Penturk Haber
2022-07-06 17:58:23

DEVLET BAHÇELİ İLE 25 YIL

Hasan ÇELİK

06 Temmuz 2022, 17:58

Devlet Bahçeli'nin MHP genel Başkanı olmasının 25. yılındayız.

4 Nisan 1997 yılında MHP'nin kurucusu Başbuğ Alparslan Türkeş bey vefat etti. MHP Başbuğun vefatı nedeniyle Büyük Kurultay'ı topladı ve en nihayetinde Dr. Devlet Bahçeli MHP'nin genel başkanı oldu.

Başbuğ Alparslan Türkeş'in vefatından sonra MHP'nin genel başkanının kim olacağı Türk siyasetinin geleceği için önem arz ediyordu. Ülkücüler Devlet Bahçeli'nin etrafında birleşerek tarihi bir mesaj verdi. MHP, miras yoluyla babadan oğula aktarılan bir parti değil, Türk Milliyetçiliği fikrinin siyasi arenadaki temsilcisi ve karar noktasında Ülkücü iradenin olduğu bir partidir mesajıydı bu. 1997 yılındaki kongre Ülkücü Türk Milliyetçiliği için dönüm noktasıydı. Aslında o kongre etrafında gelişen olaylar, kongrenin anlamı ve kongreden elde edilenkazanımlar doğrultusunda çalışmalar yapılmalıdır.

Devlet Bahçeli yönetiminde MHP, dışarıdan Türkiye'ye yapılan operasyonlara geçit vermemek için her zaman hızla aksiyon almıştır. 57.hükümet döneminde Ecevit'siz ve Mhp'siz yeni bir yönetim tertiplenmişti, Türkiye'yi dışarıdan müdahalelerle istikrarsızlaştırmak isteyenlerin oyununu millete dönerek Devlet Bahçeli bozdu. Türk siyasetinde kararı Türk Milleti verir düşüncesiydi bu.

2006-2007 yıllarına geldiğimizde Türkiye'de Türk Ordusu'nu merkeze alan kumpaslar düzenlendi. Ergenekon davası adıyla bilinen aslında Ümraniye Davası olan bir kumpas ile Türk Ordusu'nun seçkin subaylarına operasyonlar yapıldı. Bunu Balyoz ve Casusluk davaları takip etti. Türkiye'yi bulunduğu coğrafyada etkisiz hale getirmek isteyenlerin kumpasıyla askerler, siviller, gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler kurban edildi. Türk ordusu pasivize edilirken Ortadoğu'da "Arap Baharı" adı altında gelişmeler oldu, ülkeler işgal edildi, sınırlar değişti. Ortadoğu'da istikrarsızlık devam ederken bölgeden milyonlarca insan başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı.

Yukarıda bahsettiğim olaylar yaşanırken MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, Ülkücü teşkilatları bu kumpasların dışında tutmayı başardı. MHP'nin başında feraset sahibi bir lider olmasaydı Ülkücü Hareket o davaların kurbanı olur, mensuplarının büyük kısmı hapse girerdi ve Ülkücü Hareketin halk nezdindeki olumlu karşılığı büyük darbe almış olurdu.

Türkiye 2010'lu yılları da hızlı ve yoğun gündemlerle geçirdi. 2010 referandumu öncesinde CHP genel başkanı Deniz Baykal'a yapılan kaset şantajıyla siyasete yön verilmeye çalışıldı. 2010 referandumunda Fetö bütün gücüyle çalıştı ve referandumdan istediğini aldı. Bu referandumla birlikte yargı tamamiyle Fetö'nün eline geçti.

2011 seçimlerine geldiğimizde bu kez MHP'nin üst düzey yöneticilerine kaset operasyonu yapıldı. Tam seçim öncesi yapılan bu operasyon meclis aritmetiğinin de değişmesine sebep oldu.

2011 seçimlerinden sonra daha da güçlenen Fetö'nün radarına bu defa iktidar partisi girdi. 2012 yılında MİT müsteşarını tutuklama girişimleri sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine hükümet Fetö' nün dershaneleri üzerinden karşılık verdi. 2013 yılına girdiğimizde Türkiye'ye gezi olayları ile karşılaştı. Ortadoğu'da Arap Baharı adı altında başlayan toplumsal hareketler bu defa Türkiye'de yapılmak istendi. Devletin müdahale etmesiyle a aydan fazla süren olaylar yatıştı. Bu olayların alt sebeplerini başka başlık altında inceleriz.

Fetö terör örgütü savaş baltalarını çıkararak 17-25 Aralık döneminde hükümete yönelik kaset operasyonları yaptı. Günlerce video yayınladılar, hükümet mensuplarının rüşvete, hırsızlığa, yolsuzluğa bulaştığını öne sürerek hükümeti düşürmeye kalkıştılar. Bunu hükümete darbe girişimi olarak yorumlayan iktidar partisi o tarihlerde cemaat olarak bilinen yapının terör örgütü olduğunu ilan etti. 

Türkiye açılım süreci ile birlikte Pkk'nın muhatap alınmasıyla G.Doğu bölgesinde otoritesini yitirdi. Pkk bölgedeki belediyeler aracılığıyla bölgeye yerleşti. Hükümetin operasyonlara ara vermesiyle dağdaki teröristler yaralarını sardı ve düz ovaya indi. Düz ovaya inen teröristler hendekler kazarak kurtarılmış bölgeler ilan etti. Açılımın Türkiye'ye olan bedeli en yakın şekliyle ortaya çıktı. Bıçak kemiğe dayandığında devlet bölgeye operasyon yaparak bölgeyi Pkk'nın kontrolünden kurtardı.

2015 Kasım seçimlerinden sonra MHP içinden bir yapı MHP'de olağan üstü kongre talep etti. Delegelerden imza toplayarak Ankara'da bir tarlada kongre düzenlemeye kalktılar. Bu girişimin arkasında Mhp'yi ele geçirmek isteyen yapıların varlığına şahit olduk. İyi niyetle yola çıkan bir çok Ülkücü art niyetli kişilerce aldatıldı ve yarı yolda bırakıldı.

2016 yılının Temmuz ayında iyice köşeye sıkışan Fetö terör örgütü Türk Ordusu'nun kitaplarını Türk Milleti'ne doğrulttu. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 251 insanımız şehit oldu. Darbeyi neticelendiremeyen Fetö terör örgütünün bir çok mensubu tutuklandı ve Türk mahkemelerince cezalandırıldı. 

2016 yılı Türkiye için bir milat oldu. O tarihten sonra MHP ve AKP arasında bir ittifak kuruldu. Bu ittifakın sağladığı güç ile Türkiye,sınırımızda bir terör devletinin kurulmaması için Suriye başta olmak üzere bir çok yere operasyon yaptı. Karabağ işgalinin sona erdirilmesinde öncü olundu, Libya ile Deniz Yetki Alanları Sınırlandırması anlaşması yapıldı. Mavi Vatan doktrini geliştirildi, Kıbrıs'ta Türk tezleri daha güçlü savunulmaya başlandı. Karadeniz'de ve Akdeniz'de petrol ve gaz araması çalışmaları başladı. Savunma sanayinde bir çok ilerleme sağlandı. 

Bütün bunları anlatmamın sebebi Türkiye'nin karanlık bir istikamete yöneltilmeye çalışıldığı bir dönemde aldığı kararlarla Ülkücü Türk Milliyetçilerini koruyan ve meselelere yaklaşımıyla Türk Milleti'nin hakkını ve hukukunu savunan bir liderin varlığının önemine işaret etmektir. 

Fetö'nün başat aktör olduğu, açılımcıların istedikleri gibi at koşturduğu zamanlarda Türk ve Türkiye düşmanı odakların en büyük düşmanı Ülkücülerdi. Milliyetçi-Ülkücü Hareketin başında basiretli bir genel başkan olmasaydı Ülkücü Hareketi yok etmek için akla hayale gelmeyecek kumpaslar düzenlenirdi. 

Devlet Bahçeli, 15 Temmuz'dan sonra aldığı aksiyon ile Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne operasyon çekmek isteyenlerin oyununu bozdu. Türkiye o tarihten itibaren kendine döndü, gücünü fark etti ve milli tavır geliştirdi. 

Devlet Bahçeli "Önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben" diyen bir anlayışın karşılığıdır. Benim aklım hep Türkiye'dir sözünün anlayanlar için anlamı büyüktür. Türk Milliyetçileri İstiklal Savaşı'nı yaparken de devleti kurarken de, 1944'lerde tabutluklara girerken de kampüs koridorlarında şehit edilirken de, C-5'lerde işkence görürken de, idam sehpalarına yürürken de kendi menfaatlerini düşünmediler. Türk Milliyetçileri İçin öncelik her zaman Türk Devleti ve Türk Milleti oldu. Bugünkü tavrı anlamayanların Türk Milliyetçiliğine giriş derslerine başlamalarını tavsiye etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok. 

Mhp'yi AKP ile ittifak yaptığı için suçlayanların anlamadıkları ve görmedikleri şey Türkiye'nin girdiği istikamettir. 

Ülkücü Türk Milliyetçileri'nin Milliyetçi-Ülkücü Hareketi dağılmadan bir çatı altında tutmayı başardığı için ve Türkiye'ye milli bir rota tayin ettiği için Devlet Bahçeli'ye teşekkür borcu vardır. 

Yaşasın Milliyetçi Ülkücü Hareket 

Ne Mutlu Türk'üm diyene

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.