Penturk Haber
2013-07-02 10:32:35

Türk Milliyetçiliği

Hasan ÇELİK

02 Temmuz 2013, 10:32

 Türk Milletinin tarih sahnesine çıkmasıyla beraber her Türkün zihninde ve bedeninde yer tutan Türk Milletini sevme, onun yücelmesi, gelişmesi için çalışma ve ona karşı yönelmiş her türlü tehlikeyle mücadele etme duygusu aradan geçen binlerce yılda katlanarak artmış ve bugün milyonlarca Müslüman-Türk Ülkücüsü tarafından vazgeçilmez bir yaşam felsefesi haline getirilmiştir.Yüce Türk Milletinin ilk defa siyasi bir teşekkül olarak ortaya çıkmasında, bu siyasi teşekkülün önce devletlere, ardından da imparatorluklara dönüşerek tüm dünyayı Türk’ün cesareti ve yeteneğiyle tanıştırmasında da işte bu sönmez duygu en büyük etken olmuştur.Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün siyası yapısı ve devleti oluşturan toplumun sosyal yaşam biçimi Türk Milliyetçiliği fikri çizgisinde oluşturulmuştur. Türk Milliyetçiliği ekseninde kurulan bu yeni devlet, Müslüman Türk’ün ayakta kalan ve direnen son kalesiydi. Türk milliyetçiliği, Türk milletine, Türk kültürüne, Türk Devleti'ne, Türk tarihine sevgi ve bağlılıkla hizmet etme kararlılığıdır. Türk milliyetçiliği,Türk milleti için ileri bir hayat tarzını kurmayı amaçlayan, demokratik,yaratıcılığı ve üreticiliği ön plâna çıkaran, barışçı ve antiemperyalist bir düşünce ve duruştur. Bu düşünce ve duruş, 20. yüzyıl boyunca büyük bir dinamizm göstererek, önce Türk İstiklâl Savaşı’nın yönetici kadrolarının yol göstericisi olmuş, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.Seyyid, yani Hz. Muhammed (s.a.v)'in soyundan olması nedeniyle ecdadı aslen Arap olan Arvasî'nin, kaynağını Türk-İslâm Ülküsü'nden alan bir Türk milliyetçisi olması üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Böyle bir şuurlanmanın altında yatan olgun idrâk gücü onun ailesinden gelen Muhammedi asaletten kaynaklansa gerektir. Bu asaletin nurlu izlerini şu tarihi olayda bulmak mümkündür: Osmanlı'nın dağılma döneminde, müritleriyle birlikte Suriye üzerinden Arabistan'a giden Abdulhakim Arvasî'ye oranın ileri gelenleri, kendisine medrese yapacaklarını ve her türlü imkânı sağlayacaklarını taahhüt ederek Arabistan'da kalmasını istemişlerdi. "Osmanlı zâten öldü, Türk diye bir şey kalmamıştır." denilince, Abdulhakim Arvasî Hazretlerinin sinirlenip: "Dünyada iki Türk kalsa birisi benim" diyerek, ömrünün sonuna kadar Müslüman Türk'ün dâvasına sahip çıkacağını ifâde etmesi dikkate şayandır."

Böyle soylu bir ailenin çocuğu olan S. Ahmed Arvasî kendisini şöyle tanımlıyor:

 

"Ben, İslâm imân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâm'ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.

 

İnanıyorum ki, hem Türk, hem müslüman olmak, hem de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O halde bizler niye bu tarihi misyonumuzu yerine getirmeyelim.

"Hiç bir zaman Türk'ün totemi olmamış olan Bozkurt, coğrafyamızın kültürümüze kazandırdığı bir motiftir" diyen Arvasî Türk milliyetçiliğini "ırkçı" olmakla suçlayan câhillere şöyle seslenir:

 

"Türk milliyetçiliği, politikasını biyolojik ırkçılık üzerine kurmayı reddetmekle beraber, içtimaî ırk gerçeğini inkâr ve ihmâl etmemelidir.

 

İçtimaî ırk, biyolojinin konusu değildir, sosyolojinin konusudur. Bir milleti teşkil eden fertlerin, ailelerin, sınıf ve tabakaların soy birliği şuurudur. Ortak bir şuur tarzında beliren mensubiyet duygusunun ve kan birliği şuuru biçiminde duyulmasıdır. Zâten biyolojik verasetin yanında, ortak kültür, ortak coğrafya, ortak hayat tarzı ve ortak mücâdeleler, bir milletin fert ve tabakalarını hem ruhî, hem de fizik bakımından bir birine yaklaştırır." (...)

 

"Kimse biyolojik verasetini tâyin irâdesine sahip değildir. Ama içtimaî ırk tercihe açıktır. Aynı tarihe, aynı kültüre, aynı din ve ülküye sahip olan insanlar arasında kan ve soy birliği şuurunun güçlenmesine yol açar." (...) " Türk milliyetçisi, Türk içtimaî ırkını benimser, sever ve sevdirirken ailelerini de bu espiri içinde kurmaya çalışır. Kozmopolitlikten hoşlanmaz. Bununla beraber, başka içtimaî ırkları da Allah'ın bir âyeti olarak değerlendirir."

Türk halkının büyük bir bölümü millî duyarlılığını inanç-sadakat krizi çerçevesinde yitirmiştir ve yitirmeye devam etmektedir. Ancak, buduyarsızlığın altında büyük bir öfke, alttan alta bir yanardağın patlaması öncesindeolduğu gibi birikmektedir.

Türk milliyetçilerine güven duyan Türk milletinin İstiklâl Savaşı'mızda neleryapabileceği görülmüştür. Türk milliyetçileri, Türk milletinin güvenini kazanabilirlerseortaya çok büyük bir yapıcı güç patlaması çıkacaktır.

Yorumlar (1)

fatih kahraman 4 Yıl Önce

ağzına yüreğine sağlık kardeşim

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.