ŞIKÂYETLERINIZI KUTUYA, MEMNUNIYETINIZI ERDOĞAN’A!

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, suçla mücadeleyi daha etkin kılmak amacıyla uygulamaya koyduğu,“Sırdaş Polis İhbar Noktası” projesini duyduğum zaman, bu çalışmayla ‘tanıklık’ konusuna ciddi katkılar sağlanabileceğini düşünerek, duruma olumlu bakmak istedim… Lakin, projenin zamanlaması, özellikle 'Gezi Parkı' olaylarından hemen sonra ve olgunlaştırılmadan kamuoyuna servis edilmesi beni, projenin farklı amaçlar için hazırlanmış olabileceği yönünde düşündürdü.

Bunun üç nedeni olabilirdi; toplumun iktidara olan öfkesini (başta Gezi Parkı olayları olmak üzere) meydanlardan kutulara çekmek, halkın muhalif sesini susturmak ve gündemi değiştirerek Türk milletinin nabzını yoklayıp (sözde barış süreci gibi) başka projelerin gidiş yolundaki engelleri kaldırmak...

Gelelim projenin tanıklık işlevine… Yaşadıklarımız ve gördüklerimizden yola çıkarsak, insanımızın, şahitlik yapma noktasındaki endişelerine katılmamak mümkün değil. Peki, “bilgi almak ve insanımızı konuşturmak için şikâyet kutuları bir çare olabilir mi" derseniz, elbette ki hayır. Faili meçhul bir cinayete kurban giden bir vatandaşın görüntülerinin mobesa kameralarından silindiği, bu kameraların sadece komik trafik kazalarını çekmek için kullanıldığı imajının yaratıldığı bir ülkede, kutuları da kimin, hangi amaçla (işlerine nasıl gelirse) kullanacağı aşikâr. Üstelik, teröristlerin gizli tanık adı altında ifade verip, koca koca paşaları cezaevine hapsettirdiği bir Türkiye gerçeğinde, bu kutulardan ne çıkacak, sahiden merak ediyorum!..

‘Neden olaylar karşısında bu kadar duyarsız, şahitlik konusunda korkak davranıyoruz’ konusunu irdelemeden, insanımızı, “ihbarcı” bir davranışa yöneltebilecek projeyi uygulamaya koymak, daha büyük bir sorumsuzluk değil midir?.. Hâlbuki daha işin başında yapılacak ilk iş ve çalışma; insanımızın devlete olan inancını ve güvenini yeniden sağlamlaştırmak olmalıydı.

İktidar bu kutularla, her zamanki gibi, yan tesiri olabilecek bir ilacı halkımıza yuttururken, kaş yapayım derken göz çıkaracaktır. Yani bu projeyle, asrın felaketi olan gıybet ve fitne desteklenecektir. (Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin!.. Hucurat Suresi Ayet 12)

Peki, bu kutularla muhabbet ne olur derseniz, o da ayrı hikâye… İlk etapta, Başbakanın kutunun içinde oturduğunu düşünenler bile çıkacaktır. Sanki oraya yazılan mektuplar direk başbakana gidecek gibi!...Neler neler anlatılmaz ki, aşk, iş, aş….

Kutulara hangi sorun ve ihbar için gidilirse gidilsin; “Asıl sorun, sorunun kendi dışımızda olduğunu düşünmemizdir."AKP destekçilerinin, kendilerinin “ihbar kutuları ve de makarna kolileriyle” avutulduğu gerçeğini göremeyip, uyku ve rehavet içinde olmaları;Erdoğan'ın 'Türk Milleti' adına yaptığı her yanlışı kabullenmeleridir…

Türk Milletinden istenen ne: Şikayetlerini kutuya, memnuniyetinizi Erdoğan’a!.. Halkımızın yüksek sesle konuşmasını engellemek, yaz tahtaya, al haftaya hafifliği içinde, gazlarını almak için hazırlanmış bir kurnazlık projesine onay verenlere hatırlatmak isterim ki: “Birbirine yalan söyleyen ve birbirini aldatan insanlar (bir çatı altında) haydut çetesi bile kuramazlar" ki millet olabilsinler...

İşte asıl en büyük tehlike, Türk Milleti’nin Atatürk cesaretiyle atan Anadolu yüreğinin, meydanlardan kutulara hapsolunmasıdır… Zira ümit bağladığımız bu yürek de uyutulursa, Allah korusun, tutunacak dalımız bile kalmayacaktır.