12.08.2015, 17:36
PKK, İhanet ve Bozulan Başkanlık İttifakı!
İyi ile kötüyü ayıran uç noktalar vardır. Kötü her zaman kötü değildir ama iyi her zaman iyi olmak mecburiyetindedir. İyi bir insanı hayatında yaptığı tek bir yanlış kötü yapabilir, kötünün yaptığı tek bir iyilik onu iyi yapmaya yetmez!
Toplum yöneticileri de tüm insanlar gibi iyi ya da kötü biri olabilir. Yönettikleri topluma bakışı ve yürüttükleri icraatlar onların iyi bir insan mı kötü bir insan mı olduğunu gösterirler. Onların özel hayattaki davranışlarından ve yaşayışından çok topluma kattıkları değer ve refah ile değerlendirilmesi gerekir. Bu insanlar da siyasette ve bürokraside mutlaka karakterleri ile yükselirler, bunun yanında geçmiş yöneticilerin ve fikriyatların tesiri yönetim tarzını belirleyen en önemli unsurlardır.
Türkiye’de yüzyıllık sorunlara çare ararken, yöneticiler, kişisel davranış ve düşüncelerini bir kenara bırakıp olaylara en fazla tarihin perspektifinden bakmak zorundadır. Yakın tarihin vesikalarının iyi incelenmesi, doğru okunması ve gerçekçi sonuç çıkartılması oldukça önemlidir. Bu vesikalar, uğraşılan sorunlarda rol oynayan şahısların karakterinin analizi açısından, “diyaloğun” başarılı olması hasebiyle gereklidir.
Kamu yöneticilerinin duygusal yaklaşımları ve deneme yanılma metotları toplumu felakete sürükleyen çılgınlıklardır.
Türkiye’nin Hariciyesi ve Askeri Umumiyesinde yıllar boyu belli geleneklere riayet ederek görev yaptılar.
Bir önceki görevlinin faaliyetleri titizlikle incelenerek verilen devlet taahhütlerine azami uyum gösterdiler.
Sınırlarımızın içinde cereyan eden başında PKK’nın geldiği terörist grupların hareketlerini ve sınır dışındaki işlevini takip etmeyi ihmal etmediler. Destekleyen tarafları da, muhalif kanatları da bilerek uzun vadeli mücadele benimsendi. 2003 yılına gelindiğinde, ülkede terör eylem yapamayacak kadar pasifleşti!
Evveliyatında, Turgut Özal’lı yıllarda Öcalan ile doğrudan temas denense de kayda değer herhangi bir görüşme sağlanmadı/sağlanamadı...
Körfez savaşı sonrası 36. Paralelin kuzeyinde konuşlanan Çekiç Güç PKK’ya alan açtı, Kuzey Irak’ta eğitim ve lojistik imkânı sundu. Doksanlı yıllarda özel yetişmiş birlikler ve vatansever-milliyetçi özel hareket polisleri kahramanca mücadele ettiler, bunun yanında TSK’nın kararlı alan mücadelesi ve arama tarama stratejisi netice verdi, 1999 yılından sonra örgüt kendisini sorgulama eğilimine yöneldi.
PKK terör örgütü tam bitme noktasına gelindiğinde 2.Körfez Savaşı başladı ve Büyük Ortadoğu Projesi yürürlüğe girdi. Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye siyasetine doğrudan etki ederek “Eşbaşkanlık” gibi bir vazife ile Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıdı.
Kuzey Irak’ta eğitim kampları bulunan PKK da Büyük Ortadoğu Projesi’nde çeşitli görevler üstlendi.
Türkiye’de Kürt Sorunu var diye, Çözüm ya da Açılım olarak nitelendirilmeye başlanılan süreç aslında BOP’un müttefiklerinin bir araya gelmesinden ve önceden tasarlanmış hayali bir yalan olduğu gerçeğinden başka bir şey değildi.
Açılımın temelleri iktidara ABD desteğiyle de olsa gelmeyi arzu edenlerce 2002 seçimleri öncesinde atıldı. ABD gezilerinde verilen taahhütler gereğiydi. Büyük Ortadoğu Projesi içinde; Ortadoğu’nun göbeğinde bağımsız Kürdistan’ın kurulması, planlanan nihai hedefin en belirginidir.
ABD güdümünde yürütülen Kürt Açılımı dedikleri süreç memleketi ne hale getirdi?
AKP iktidarları döneminde yanlış uygulamalar ve birçok hatalı politikalar sahiplenilmedi. 13 yıl boyunca sorgusuz sualsiz tek başına ülke yöneten bir iktidar düşünün; “Açılım” yapsın ama olumlu neticelenirse sahiplenilsin olumsuz olursa karşı taraf suçlansın.
Maden yasaları çıkartılsın, denetlemeler suiistimal edilsin, üretim olursa sahiplenilsin, göçük olursa şirketler suçlansın.
Cemaatlere devlet kadroları tahsis edilsin, bürokraside, yüksek yargıda, istihbaratta cemaate etkin konumlar verilsin, cemaat; askere, muhalif vatandaşa karşı hukuksuz komplolar yapsın, soruşturmanın savcısı bizzat dönemin başbakanı olsun fakat bumerang kendisine dönerse suçlasın, cezalandırsın!
Bunun başka bir izahı bu ülkenin “Yönetilmiyor” oluşudur.
Açılım dedikleri kandırmacada da olan budur!
Dört yıldır PKK yığınak yapıyor, MİT’ten daha başarılı bir şeklide istihbarat topluyor, şehirlerde hücre evleri ve ikişer üçer kişilik suikast timleri oluşturuyor, devletin istihbaratı, askeri istihbarat, emniyet istihbarat tüm gelişmeleri rapor ettiği halde göz yumulsun; bunun kanunlardaki karşılığı görevi suiistimal değil de nedir?
Hükümet sözcüsü alenen ifade ediyor; “karakolların önünden geçen teröristler askerlere “nanik” yapıyordu açılım yapacağız diye ses etmedik” diyor, pişkinliğin bu kadarı görülmüş, duyulmuş bir şey değil.
Yılanın başı küçükken ezilmeli demiş atalarımız.
Bunlar ne yaptı?
Yılanı besleyip, büyütüp, yumurtlatıp, kuluçkaya yatırıp sayısının artmasına vesile oldular. Üstelik yılanın zehir depolamasını da zevkle seyrettiler.
O çok sevdikleri yılan Haziran seçimlerinde kendi boyunlarına dolandığı için feryat etmeye başladılar.
Aynen daha öncekilerde olduğu gibi, aynen “Paralel” muhabbetindeki gibi tehlikeyi fark edebildiler.
PKK şehirlere yığınak yaparken değil de Başkanlık hayalleri suya düştüğü zaman kandırıldıklarını anladılar.
Şimdi şiddetli PKK karşıtı nutuklar atıyorlar, inanalım mı?
İktidarlarının devamına kast edilmeyecek bir sürece yeniden girersek, “seni başkan yaptırmayacağız”dan “seni başkan yapacağız”a geldiğimiz gün APO güzellemelerini o zaman dinleyeceğiz...
Her fırsatta kandırıldığını söyleyenler bizi o kadar çok kandırdı ki, artık dağlara bırakılan bombalar bile bir kandırmacanın ürünüdür.
Adamın kumaşında devlet adamlığı olacak. O kumaşta o basiret bulunmuyorsa, her plan ve icraat sadece bir oy hesabıyla yapılıyorsa bu terör bin yılda sürse bitmez.
Adamın vicdanı sağır, vizyonu kör olmayacak!
Tam sekiz yıldır; adını Kürt Sorunu olarak telaffuz ettikleri günden buyana memleket kaygısı taşıyan herkes bu işin karakolda biteceğini, PKK’nın vazgeçemeyeceği yegâne hedefin bağımsızlık olduğunu, en azından federatif bir yapıdan asla geri adım atmayacağını söyledi durdu... Analar ağlamasın dediler! Analar ağlamasından kasıt federasyon, başkanlık sisteminin de hedeflediği bir yapı olduğu içindi.
Şimdi analar ağlıyor, yürekler dağlanıyor. Çözüm süreci buzdolabına kaldırıldı deniyor...
Çözüm denen bir şey yok aslında, çözemedikleri gerçek budur! Senden toprak isteyen, devlet isteyen, silahlı tümenler oluşturmuş bir yapı ile bir araya gelip neyi çözeceksiniz?
Gidin kime kanıyorsanız kanın da, artık yeter!
Kandırmayın daha fazla bu milleti. Savaşacaksak korkaklar gibi değil Er kişi gibi savaşalım, hep birlikte, topyekûn...
Toplum yöneticileri de tüm insanlar gibi iyi ya da kötü biri olabilir. Yönettikleri topluma bakışı ve yürüttükleri icraatlar onların iyi bir insan mı kötü bir insan mı olduğunu gösterirler. Onların özel hayattaki davranışlarından ve yaşayışından çok topluma kattıkları değer ve refah ile değerlendirilmesi gerekir. Bu insanlar da siyasette ve bürokraside mutlaka karakterleri ile yükselirler, bunun yanında geçmiş yöneticilerin ve fikriyatların tesiri yönetim tarzını belirleyen en önemli unsurlardır.
Türkiye’de yüzyıllık sorunlara çare ararken, yöneticiler, kişisel davranış ve düşüncelerini bir kenara bırakıp olaylara en fazla tarihin perspektifinden bakmak zorundadır. Yakın tarihin vesikalarının iyi incelenmesi, doğru okunması ve gerçekçi sonuç çıkartılması oldukça önemlidir. Bu vesikalar, uğraşılan sorunlarda rol oynayan şahısların karakterinin analizi açısından, “diyaloğun” başarılı olması hasebiyle gereklidir.
Kamu yöneticilerinin duygusal yaklaşımları ve deneme yanılma metotları toplumu felakete sürükleyen çılgınlıklardır.
Türkiye’nin Hariciyesi ve Askeri Umumiyesinde yıllar boyu belli geleneklere riayet ederek görev yaptılar.
Bir önceki görevlinin faaliyetleri titizlikle incelenerek verilen devlet taahhütlerine azami uyum gösterdiler.
Sınırlarımızın içinde cereyan eden başında PKK’nın geldiği terörist grupların hareketlerini ve sınır dışındaki işlevini takip etmeyi ihmal etmediler. Destekleyen tarafları da, muhalif kanatları da bilerek uzun vadeli mücadele benimsendi. 2003 yılına gelindiğinde, ülkede terör eylem yapamayacak kadar pasifleşti!
Evveliyatında, Turgut Özal’lı yıllarda Öcalan ile doğrudan temas denense de kayda değer herhangi bir görüşme sağlanmadı/sağlanamadı...
Körfez savaşı sonrası 36. Paralelin kuzeyinde konuşlanan Çekiç Güç PKK’ya alan açtı, Kuzey Irak’ta eğitim ve lojistik imkânı sundu. Doksanlı yıllarda özel yetişmiş birlikler ve vatansever-milliyetçi özel hareket polisleri kahramanca mücadele ettiler, bunun yanında TSK’nın kararlı alan mücadelesi ve arama tarama stratejisi netice verdi, 1999 yılından sonra örgüt kendisini sorgulama eğilimine yöneldi.
PKK terör örgütü tam bitme noktasına gelindiğinde 2.Körfez Savaşı başladı ve Büyük Ortadoğu Projesi yürürlüğe girdi. Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye siyasetine doğrudan etki ederek “Eşbaşkanlık” gibi bir vazife ile Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıdı.
Kuzey Irak’ta eğitim kampları bulunan PKK da Büyük Ortadoğu Projesi’nde çeşitli görevler üstlendi.
Türkiye’de Kürt Sorunu var diye, Çözüm ya da Açılım olarak nitelendirilmeye başlanılan süreç aslında BOP’un müttefiklerinin bir araya gelmesinden ve önceden tasarlanmış hayali bir yalan olduğu gerçeğinden başka bir şey değildi.
Açılımın temelleri iktidara ABD desteğiyle de olsa gelmeyi arzu edenlerce 2002 seçimleri öncesinde atıldı. ABD gezilerinde verilen taahhütler gereğiydi. Büyük Ortadoğu Projesi içinde; Ortadoğu’nun göbeğinde bağımsız Kürdistan’ın kurulması, planlanan nihai hedefin en belirginidir.
ABD güdümünde yürütülen Kürt Açılımı dedikleri süreç memleketi ne hale getirdi?
AKP iktidarları döneminde yanlış uygulamalar ve birçok hatalı politikalar sahiplenilmedi. 13 yıl boyunca sorgusuz sualsiz tek başına ülke yöneten bir iktidar düşünün; “Açılım” yapsın ama olumlu neticelenirse sahiplenilsin olumsuz olursa karşı taraf suçlansın.
Maden yasaları çıkartılsın, denetlemeler suiistimal edilsin, üretim olursa sahiplenilsin, göçük olursa şirketler suçlansın.
Cemaatlere devlet kadroları tahsis edilsin, bürokraside, yüksek yargıda, istihbaratta cemaate etkin konumlar verilsin, cemaat; askere, muhalif vatandaşa karşı hukuksuz komplolar yapsın, soruşturmanın savcısı bizzat dönemin başbakanı olsun fakat bumerang kendisine dönerse suçlasın, cezalandırsın!
Bunun başka bir izahı bu ülkenin “Yönetilmiyor” oluşudur.
Açılım dedikleri kandırmacada da olan budur!
Dört yıldır PKK yığınak yapıyor, MİT’ten daha başarılı bir şeklide istihbarat topluyor, şehirlerde hücre evleri ve ikişer üçer kişilik suikast timleri oluşturuyor, devletin istihbaratı, askeri istihbarat, emniyet istihbarat tüm gelişmeleri rapor ettiği halde göz yumulsun; bunun kanunlardaki karşılığı görevi suiistimal değil de nedir?
Hükümet sözcüsü alenen ifade ediyor; “karakolların önünden geçen teröristler askerlere “nanik” yapıyordu açılım yapacağız diye ses etmedik” diyor, pişkinliğin bu kadarı görülmüş, duyulmuş bir şey değil.
Yılanın başı küçükken ezilmeli demiş atalarımız.
Bunlar ne yaptı?
Yılanı besleyip, büyütüp, yumurtlatıp, kuluçkaya yatırıp sayısının artmasına vesile oldular. Üstelik yılanın zehir depolamasını da zevkle seyrettiler.
O çok sevdikleri yılan Haziran seçimlerinde kendi boyunlarına dolandığı için feryat etmeye başladılar.
Aynen daha öncekilerde olduğu gibi, aynen “Paralel” muhabbetindeki gibi tehlikeyi fark edebildiler.
PKK şehirlere yığınak yaparken değil de Başkanlık hayalleri suya düştüğü zaman kandırıldıklarını anladılar.
Şimdi şiddetli PKK karşıtı nutuklar atıyorlar, inanalım mı?
İktidarlarının devamına kast edilmeyecek bir sürece yeniden girersek, “seni başkan yaptırmayacağız”dan “seni başkan yapacağız”a geldiğimiz gün APO güzellemelerini o zaman dinleyeceğiz...
Her fırsatta kandırıldığını söyleyenler bizi o kadar çok kandırdı ki, artık dağlara bırakılan bombalar bile bir kandırmacanın ürünüdür.
Adamın kumaşında devlet adamlığı olacak. O kumaşta o basiret bulunmuyorsa, her plan ve icraat sadece bir oy hesabıyla yapılıyorsa bu terör bin yılda sürse bitmez.
Adamın vicdanı sağır, vizyonu kör olmayacak!
Tam sekiz yıldır; adını Kürt Sorunu olarak telaffuz ettikleri günden buyana memleket kaygısı taşıyan herkes bu işin karakolda biteceğini, PKK’nın vazgeçemeyeceği yegâne hedefin bağımsızlık olduğunu, en azından federatif bir yapıdan asla geri adım atmayacağını söyledi durdu... Analar ağlamasın dediler! Analar ağlamasından kasıt federasyon, başkanlık sisteminin de hedeflediği bir yapı olduğu içindi.
Şimdi analar ağlıyor, yürekler dağlanıyor. Çözüm süreci buzdolabına kaldırıldı deniyor...
Çözüm denen bir şey yok aslında, çözemedikleri gerçek budur! Senden toprak isteyen, devlet isteyen, silahlı tümenler oluşturmuş bir yapı ile bir araya gelip neyi çözeceksiniz?
Gidin kime kanıyorsanız kanın da, artık yeter!
Kandırmayın daha fazla bu milleti. Savaşacaksak korkaklar gibi değil Er kişi gibi savaşalım, hep birlikte, topyekûn...
15
açık
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 34 | 93 |
2. Fenerbahçe | 34 | 89 |
3. Trabzonspor | 34 | 58 |
4. Başakşehir | 34 | 52 |
5. Beşiktaş | 34 | 51 |
6. Kasımpasa | 34 | 49 |
7. Rizespor | 34 | 49 |
8. Alanyaspor | 34 | 48 |
9. Sivasspor | 34 | 48 |
10. Antalyaspor | 34 | 45 |
11. A.Demirspor | 34 | 41 |
12. Kayserispor | 34 | 40 |
13. Samsunspor | 34 | 39 |
14. Ankaragücü | 34 | 38 |
15. Karagümrük | 34 | 36 |
16. Konyaspor | 34 | 36 |
17. Gaziantep FK | 34 | 34 |
18. Hatayspor | 34 | 33 |
19. Pendikspor | 34 | 30 |
20. İstanbulspor | 34 | 16 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Eyüpspor | 32 | 72 |
2. Göztepe | 32 | 66 |
3. Sakaryaspor | 32 | 57 |
4. Kocaelispor | 32 | 55 |
5. Ahlatçı Çorum FK | 32 | 55 |
6. Bodrumspor | 32 | 53 |
7. Boluspor | 32 | 50 |
8. Bandırmaspor | 32 | 47 |
9. Gençlerbirliği | 32 | 47 |
10. Erzurumspor | 32 | 44 |
11. Keçiörengücü | 32 | 39 |
12. Manisa FK | 32 | 37 |
13. Ümraniye | 32 | 37 |
14. Şanlıurfaspor | 32 | 34 |
15. Tuzlaspor | 32 | 34 |
16. Adanaspor | 32 | 33 |
17. Altay | 32 | 15 |
18. Giresunspor | 32 | 7 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Arsenal | 35 | 80 |
2. M.City | 34 | 79 |
3. Liverpool | 35 | 75 |
4. Aston Villa | 35 | 67 |
5. Tottenham | 33 | 60 |
6. M. United | 34 | 54 |
7. Newcastle | 34 | 53 |
8. West Ham United | 35 | 49 |
9. Chelsea | 33 | 48 |
10. Bournemouth | 35 | 48 |
11. Wolves | 35 | 46 |
12. Brighton | 34 | 44 |
13. Fulham | 35 | 43 |
14. Crystal Palace | 35 | 40 |
15. Everton | 35 | 36 |
16. Brentford | 35 | 35 |
17. Nottingham Forest | 35 | 26 |
18. Luton Town | 35 | 25 |
19. Burnley | 35 | 24 |
20. Sheffield United | 35 | 16 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Real Madrid | 33 | 84 |
2. Barcelona | 33 | 73 |
3. Girona | 33 | 71 |
4. Atletico Madrid | 33 | 64 |
5. Athletic Bilbao | 33 | 58 |
6. Real Sociedad | 33 | 51 |
7. Real Betis | 33 | 49 |
8. Valencia | 33 | 47 |
9. Villarreal | 33 | 45 |
10. Getafe | 33 | 43 |
11. Osasuna | 33 | 39 |
12. Deportivo Alaves | 33 | 38 |
13. Sevilla | 33 | 38 |
14. Las Palmas | 33 | 37 |
15. Rayo Vallecano | 33 | 34 |
16. Mallorca | 33 | 32 |
17. Celta Vigo | 33 | 31 |
18. Cadiz | 33 | 26 |
19. Granada | 33 | 21 |
20. Almeria | 33 | 14 |