22.03.2013, 04:26

‘FRANSIZ’ SEFİLLER

 Lise yıllarında okuduğum romanlardan biriydi Sefiller.
Fransız yazar Victor Hugo’nun 1800’lü yılların ortalarında yazdığı bu romanda, kürek mahkumu olan Val Jean ile görevine acımasızca bağlı Javer arasında - bir dönem siyah beyaz televizyonlarda yayınlanan ‘Kaçak’ dizisindeki Richard Kimble ile Gerard arasında yaşanan müthiş kovalamaca benzeri - bir kovalamaca yaşanır.
Bu anlamda biraz da polisiye bir romandır Sefiller.
Roman elbette bu yönüyle değil, o dönem toplumun yaşadığı sefalete yapılan vurgulardan ve bu olgunun aktarıldığı başarılı örgüden dolayı dünya klasikleri arasına girmiştir.
 Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden Val Jean, yedi çocuklu dul ablasının yanına yerleşir. Ablasının ve kendisinin işsiz kaldığı zorlu bir kış gününde çocukların karnını doyurabilmek için fırından 1 ekmek çalarken yakalanır. Yargılanıp, kürek mahkumu olarak önce 5, daha sonra firarlarından dolayı toplam 19 yıla mahkum edilir.
Bir anlamda sefilliğinin cezasını çekmiştir...
 Lise dönemlerim, ülkede sağ - sol çatışmalarının en yoğun olduğu ve genç kuşağın memleket meselelerine (fazlasıyla) duyarlı olduğu bir dönemdi.
Ve tıpkı Sefiller romanında örneklendirildiği gibi, ülkemde de sefalet eksik değildi.
Ve gerek sağda, gerek soldaki gençler - bir taraftan ‘İşçi fabrikaya ortak olacak’ diğer taraftan ‘Bütün dünya işçileri birleşin’ söylemlerinin bir gün gerçekleşeceğini hayal ederek, mevcut sefaletin ortadan kaldırılması için mücadele ediyorlardı.
 Doğrusu, ben de bu hayalperestlerden biriydim.
 Ama yıllar geçti; sağcılar solcuları, solcular sağcıları vurdu. İhtilaller oldu. Hükümetler değişti. Savaşlar çıktı. ‘Baharlar’ (!) geçti. Rejimler yıkıldı. Gündemler değişti. ‘Ekmek bulamazsanız, pasta yiyin’ diyenler oldu.
‘Sefalet’ ne ülkemizde ne de dünyada yerinden kımıldamadı! Aksine aslanın ağzından midesine indirildi!
 Bugün ülkemizde (dünyada da) halen sefalet seviyesinde yaşayan - ki hükümetler bu tip insanlara resmi olarak ‘Yeşil Kartlı’ diyor - hiçbir işi, kendisine bakacak bir akrabası, karnını doyurabilecek geliri olmayan yüzbinlerle ifade edilebilecek kadar çok sayıda insan - sefil - var.
 Hükümet ve bazı sosyal dernekler bu sefillere yiyecek -  giyecek, az da para yardımı yaparak durumu idare etmeye, çıkabilecek isyanları bastırmaya çalışıyor ya da mecbur kalıyor.
- Aksi taktirde sefiller sadece sefaletlerine değil, sefahat sürenlere de isyan edeceklerdi - Ve bunu yaparken biraz da bu kesimin cehaletinden yararlanılıyor.
Çünkü yardım alan ‘Ben niye yardım almak, el açmak, muhtaç olmak zorunda kalayım ki? Neden benim de insan gibi yaşayacak standartları elde edebileceğim bir işim - imkanım olmasın?’ diye düşünmüyor. Harekete geçmeyip, olan biteni ‘kader’ kıvamında kabulleniyor.
 Dünyanın düz ve öküzün başında durduğunun sanıldığı, köleliğin doğal karşılandığı, kadınların sadece çocuk bakmak, yemek yapmakla sorumlu yaratıklar olarak algılandığı, iş hayatına dahil edilmediği, oy kullanamadığı dönemler olmuştu. - Halen devam eden yerler, durumlar mevcut -
Ama insan doğasına ters olan bu anlayışlar büyük ölçüde sona erdi. Bir zamanlar böylesi bir geleceği hayal edenlerin çabalarıyla elbet.
 O yüzden ben hala hayalperestim.
 Sefaletin de insan doğasına uymadığına ve gelecekte bir gün bir şekilde mutlaka sona erdirileceğine, yaşam standartlarının insanoğlu tarafından
- belli bir kesim için değil, herkes
için - daha adil paylaşılacağına inancımı sürdürüyorum.
 Ülkelerin coğrafyaları değişebilir, ülkeler arasındaki güç dengeleri farklılaşabilir, toprak ya da din savaşları sona erebilir.
Ama sefalet ortadan kaldırılmazsa, ‘yatağında rahat uyumak’ kavramı hiçbir şekilde güvence altına alınamaz. Sürekliliğini koruyamaz.
 Aç bir Kürtle, aç bir Türk ya da Fransız arasında; aç bir Müslüman, Hristiyan, Budist ya da Ateist arasında hiçbir fark yoktur. Öncelikli ihtiyaç - beklenti aynıdır çünkü.
 Victor Hugo Sefiller’i bu gün de yazsaydı, tüm dünyada aynı gerçekliği yansıtır, aynı ilgiyi görürdü. - Kaldı ki bu roman günümüzde, yazılıp yayımlandığı tarihlerdekinden çok daha fazla okunuyor, çok daha popüler -
 Yazar da zaten şöyle söylemiş;
“Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir.”
 Allah senin iyiliğini versin Hugo!
Başka bir bildiğin vardı da yazmadın mı yoksa!
Sefahat sürenler durumun az çok farkında da; sefiller bu meseleye hala
Fransız be kardeşim...
Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Ankaragücü 35 39
14. Samsunspor 34 39
15. Karagümrük 34 36
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 33 73
3. Girona 33 71
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14