20.09.2013, 05:24

12 Eylül’e bir kala

 Her yıl bir kere okuyup da hala çok sevdiğiniz, her okuma da hem üslubu hem tematik kapsayıcılığıyla sizi ilk okumanızdaki kadar saran bir eser var mıdır?
 
Sizi bilmem. Ancak benim için her okumada “şunu ben niye yazamadım?” sorusunu sorduran bir kısa roman var.
 
George Orwell’in Hayvan Çiftliğini her yıl 11 Eylül tarihinde bir kere daha okumak ve her okumada kıskandıran bir öngörüyü görmek bana karmaşık duygular yaşatır. Hazzı ve ıstırabı eş zamanlı olarak yaşatan bir tecrübe olur her okuma ayinim. 
 
Özetlenmesi zor olan eserde Bay Jones, çiftliğindeki hayvanları ihmal etmekte ve onların ürettiklerini de har vurup harman savurmaktadır. İhtiyar Major adında popüler bir domuzun ortaya attığı devrim projesi diğer hayvanlara ilham olur ve o rüya konuşmasını anlattıktan sonra İhtiyar Major ölür. Ancak hayvanlar Kartopu ve arkadaşlarının önderliğinde devrimi başlatırlar ve Bay Jones’u ve karısını çiftlikten atarlar. Artık çiftlik, “Hayvan Çiftliği” diye anılacaktır. Domuzların iktidarı başlar ve hayvanların asıl sınavı da o zaman başlar.
 
1917 Bolşevik Devrimi ve sonrasındaki gelişmeleri fabl tarzında anlatan eser, yüksek ideallerin nasıl zamanla toplumdan destek alarak, topluma zulmetme mekanizmasına dönüştüğünü anlatır. 
 
Önce Çiftliğin kimliği belirlenir, sonra da kuralları. Aslında her ikisi de, insan olan Bay Jones’a benzememek üzerine kuruludur. Yani, Hayvan Çiftliği aslında Bay Jones’ın temsil ettiği her şeyin tam tersi olmak demektir. Yani tam bir antitezdir. Bütün kimliği anti-Jones olmak üzerine kurulunca, aslında Çiftliğin kimliği Jones üzerinden tanımlanmış olur.
 
Çiftlik idaresini ele alan domuzlar kısa zamanda Jones’un yaşadığı yerin, yediklerinin, içtiklerinin, yaptıklarının çok da fena olmadığını keşfederler. Çiftlikteki diğer hayvanların gözlerin önünde, daha önce sakladıkları ve yasak olan şeyleri alenen de yapmaya başlarlar.  Hatta yaptıkları şeyleri aslında Çiftlikteki diğer hayvanlar için yaptıklarına, artık mankurtlaşmış diğer hayvanları ikna ederler. İkna olmayanları da korkuyla sustururlar. Korku propagandasının en önemli mekanizması da artık.
 
Ne de olsa,  “Bütün hayvanlar eşittir. Fakat bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir.” 
 
Başlangıçta Troçki’yi temsil eden Kartopu hayvanlara okumayı öğretir, bir değirmen yapılması taraftarıdır. Artık iktidardaki Domuzlar arasında pasta payı kapma yarışı başlamıştır. Napolyon değirmene önce karşı çıkar, Kartopu'nu çiftlikten kovdurduktan sonra ise değirmenin yapımını ister. Kartopu gitmiştir ancak, propaganda devam başlar ve Çiftlikte olan her kötü olaydan Kartopu sorumludur artık!
 
Yeni lider Napolyon, köpekleri eğitir ve bir polis gücü haline getirir, Kartopu'nu çiftlikten kovar, insanlarınkinden daha baskıcı bir yönetim kurar. Hala birazcık direnme gücü olan hayvanlara karşı yapılan korku propagandası her zaman “Yoksa Bay Jones’un geri gelmesini mi istiyorsunuz?” olur. Hayvanlar artık hangisinin daha iyi olduğunu bile anlamadan Bay Jones’un kendi başına bri korku remizi olarak kabul eder, içselleştirir.
 
Bir gün domuzlar insanlara Çiftlikte davet verirler. Diğer hayvanlar epey bir süre izlerler. Gerekçeler gerçeklerin yerini almıştır
 
Ancak bıçak kemiğe dayanır ve son bir gayretle Çiftlik sakinleri insanların yaptığı her şeyi insanların ötesinde bir şevkle yapmayı adet edinen hayvanları insanlarla beraber kovalar kaçırırlar.
 
Domuzlarla insanlar birbirine karışarak kaçmaya başlarlar. Kitabın son satırlarında şöyle bir ifade geçer: “Hayvanlar bir insanlara baktılar bir kaçan hayvanlara (domuzlara). Bir hayvanlara baktılar bir insanlara. Ancak hangisinin hangisi olduğunu anlamak imkânsız hale gelmişti.”
 
İşte ben Eylül aylarını, bundan dolayı sevmiyorum.  
Sadece 1980 yılından beri değil, Mehmet Rauf’un Eylül (1946) romanından beri.
Eylül’deki yasak aşk birilerine geçici mutluluklar yaşattı belki.
Lakin romandaki son gece konakta yangın çıkar. Herkesi bir telaş ve korku alıp götürür. Canlarını zor kurtarırlar. Suat ortalıklarda yoktur. Süreyya alevlerin içine doğru “Suat!” diye ilerlemektedir. Ama ötesine cesaret edemez. Necip, bir haykırışla içeriye fırlar. Her ikisi de çöken tavanın altında can verirler.
 
Ve bana öyle geliyor ki, Amerikan hafızasındaki 11 Eylül etkisi, Türkiye’de 12 Eylül olarak tecelli etti ve edecek.
Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 37 64
4. Başakşehir 37 58
5. Beşiktaş 37 56
6. Kasımpasa 37 53
7. Alanyaspor 37 51
8. Sivasspor 37 51
9. Rizespor 37 50
10. Antalyaspor 37 48
11. A.Demirspor 37 44
12. Samsunspor 37 43
13. Kayserispor 37 42
14. Konyaspor 37 41
15. Gaziantep FK 37 41
16. Ankaragücü 37 40
17. Hatayspor 37 38
18. Karagümrük 37 37
19. Pendikspor 37 37
20. İstanbulspor 37 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 37 88
2. Arsenal 37 86
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 37 63
6. Chelsea 37 60
7. Newcastle 37 57
8. M. United 37 57
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 37 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 36 93
2. Barcelona 36 79
3. Girona 36 75
4. Atletico Madrid 36 73
5. Athletic Bilbao 36 62
6. Real Sociedad 36 57
7. Real Betis 36 56
8. Villarreal 36 51
9. Valencia 36 48
10. Deportivo Alaves 37 45
11. Getafe 37 43
12. Sevilla 36 41
13. Osasuna 36 41
14. Las Palmas 36 38
15. Rayo Vallecano 36 38
16. Celta Vigo 36 37
17. Mallorca 36 36
18. Cadiz 36 32
19. Granada 36 21
20. Almeria 36 17