Penturk Haber
2018-07-16 11:02:03

15 TEMMUZ’A GİDEN SÜREÇ VE GÜNÜMÜZ

Hasan ÇELİK

16 Temmuz 2018, 11:02

Ergenekon ve Balyoz davalarıyla Türk Ordusu hareket kabiliyetini yitirme tehlikesi yaşamıştı.Türk Ordusu'nun teröre karşı üstün mücadele gösteren,vatansever,milli mensupları tasviye edildi..Kendilerine isnat edilen suçlamalarla yıllarca ruhen ve psikolojik işkence gördüler. Maruz kaldıkları tutumu hak etmemişlerdi,vatan için devletin bekası için hesapsız kitapsız hizmet etmişlerdi. .

Türk Ordusu'nun tasviye edilmesine casusluk davası ile devam edildi.Türk Ordusu'nun mensuplarını düşmana bilgi vermekle itham ediyorlardı. Haysiyet cellatlığına soyunanlarca itibarları yok edildi bu isimlerin..

Ortadoğu'da sınırlar değişirken, devletler bölünürken ve Türkiye tehdit edilirken hayatlarını devlete adayan Türk Ordusu'nun mensupları hapislerde suçsuz yere ömür çürütmek zorunda kaldı. O isimler hapis yatarken Türkiye'de terör örgütleri meydanı boş buldu ve eylem üzerine eylem yaptılar. Türkiye'nin Ortadoğu'da yaşanan olaylardan olumsuz anlamda etkilenmesinin sebebi Türk Ordusu'nun kısmen tasviye edilmesidir.Çünkü hareket kabiliyeti yok edilmişti. .

Bu coğrafya'da özgürce yaşama sebebimiz, millet olma kabiliyetine sahip olmamızdan ve çok güçlü bir Ordu'ya sahip olmamızdan ötürüydü. Türk Ordusu istiklal mücadelesini yöneten ve devleti kuran iradedir. Türkiye bu güç ile yarınlara daha güçlü bakabiliyordu.. Açılım sürecini de bu minvalde değerlendirmek zorundayız. Birbirlerinden bağımsız meseleler değiller. Türkiye dört bir yandan kuşatılmak istendi. Bir koldan yargıyı,bir koldan emniyeti ve istihbaratı,bir koldan orduyu ve bir koldan da terör örgütleriyle birlikte devletimizin bir bölgesini kuşatma altına aldılar. Hendek operasyonları sırasında açılım sürecinin sebep olduğu sorunları yaşayarak tecrübe ettik.

15 Temmuz gibi bir olayı yaşamamızın daha başka sebepleri de var. Konu daha derin ve geniş incelenebilir. Darbe yapabilme kabiliyetine erişmelerine sebep olan etkenleri belirtmek konunun anlaşılması adına aydınlatıcı olacaktır.

95 yıl önce devletimizin kurucularının verdiği mücadeleyi anlamamız gerekiyor. Hiçbir dini kurum devletin üst makamlarında egemen olmamalıdır.Atatürk'ün getirdiği düzenin ne kadar mühim olduğu 15 Temmuz gecesi bir kez daha görülmüştür.Bundan sonra Milli-Üniter yapı,demokratik-laik düzen ve Cumhuriyet daha güçlü bir şekilde korunmalıdır. 
Türk devleti kimsenin şahsi malı değildir,kimsenin insiyatifine terkedilemez,bedeli ödenerek kazanılan haklarımızdan feragat etmeyiz..

15 Temmuz devletimiz ve milletimiz için bir dönüm noktası olmuştur aynı zamanda. Devlet otoritesinin ne anlama geldiğinin öğrenildiği,özgürlüklerin,insan haklarının devlet olmadan bir şey ifade etmeyeceğinin net olarak görüldüğü,devletin ortak kabul etmeyeceğinin anlaşıldığı,Türk Milli kimliğinin birleştirici bir güç olduğunun idrak edildiği bir gün oldu. 15 Temmuz gecesi itibariyle Türk halkının verdiği tepkilerde Türk kimliğine ait sembollerin kullanıldığını gördük. İnsanların içinden gelen tepkilerdi bunlar,bu bir tarih şuuruna sahip olduğumuzu gösterir aynı zamanda. ‘’Fıtrat değişir sanma,bu kan yine o kandır’’ veciz sözü bu tepkileri en iyi anlatan sözdür kanımca.
Bu tepkileri benzerlerini ‘’Zeytin Dalı Operasyonu’’ sırasında Türk Ordusu’nun mensuplarının sözlerinde ve eylemlerinde de gördük. Bundan sonra hiçbir iktidar,hiçbir güç Türk kimliğini yok sayamayacak.

İçinde bulunduğumuz zamanı 15 Temmuz’dan bağımsız yorumlayamayız.15 Temmuz gecesi itibariyle bu coğrafyada ve özelikle Türkiye’de siyaset değişti. BOP ve daha sonra ismi değiştirilerek GOP adını alana proje kapsamında Ortadoğu’da kontrolü daha kolay olacak şehir devletlerinin kurulması kapsamında sınırların değiştirildiği,yer altı ve yer üstü kaynaklarına erişmek adına coğrafyamızın yönetimler açısından istikrarsızlaştırıldığı bir dönemde sıranın Milli-Üniter yapıya sahip olan Türkiye’ye geldiği bilinen bir gerçektir.

Abd,Çin,Rusya,İsrail,İngiltere,İran,Ab ülkeleri, Suriye ve Türkiye arasında yaşanan ekonomik,askeri ve siyasi güç savaşları ülkelerin kendilerini yeniden konumlandırmalarını gerektirdi. Türkiye bu örtülü savaşta kendi pozisyonunu belirlemek zorunda. Bu kapsamda Suriye’ye yönelik yapılan operasyonlar, Barzani ile olan ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi, Azerbaycan ve KKTC ile olan ilişkilerin geliştirilmesi,savunma sanayi yatırımlarımız ve yönetim sisteminin değiştirilmesi dünyada ve coğrafyamızda yaşanan gelişmelerden bağımsız yorumlanamaz. Bunlar için yeni bir başlık açmamız gerekiyor.

Siyasetçiler öncelik olarak Türkiye’deki kutuplaşmayı ve gerginliği bitirmenin yollarını bulmak zorundalar. Bu kadar fazla gelişmenin yaşandığı bir zamanda içerdeki kavgalar sürdüğü takdirde operasyonlara açık bir ülke olmaya devam ederiz. Gün birlik olma günüdür.

16.07.2018
Hasan ÇELİK

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.