12.02.2013, 02:58

Solculuk, İslamcılık ve Yerlilik

 İkisinden de bir şey kalmadı belki...
 
Ancak Türk soluyla İslamcılığın benzerlikleri var.
 
Sol sosyalizmin evrensel olduğunu ifade ediyordu.
 
Dolayısıyla, ülke sınırlarını tanımadan, onun ötesinde bir küresel ülke vardı düşlerinde.
İslamcılar da İslam’dan çok “İslamcılığı” evrensel algılama niyetindeydiler.
 
Onlara göre, İslam “devlet sistemi” olunca her şey tamam olacaktı.
 
Zaten dinin de bir vatanı, milleti, ülkesi olamazdı.
 
İkisi de belki bazen naif, bazen saldırgan oldu.
 
Solun sloganları vardı.
 
İslamcıların ayetleri, hadisleri.
 
Arada bir Hüseyin sevgileri olurdu, Alevi “kardeşleri” kazanmak için.
 
Ama Muaviye’den vazgeçmediler.
 
Sol sınırların ötesinde düşünüyordu. 
 
Enternasyonalin” şakındığı her yer vatan olabilirdi.
 
İslamcılık için ise vatan, çetrefilli bir konu oldu.
 
Kâh “vatan sevgisi imandan” oldu.
 
Kâh kıbleyi tespit ettiği ve seccadesini serebildiği yer vatan oldu.
 
12 Eylül öncesinde 100’den fazla “sosyalizm” vardı Türkiye’de.  
 
Solculuğun, bir adı “Anadolu Sosyalizmi” idi.  
 
Hepsi de birbiriyle kavgalı idi, malum.  
 
Belki problem solcuğunun, adı dışında pek fazla yerli argümanı olmamasıydı.  
 
Aslında İslam’ın olduğu ülkede, İslamcılığın yabancı bir ideoloji olmasıydı.
 
İslamcılık İslam’a dair bir mantıkla çıkmadı Türkiye’de.
 
Solculuk da “sınıf çatışmasına” dayalı bir toplum dayanmıyordu.
 
Sol, başka ülkelerin sorunlarındaki “ezilmiş” paralelliklerle uğraştı.
 
İslamcılık, başka zamanların, başka ülkelerin paralel zulümleriyle.
 
Sol ve İslamcılık paralel evrenlerini böyle oluşturdular.
 
Para’lel çıkarları vardı yani!
 
Ne Osmanlı Çarlıktı ne de Mustafa Kemal Bolşevik Devrimi yapmıştı. 
 
Terakki” tezleri bir ittihat tarzı ile birleşen bir anlayıştı. 
 
Halka rağmen, halk için ve halkın yararına... 
 
Halk solu anlamıyordu…
 
Halk İslamcılığı anlamıyordu…
 
Halk liberalizmi de anlamıyordu.
 
Ama halk her zaman yüceydi…
 
Milleti halk olarak algılamak sonucunda, bir sanal halk “halk edilmiş” oldu.
 
Kulislerde yerilen, meydanlarda, medyalarda göklere çıkan bir halk oluştu.
 
Duyuları vardı halk edilen halkın.
 
Ve hep “sağ” duyuydu.
 
İslamcılar da biraz tarihten gurur, halde ezilmişlik, hep çeviriye dayalı bir kültürle, demokratikleşme sonrası dönemde Mısırdan, Hindistan ve Pakistan’dan ve onların yerel türevlerinden aldılar İslamcılık modellerini.  
 
Birazı da İran'dan geldi.  
 
Ayetler bazen slogan oldu, bazen de müsekkin. 
 
Derdin nerede yattığını tam çözemedi. 
 
Çareyi dertte aramak ekolüne dönüştü bir Arabesk tarzda. 
 
Dinlediler dertlendiler, dertlendi yine dinlediler. Derdin kuldan mı, Allah'tan mı geldiğine bakmadan, ama insanla olan meseleyi insanla, Allah ile olan meseleyi insanla çözmek yerine, Allah ile olanı kula bırakıp, insanla olan meseleyi Allah'a havale ederek. Genelde birbirlerine çelme atıp, seksek oynayarak. 
 
Ayrıca teorik altyapı ve dinamikleri sosyalizmden, ama destekleri İslam’dan olan bir mantık geliştirildi. Bunun önceki modeli “İslami pozitivizm”, sonraki “İslami demokrasi”, “İslami liberalizm” ve kapitalizm şeklinde çıktı. Yakında “İslami küreselcilik” olacak.
 
Allah hem Doğu’nun hem Batı’nın Allah’ı değil mi?  
 
Ondan çevir bundan çevir derken, kıvıra kıvıra yaşamak her kesimde adeta bir huy oldu. Ama Hay’dan gelmeyen huylardı bunlar. Düşmanın silahıyla silahlanırken, düşmanlaştıklarının farkına varmadılar.
 
Herkes ve kesim kendi yüzü ile çıkıp konuşmalıydı. Olmadı.
 
Uymak için değil, uydurmak için değil, birlikte yaşamak ve anlaşmak temelinde. 
 
Paralının da parasızın da, dinlinin de dinsizin de, cahilin de âlimin de yaşama hakları olduğunu bilerek. 
 
Eğmeden bükmeden, eğilmeden, bükülmeden. Apoletsiz, takiyyesiz, silahsız ve her şeyden öte komplekssiz insanlar olarak.  
 
Siyasal sağ ve sol 12 Eylül sonrası kendi içinde muhasebesini iyi kötü yaptı.  
 
Anladılar ki devlet kutsal değildi. Ya da “devlet” dedikleri yeknesak bir varlık değildi. “Devletim” dedikleri,başka devletlerin devleti gibi de hareket edebiliyordu.
 
Devlet, Millet içindi, tamam.
 
Devlet kutsal değildi artık, tamam.
 
Ama gelinen noktada ne var bakalım?
 
Kutsallıklar devam etti, kutsananlar değişti.
 
Hükümet kutsal, Cemaat kutsal, Diyarbakır Belediyesi kutsal.
 
Osmanlı’da sanki devlet algısı kutsal değilmiş gibi, Cumhuriyet’i kutsallaşmakla suçlayan müptezel düşünce, şimdilerde hükümet ve Cemaati kutsal ve sorgulanmaz kılıyor. 
 
Şikâyetler yanlışlıklardan mı, yanlışlıkların sağladığı çıkarlar bize akmadığı için mi diye de bir sormak gerekiyor.  
 
Türk solu ve İslamcılığı sonunda küresel vahdet içinde tevhide ram oldular.
 
“Peki onca kavga ne içindi?” derseniz, “biz Osmanlı Bankasıyız.”
 
Solun bir kısmı “devlet” içinde eridi; diğer kısmı muhalefet içinde ve artık “sınır” algısı gelişti. Ülke olarak “enternasyonel” değildik; ama ulusal ülke olmalıydık. İslamcılık ise, solculuktan kalan mirası, üstlendi. Halen “sınırlı-sorumlu” İslamcılıktan, “sınır tanımayan İslamcılığa” evrildi. Bir yandan davranışta tamamen yerli, bir yandan yaşayışta acaip bir küresel duruş çıktı ortaya.  
 
Ülkücüler de hâlâ “Yerli Malları Haftası”nın önemine dair bilinç tazeleme çabasında. Yerli bir başarının olamayacağına o kadar da inanmışlar ki, yerli olana da inanamıyorlar.  Elveda Gülsarı diyecekken Gün Uzar Yüzyıl Olura sıçrayan bir ruh halini yaşıyorlar. Dahası, millet olarak sınırlar ötesinde gelişmesi gereken “millet” algısı yerine, Çırpınırdı Karadeniz’le sadece Azerbaycan’a kadar uzanmayı maharet sanıyorlar.  “Gelmesek de gitmesek de o köy bizim köyümüzdür” derken, köyün kendisi kadar “bizim”liğini bile sorun görmek aşamasına gelmişken, bir de “biz” kimiz sorusunu cevaplamak için, durduğu yer, konuştuğu dil, gitmek istediği yer ve her şeyden öte bir “yerlilik” sorununu konuşmak için, ya vahlarla ya da geçmişteki oluşan vahalarla Türk’ün bayrağına selam veriyorlar.
Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 37 99
2. Fenerbahçe 37 96
3. Trabzonspor 37 64
4. Başakşehir 37 58
5. Beşiktaş 37 56
6. Kasımpasa 37 53
7. Alanyaspor 37 51
8. Sivasspor 37 51
9. Rizespor 37 50
10. Antalyaspor 37 48
11. A.Demirspor 37 44
12. Samsunspor 37 43
13. Kayserispor 37 42
14. Konyaspor 37 41
15. Gaziantep FK 37 41
16. Ankaragücü 37 40
17. Hatayspor 37 38
18. Karagümrük 37 37
19. Pendikspor 37 37
20. İstanbulspor 37 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 38 91
2. Arsenal 38 89
3. Liverpool 38 82
4. Aston Villa 38 68
5. Tottenham 38 66
6. Chelsea 38 63
7. Newcastle 38 60
8. M. United 38 60
9. West Ham United 38 52
10. Crystal Palace 38 49
11. Brighton 38 48
12. Bournemouth 38 48
13. Fulham 38 47
14. Wolves 38 46
15. Everton 38 40
16. Brentford 38 39
17. Nottingham Forest 38 32
18. Luton Town 38 26
19. Burnley 38 24
20. Sheffield United 38 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 37 94
2. Barcelona 37 82
3. Girona 37 78
4. Atletico Madrid 37 73
5. Athletic Bilbao 37 65
6. Real Sociedad 37 60
7. Real Betis 37 56
8. Villarreal 37 52
9. Valencia 37 48
10. Deportivo Alaves 37 45
11. Osasuna 37 44
12. Getafe 37 43
13. Sevilla 37 41
14. Celta Vigo 37 40
15. Las Palmas 37 39
16. Rayo Vallecano 37 38
17. Mallorca 37 37
18. Cadiz 37 33
19. Granada 37 21
20. Almeria 37 18