dünya Savaşı sonrası güçlenen komünizmin Türkiye uzantılarının dindar zümrelere açtığı savaş, dindar kitleleri dincilerin saflarına itiverdi.

İmam ve hatip yetiştirme misyonunda olan İmam Hatip Okulları, siyasal İslam’ın tarlası haline geldiğinde İmam Hatipli ruhban sınıfının oluşması fazla zaman almadı.

İslam’ı ve İslam tarihini ayrı bir bilim dalı olarak ele alan yüksek öğretimdeki ilahiyatın itibarı sarsılarak, alt kademe eğitim veren, İmam Hatip Okulları hatta Kuran kursları halk nazarında daha itibarlı seviyeye yükseldi.

28 Şubat’ın meslek okullarının puanlarında uyguladığı haksız kesinti ve alana uygulanan ek puan sistemi, İmam Hatip mezunlarını ilahiyat bölümlerine sürükleyerek, yüksek öğretimin de dinci siyasetin üssü haline gelmesi sağlandı.

Yine 28 Şubat’ın Üniversitelerde uygulamaya soktuğu “Kılık Kıyafet Yönetmeliği” Milli değerlerin göz bebeği TSK ile Milletin ayrışmasına vesile oldu.

Hülasa 28 Şubat, planlı projeli olarak uygulandı ve hedefi tam on ikiden vurdu.

28 Şubat post modern darbesi, devlet krizi ile yönetilen bir ülke haline gelen Türkiye Cumhuriyeti Devletini adeta savurdu ve yatağa mahkûm etti.

Bunalan millet çareyi uzlaşmacı yönünü öne çıkartan Ecevit’te aradı. Ecevit; gerek devlet kademelerindeki iç çekişmeler, gerekse Apo’nun Türkiye’ye iadesini siyasi fırsata dönüştürerek iktidara geldi. Konjonktür aynı zamanda MHP’nin de bir bakıma önünü açmıştı. 57. Hükümet pimi çekilmiş birkaç bombayı birden kucağında buluverdi. 

Bahçeli’nin “Önce Ülkem ve Partim, Sonra Ben” veciz sözü; ne denli zor şartlar altında görev yaptıklarının da göstergesidir. Hükümet kurulup göreve başladığında hiç hesapta olmayan istihbarat raporları ve devlet politikaları gündeme gelmeye başladı. Aynı tarihlerde ABD’nin Irak’a saldırı hesapları yaptığı da bilinen bir durumdur.

Sol’un az da olsa milliyetçilik umuru taşıyan kanadı ile Türk Milliyetçilerinin ortağı olduğu bir hükümetin, ABD’ye istediği tarzda bir müttefiklik etmeyeceği gerçeği kendini göstermeye başladığında 2001 krizi patlak vermiştir.

2001 krizi; iç ve dış politikaların öneminin tavan yaptığı bir dönemde yaşanmış, iflas eden bankacılık sistemi ve kamu yönetimi maliyesi yüzünden MHP’nin şiddetle karşı çıkmasına rağmen diğer siyasilerin ittifakıyla idam kaldırılmış, Ecevit’in Partisi ve siyasi hayatı bitirilmiş ve MHP oyunun dışına itilmeye çalışılmıştır.

2001 Krizi: Post Modernizm Ötesi-Öteki Darbe…

28 Şubat Muhtırasının oluşturduğu kaotik siyasi atmosfer neticesinde darbeye maruz kalan demokrasi, bu gün “Araştırma Komisyonları” kurularak mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.2001 Krizi ile ülke yönetiminin aldığı darbe, oluş ve sonuç bakımından irdelenmeye hiç gerek görülmedi. Şimdi ben iddia ediyorum ki; bu kriz, tarihin yaşadığı en sinsi darbe girişimlerinden biridir. Bu darbeyi, sağ salim ülkeyi seçime götüren Sayın Bahçeli engellemiştir.

Bu yönü ile değerlendirildiğinde Sayın Bahçeli; emperyalizmin tasarımlamaya çalıştığı bir milletin kaderini tayin eden ender demokrasi kahramanlarındandır.

Siyasi hayatını bitirme riskine karşı, kararlı bir şekilde ülkeyi çok büyük bir kaostan çıkartmayı başarmış, topu millete atmıştır.

2001 ekonomik darbesini gerçekleştirenler, Bahçeli’nin bu hamlesi karşısında şaşkına dönmüş, kısa sürede yeni stratejiler geliştirmeye çalışmıştır. Bu stratejilerinin en önemlisi ve işe yarayanı Uzan’lara kurdurdukları Parti olmuştur. Cem Uzan’ın bitmek tükenmek bilmeyen parası ve medya gücü ile “Milliyetçi” söylemler ile oy almaya çalışması çok az bir farkla hem MHP’yi hem de DYP’yi Meclis dışına itmiştir.

Devlet Bey’in bütün oyunları boşa çıkartmak maksadıyla yaptığı hamle, küresel sermayenin karşı hamlesi ile ustaca önlenmiş ve 3 Kasım 2002, 2001 Darbesinin amacına ulaştığı gün olmuştur.
Adım adım, hedefe ilerleyen bir süreci iki yüzyıl öteden alarak özetlemeye çalıştım.

Amaç BOP ve süreç devam ediyor.

 Türkiye’de son aylarda iyice gün yüzüne çıkan model değişikliğine milleti inandırmak hiç de kolay değil. Arap Baharı başladığında sıranın Türkiye’ye geleceğini söyleyenlere inanmak istemeyen Millet, Şimdi Türkiye’de oyunun başladığına ve sinsi sinsi sürecin devam ettiğine de inanmak istemiyor.

Tehlike kapıya dayanmıştır. Angilakanizm ve Siyonizm ile güçlü bir ittifak oluşturan Dinciler, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yandan milli ve üniter yapısını değiştirmeye uğraşırken diğer yandan Bölge’de kurulan yeni bir Devlet’e, Kürdistan’a hamilik yapıyorlar.

Yazımızın başlığı işte bu yüzden “Vatan Nasıl Kurtulur?”

Yukarıda izah ettiğim tarihin akışı ve günümüzün yaşanan olayları karşısında “Milli Bayrağı” ele alıp Milletin önüne düşecek bir Lider etrafında toplanarak, Ülkenin mukadderatına sahip çıkmak için vazifeye atılmak gerekiyor.

Türklük sevdalısı ve milliyetperver münevverler her türlü kompleksten uzak durarak;
-Köydeki Milliyetçi Çiftçiden, metropollerdeki holding sahibi işletmecilere kadar,
-Öğrencisinden, Sanayideki çırağa kadar,
-Erkek-kadın, küçük-büyük, genç-ihtiyar,
-Milletin tüm fertlerini bilinçlendirmek için yollara düşmeliler ve Demokrasinin sahibine doğrulttuğu namlularını düşmana çevirmek için sandığın önemi anlatılmalıdır. Demokrasi ile başımıza musallat olan bela demokrasi yöntemi ile savuşturulmalıdır.

-Bu süreçte milli tavırdan ve millet onurundan taviz vermeye yanaşmayan, 2001 Krizi ile darbeye maruz kalan Sayın Devlet Bahçeli’ye destek verilmeli, milli dayanışmaya zarar verecek anlamsız çekişmelerden uzak durulmalıdır.

- Milliyetçiler birbirinin niyetinden şüphe etmemelidir.

Hak olan davada, haklılığımız her ortamda dile getirilmeli, engellemelere ve baskılara karşı durarak oynanan oyunu bozmalıyız.

Unutmamalıyız ki; bu ülkede anaların ağlamaması için her fedakârlığı yapacak insanlar bizleriz. Millete derdimizi iyi anlatamazsak Filistin örneğinde olduğu gibi, bu coğrafya’da da asırlar boyu analar ağlayacaktır.

TANRI TÜRKLÜĞÜ KORUSUN!
Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14