12.07.2013, 03:54
AKP iktidarı/nın Efendilik(!) Anlayışı!..
"Kavmin efendisi o kavme hizmet edendir’
Emperyalistler Mısır üzerindeki pazarlıklarını hali hazırda devam ettirirken; bizim (tarladaki) mısırdan haberi olan var mı?
Ata’mızın ‘efendimiz’ diye tanımladığı köylüm, karın tokluğuna, üç kuruşa müdahene eder durumda çalışıyor. Birilerinin gözü kulağı iktidarın nimetlerine kesilmişken, o tarlasını, tapanını bırakmış, daha başka nasıl para kazanırım derdine düşmüş... Hoş, kendi öz ürünü artık ne verimli, ne de değerli...
TÜRK SİYASETÇİSİ, “TÜRK AYDINI; BU VİRAN ÜLKEYE, YOKSUL İNSAN KÜTLESİ İÇİN NE YAPTIN?..Anadolu halkının bir ruhu vardı, nufûz edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın. Bir vücudu vardı, besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin. Onu hayvanî duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın eklinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabanî ot gibi bitti.
Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin, Ne ektin ki ne biçeceksin. Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabii, ayaklarına batacak. İşte her yanın yarılmış, bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey senin kendi eserindir, senin kendi eserindir.” Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Yaban)
Balıkesir’den Ankara’ya gelirken; Yol kenarındaki tezgâhlar üzerinde, yöre halkı ve köylülerin kendi ürünleri olduğunu söyledikleri zeytin, peynir, reçel, kurutulmuş ot ve yemişlerden almak için mola veriyorum.
Şimdiye dek yaptığım bu tür alışverişlerde: 'Bunlar fabrika ürünü mü, yoksa köylünün el emeği mi?' diye hiç sorgulamadım. Hep, köylümün emeğidir; 'tarlalarının kenarında taze taze satıyorlardır' diye düşündüm. Bu sefer durum başka... Beni üzen ve kara kara düşündüren şey, köylümün masum tezgâhları üzerinde satışa sunulan Çin malı ürünler ve otlardı! Çeşitli hastalıklara iyi geldiği bahanesiyle köylümün o masum ürün tezgahına bu otlar, nasıl bir sinsilikle ve hangi kafayla getirilmiş olabilirdi ki? Nasıl olmuştu da, (efendimiz olan köylümüzü, züğürt ağa haline dönüştüren) mecliste ki tüccar zihniyetin kirli elleri buralara kadar uzanmıştı?
Bunun elbette bir çok nedeni var. Lakin sermayenin oyuncağı idarecilerimizin yanlış tarım politikalarıyla, ekonomi ve tarım sektörünü tümüyle dışa (emperyalist güç ve tekellere) bağlı hale getirmiş olması, en temel sebep olsa gerek. (Aydınlarımızın köylüyü anlayamaması ve sağlıklı projelerle sahiplenememeleri de unutulmamalı.)
Yıllarca, (aslında ana vazifeleri iken) köylüye yol, su ve elektrik gibi hizmetleri oy karşılığı sunan siyaset adamları, şimdi de, sanki dağ bağışlar gibi ortaya getirdikleri; tarım politikalarıyla (tohum, gübre, saman ithali) maalesef önce köylümü ve toprağımı zehirlemiş, sonra da ülkem insanının genlerini bozmuştur. Avrupa dahi küçük üreticiyi küreselleşmeye karşı korumaya alırken; Türk köylüsü, büyük şehir projeleri ve emperyalistlerin direktifleri ile oluşturulan politik uygulamalarla (köylerin mal varlıkları belediyeye devredilmesi, köy çeşmelerine sayaç takılması, küçük ölçekli hayvancılık ve tarımın darbe yemesi, üretim büyük şirketlerin eline geçerek, köy arazilerinin imara açılması tohum ve samanının da ithal edilmesi) eritilmiş ve yalnızlaştırılmıştır.
Son iki yılda, 1,5-2 milyon köylümüzün şehirlere göç etmeleri sonucu, işsiz ve topraksız kalan köylümüz, kentlerin kenar mahallerinde kendi kaderlerine terk edilmiş, kimliksiz ve itibarsız duruma düşürülerek, efendilikten makarnacılığa itilmiştir. Ve de bu durum maalesef sistematik bir şekilde sürdürülmeye devam etmektedir.
Endüstriyel makineler ve diğer uygulamalarla bereketli tarım kentleri oluşturma rüyalarımızı baltalayan zihniyetin milletimizi düşürdüğü durum ortadadır. Bırakın kendi kendine yetebilmeyi; kalitesiz otu, samanı, gübreyi, hayvanları ithal eder hale gelmek, ne kadar vahim bir durumdur...
Tohumuna, suyuna, toprağına kısacası, köylüne sahip çıkmayı bilmezsen, özüne değil, devşirmelere ‘efendi’m dersin. Kendi efendisine sahip çıkamayan, onu kollayamayan bir siyasi iradenin; içinde bulunduğu siyasi coğrafyada efendilik iddiası gütmesi de, olsa olsa abesle iştigal olur. Bu da biline!...
Hz. Muhammed (s.a.v)
Emperyalistler Mısır üzerindeki pazarlıklarını hali hazırda devam ettirirken; bizim (tarladaki) mısırdan haberi olan var mı?
Ata’mızın ‘efendimiz’ diye tanımladığı köylüm, karın tokluğuna, üç kuruşa müdahene eder durumda çalışıyor. Birilerinin gözü kulağı iktidarın nimetlerine kesilmişken, o tarlasını, tapanını bırakmış, daha başka nasıl para kazanırım derdine düşmüş... Hoş, kendi öz ürünü artık ne verimli, ne de değerli...
TÜRK SİYASETÇİSİ, “TÜRK AYDINI; BU VİRAN ÜLKEYE, YOKSUL İNSAN KÜTLESİ İÇİN NE YAPTIN?..Anadolu halkının bir ruhu vardı, nufûz edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın. Bir vücudu vardı, besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin. Onu hayvanî duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın eklinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabanî ot gibi bitti.
Şimdi, elinde orak, buraya hasada gelmişsin, Ne ektin ki ne biçeceksin. Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabii, ayaklarına batacak. İşte her yanın yarılmış, bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun. Sana ıstırap veren bu şey senin kendi eserindir, senin kendi eserindir.” Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Yaban)
Balıkesir’den Ankara’ya gelirken; Yol kenarındaki tezgâhlar üzerinde, yöre halkı ve köylülerin kendi ürünleri olduğunu söyledikleri zeytin, peynir, reçel, kurutulmuş ot ve yemişlerden almak için mola veriyorum.
Şimdiye dek yaptığım bu tür alışverişlerde: 'Bunlar fabrika ürünü mü, yoksa köylünün el emeği mi?' diye hiç sorgulamadım. Hep, köylümün emeğidir; 'tarlalarının kenarında taze taze satıyorlardır' diye düşündüm. Bu sefer durum başka... Beni üzen ve kara kara düşündüren şey, köylümün masum tezgâhları üzerinde satışa sunulan Çin malı ürünler ve otlardı! Çeşitli hastalıklara iyi geldiği bahanesiyle köylümün o masum ürün tezgahına bu otlar, nasıl bir sinsilikle ve hangi kafayla getirilmiş olabilirdi ki? Nasıl olmuştu da, (efendimiz olan köylümüzü, züğürt ağa haline dönüştüren) mecliste ki tüccar zihniyetin kirli elleri buralara kadar uzanmıştı?
Bunun elbette bir çok nedeni var. Lakin sermayenin oyuncağı idarecilerimizin yanlış tarım politikalarıyla, ekonomi ve tarım sektörünü tümüyle dışa (emperyalist güç ve tekellere) bağlı hale getirmiş olması, en temel sebep olsa gerek. (Aydınlarımızın köylüyü anlayamaması ve sağlıklı projelerle sahiplenememeleri de unutulmamalı.)
Yıllarca, (aslında ana vazifeleri iken) köylüye yol, su ve elektrik gibi hizmetleri oy karşılığı sunan siyaset adamları, şimdi de, sanki dağ bağışlar gibi ortaya getirdikleri; tarım politikalarıyla (tohum, gübre, saman ithali) maalesef önce köylümü ve toprağımı zehirlemiş, sonra da ülkem insanının genlerini bozmuştur. Avrupa dahi küçük üreticiyi küreselleşmeye karşı korumaya alırken; Türk köylüsü, büyük şehir projeleri ve emperyalistlerin direktifleri ile oluşturulan politik uygulamalarla (köylerin mal varlıkları belediyeye devredilmesi, köy çeşmelerine sayaç takılması, küçük ölçekli hayvancılık ve tarımın darbe yemesi, üretim büyük şirketlerin eline geçerek, köy arazilerinin imara açılması tohum ve samanının da ithal edilmesi) eritilmiş ve yalnızlaştırılmıştır.
Son iki yılda, 1,5-2 milyon köylümüzün şehirlere göç etmeleri sonucu, işsiz ve topraksız kalan köylümüz, kentlerin kenar mahallerinde kendi kaderlerine terk edilmiş, kimliksiz ve itibarsız duruma düşürülerek, efendilikten makarnacılığa itilmiştir. Ve de bu durum maalesef sistematik bir şekilde sürdürülmeye devam etmektedir.
Endüstriyel makineler ve diğer uygulamalarla bereketli tarım kentleri oluşturma rüyalarımızı baltalayan zihniyetin milletimizi düşürdüğü durum ortadadır. Bırakın kendi kendine yetebilmeyi; kalitesiz otu, samanı, gübreyi, hayvanları ithal eder hale gelmek, ne kadar vahim bir durumdur...
Tohumuna, suyuna, toprağına kısacası, köylüne sahip çıkmayı bilmezsen, özüne değil, devşirmelere ‘efendi’m dersin. Kendi efendisine sahip çıkamayan, onu kollayamayan bir siyasi iradenin; içinde bulunduğu siyasi coğrafyada efendilik iddiası gütmesi de, olsa olsa abesle iştigal olur. Bu da biline!...
15
açık
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 36 | 99 |
2. Fenerbahçe | 36 | 93 |
3. Trabzonspor | 36 | 61 |
4. Başakşehir | 36 | 58 |
5. Beşiktaş | 36 | 55 |
6. Kasımpasa | 36 | 52 |
7. Alanyaspor | 36 | 50 |
8. Rizespor | 36 | 49 |
9. Sivasspor | 36 | 48 |
10. Antalyaspor | 36 | 45 |
11. A.Demirspor | 36 | 44 |
12. Samsunspor | 36 | 42 |
13. Kayserispor | 36 | 41 |
14. Konyaspor | 36 | 40 |
15. Ankaragücü | 36 | 39 |
16. Gaziantep FK | 36 | 38 |
17. Hatayspor | 36 | 37 |
18. Karagümrük | 36 | 37 |
19. Pendikspor | 36 | 36 |
20. İstanbulspor | 36 | 16 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Eyüpspor | 34 | 75 |
2. Göztepe | 34 | 70 |
3. Sakaryaspor | 34 | 60 |
4. Bodrumspor | 34 | 57 |
5. Ahlatçı Çorum FK | 34 | 56 |
6. Kocaelispor | 34 | 55 |
7. Boluspor | 34 | 53 |
8. Gençlerbirliği | 34 | 51 |
9. Bandırmaspor | 34 | 50 |
10. Erzurumspor | 34 | 44 |
11. Ümraniye | 34 | 43 |
12. Manisa FK | 34 | 40 |
13. Keçiörengücü | 34 | 40 |
14. Adanaspor | 34 | 39 |
15. Şanlıurfaspor | 34 | 38 |
16. Tuzlaspor | 34 | 38 |
17. Altay | 34 | 10 |
18. Giresunspor | 34 | 7 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. M.City | 37 | 88 |
2. Arsenal | 37 | 86 |
3. Liverpool | 37 | 79 |
4. Aston Villa | 37 | 68 |
5. Tottenham | 37 | 63 |
6. Chelsea | 37 | 60 |
7. Newcastle | 37 | 57 |
8. M. United | 37 | 57 |
9. West Ham United | 37 | 52 |
10. Brighton | 37 | 48 |
11. Bournemouth | 37 | 48 |
12. Crystal Palace | 37 | 46 |
13. Wolves | 37 | 46 |
14. Fulham | 37 | 44 |
15. Everton | 37 | 40 |
16. Brentford | 37 | 39 |
17. Nottingham Forest | 37 | 29 |
18. Luton Town | 37 | 26 |
19. Burnley | 37 | 24 |
20. Sheffield United | 37 | 16 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Real Madrid | 36 | 93 |
2. Barcelona | 35 | 76 |
3. Girona | 36 | 75 |
4. Atletico Madrid | 36 | 73 |
5. Athletic Bilbao | 36 | 62 |
6. Real Betis | 35 | 55 |
7. Real Sociedad | 35 | 54 |
8. Villarreal | 36 | 51 |
9. Valencia | 35 | 48 |
10. Getafe | 36 | 43 |
11. Deportivo Alaves | 36 | 42 |
12. Sevilla | 36 | 41 |
13. Osasuna | 36 | 41 |
14. Rayo Vallecano | 36 | 38 |
15. Celta Vigo | 36 | 37 |
16. Las Palmas | 35 | 37 |
17. Mallorca | 36 | 36 |
18. Cadiz | 36 | 32 |
19. Granada | 36 | 21 |
20. Almeria | 35 | 17 |