GAFLETTEN SIYRILMAK

Evlerimize çekildiğimiz bu zaman zarfında günlük hayatımızda yaptıklarımızın dışında uğraşlarımız oldu.Sosyal medyada yapılan paylaşımlardan görüyoruz.

Yeni uğraşlar ve yeni hobiler edindiğimiz bu dönemde kitaba olan kayıtsızlığımız devam ediyor. Ülkemizde ve dünyada olup bitenleri artık yeni medya olarak kullandığımız sosyal medya yoluyla takip ediyoruz.Hemen hemen herkes bu yeni medyada paylaşımlar yapıyor. Yapılan paylaşımlara baktığımızda en az paylaşılan ürünün kitap olduğunu görüyoruz. Bunun yanında da en az beğeni alan paylaşımların yine kitap paylaşımları olduğunu görüyoruz.

Sosyal medyada alanına göre yazılar paylaşılıyor,yazıların yanında video paylaşımları ve fotoğraf paylaşımları yapılıyor. İnsanlar her anını,her duygusunu arkadaşlarının,dostlarının ve hiç tanımadığı sosyal medya arkadaşlarının beğenisine sunuyor. Bütün bu paylaşımların arasında en az etkileşimi alanlar ise yukarıda da bahsettiğim gibi bilgilendirici yazılar ve kitap paylaşımları.

 Okumaya karşı olan kayıtsızlığımız yüzünden doğru olmayan,manipülatif bilgi içerikli paylaşımlara aldanıyoruz. Doğru bilgiye ulaşmanın ilk yolu okumaktan geçiyor. Sürekli okuyan bir insan daha iyi muhakeme yapar ve bunun neticesinde daha iyi mukayese yapar. Okuyan insan önüne ne amaçla konulduğu belli olamayan sahte bilgilerin kurbanı olmaz. Çevremize dikkatli baktığımızda siyasi ya da sosyal anlamda operasyona kurban gidenlerin muhakeme ve mukayese yeteneği olmayan insanlar olduğunu görürüz.

Biz Müslüman bir toplumuz. Bunu tartışma konusu yapacak değilim. Söylemek istediğim şu ; sürekli okumayı,düşünmeyi,akıl etmeyi öğütleyen bir dinin mensuplarının bu kayıtsızlığı çok üzücü. Durum böyle olunca geleceğe dönük olumlu kestirimler yapmak da zor oluyor.

Galip Erdem hocamız UYUYANLARA AĞIT adlı makalesinde ;

‘’Derin bir uyku içindesiniz.

Rahatsınız, huzurlusunuz, memnunsunuz! Olup bitenleri görememenin, uyandırılacağınızı düşünememenin keyfini sürüyorsunuz.

Saadetinizin hep böyle devam etmesini, hiç uyandırılmamanızı isterdim.

Ama maalesef bir gün gelecek, siz de uyandırılacaksınız.

Yazık ki o zaman, "Artık çok geç" olacak! Bir daha uyumak böyle dursun, yatak bile bulamayacaksınız. Ve o vakit, sizin hesabınıza üzülmek yine bize düşecek.

Biliyorum: Düşünmeyi sevmiyorsunuz. Düşünürseniz rahatınızın kaçmasından korkuyorsunuz. Yuvanızın temeline dinamit koymak istiyorlar, diyoruz, aldırmıyorsunuz.

Sözümüze kulak verirseniz tedbir almak gerekeceğini anlıyor, zahmete girmek istemiyorsunuz.

Bir tek endişeniz var: Gününüzü gün etmek, dilediğiniz gibi yaşamak.’’ diyor.

Okumak,düşünmek,muhakeme etmek zordur. Bunları yapmak zahmetlidir. Zahmetli yolun yolcusu olmayanlar,kolaya alışanlar düştüklerinde kalkmanın yolunu da bulamayacaklar. Bu onların olduğu kadar ülkemizin de sorunudur.

Galip Erdem’in aynı makalesinden devam edelim ve bitirelim ;

‘’Yaklaşan düşmanın ara sıra yumruğunu yiyor, hassas bir yerinize iğne batırılmış gibi şöyle bir sıçrıyor, şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra da sayın başınızı yastığa gömüyorsunuz.

Kurtulup ümitlerine veda etmeden uyanmanızı istiyoruz. İyi niyetimize akıl erdiremiyor, gayretlerimize yabancı kalıyorsunuz.

Hatta biz olmasak daha rahat uyuyacağınızı sandığınız, bu yüzden bize düşman kesildiğiniz bile oluyor. Yine de başucunuzda davul çalmaktan vazgeçmeyeceğiz.

Gözünüzün açılması için ne mümkünse yapacağız. Gafletten sıyrılmağa biraz da sizin çalışmanızı bekliyorsak, acaba haksızlık mı ediyoruz?"