ÇÖZÜM İMRALI'DA DEĞİL…

Eşkıya başının barışı tesis edeceğine inandırılmış bir iktidarın yarattığı hayal kırıklığı güven kaybı yaratıyor...

PKK lideri Öcalan'ın mahkûm koğuşundan "örgüt yönetir emir verir" hale getirilmesi ne vicdan ve de hukuk devleti ile bağdaşmamaktadır. 

En acı vereni ise kanlı terörist başının "barış ve çözüm" istediğine Türk milletinin inandırılmak istenmesidir.

Çözüm denen nedir? Henüz net bir bilgi yok ama yansımalara bakarsak iç açıcı olmadığı hissi vermektedir...

Hatırlayalım, Kanlı Örgüt PKK 1984'de Eruh'ta ortaya çıkıp oradan yayılan "fitne-fesat" ile 30 yıldır süren ihaneti ve kanlı eylemleri kim yaptırmıştı?

Bu zat şimdi "barış elçisi" kesilen Öcalan değil mi?

Busüreci yaşanmamış sayabilmek nasıl mümkün olacaktır?

Türk milleti ilginç bir "ikilem" içine düşürülmek isteniyor.

Bir tarafta bugüne kadar şehit olan binlerce asker,sivil vatandaşın kanı henüz kurumadan kanlı katilin barış elçisi gibi devlet tarafından muhatap alınması acı veriyor.

Diğer tarafta yıllardır terörle mücadele eden, Apo gibi "eşkıyalara" karşı kahramanlıklar sergileyen şanlı ordumuzun subayları, Genelkurmay başkanı da dâhil olmak üzere zindanlarda çürütülüyor. 

Bu tablo ortadayken diyalog denen saçmalık nasıl kabul görecektir?

İmralı canisini Devletin muhatap almasını kim nasıl kabul edilebilir ki?

Hükümet yetkilileri bu görüşmelerin sebebi kanı durdurmak diyor da, zaten Kanı akıtan bu zalimler değil mi? Eğer gerçekten kan dursun isteniyor ise bu zalimlerin derhal silah bırakması gerekmez mi?

Kanlı katillerin bir taraftan eylem yaparken diğer taraftan çözümden, barıştan bahsetmesi akıl tutulması değil ise nedir?

Önceki gün Teröristbaşının yol haritası medyada yer aldı, herif sanki mahkûm değil barış elçisi…

Habere göre eşkıyabaşı bir havalarda "süreci tarif ediyor" aklınca ahkâm kesiyor...

İlk adımı o atacakmış, bir süre sonra tecrit şartları gündeme gelecekmiş filan..

Hükümetin yol haritasına gelince, bölük pörçük bilgiler ve ipuçları var. Ancak net olarak bir söylem yok. Hükümet sadece"devlet görüşüyor" diyor… 

İktidarın sürecin içinde olmadığı gibi bir imaj yayılıyor…

Ancak ilginç tesadüfler var. 

Bu tesadüflerden biri bence bir süre önce çıkartılan "Büyükşehir yasası"dır.

Belki de bu yasa görüşmelerin alt yapısını oluşturuyor çünkü söylemeler göre "yerel yönetimde özerklik" filan bu şablona uymaktadır…

Yasanın uygulanması ile nasıl bir tablo ortaya çıkacak yaşayıp göreceğiz.

Bunun dışında söz edilen ateşkese göre teröristlerin kandile gitmesine izin verilecekmiş.

Sızan bilgiler çok tuhaf, Çekilme sırasında terörle mücadele etmesi gereken, kanlı katilleri adalete teslim etmesi gereken devlet onları görmeyecek gitmelerine izin verecekmiş…

Bu izin nasıl verilebilir?

Bu tabloikinci Habur vakası olamayacak mı?

Sonra "Eşkıya başının" tecrit durumu ele alınacakmış!

Böyle bir ruh halini Türk milletine yaşatmaya kimin hakkı vardır?

Başbakan "görüşmeler sürecek" biz değil "Devlet görüşüyor" diye topu taca atsa da gidilen yolun "çıkmaz sokak" olduğu biliniyor.

Bu devletin kararı ise bu devleti kim temsil ediyor? Devlet denen kavram kimin yönetimindedir? Devletin idaresi iktidarın elinde değil mi? Peki Devletin yüksek yöneticilerini liyakat esasına göre değil iktidar yandaşlığına göre atayan kimdir?

Sayın Başbakan bu konuları "İstihbarat servisleri görüşür" diyor. Görüşsün de o servislere emir veren kimdir? Görüşülen konu nedir? 

Mit müsteşarlığı yetkileri çerçevesinde kendi kararı ile "ben İmralı ile görüşeceğim" diyebilir mi? Elbette diyemez çünkü MİT kanunu oldukça açıktır.

O halde siyasi bir çözüm için MİT'in neyi görüşeceğine kim karar vermektedir?

Aslında bu vahşetin sonlanmasını herkes istiyor ama bu yöntem kabul görmüyor.

Yüce Türk Milletinin bütün fertleri bu kalkışmanın bu isyanın devlet tarafından bitirilmesini istiyor, ama bu milletin evlatlarının ayrıştırılmasını da istemiyor.

Doğusu ile Batısı ile Kuzeyi ile Güneyi ile ayrıştırıcı bu gidişatı istemiyor. Yüce Milletimiz sadece kanlı teröristlerin adalete teslim edilmesini istiyor. Bu millet bir avuç silahlı eşkıyanın dayatmasıyla bulunacak çözümü asla hazmedemiyor!

Güneydoğuda ve ülkemizin diğer bölgelerindeki mütedeyyin bu milletin değer yargılarına sonuna kadar bağlı bu milletin evlatlarını bu şamatacı terörist grubun elinden kurtarmak gerekirken, bu şamatacıları muhatap alarak diğer vatandaşlarımıza haksızlık yapılıyor...

Çünkü Kürt kökenli vatandaşlarımız artık bir bütünlük içindedir, aileler"kız almış, kız vermiş" akrabalıklar oluşmuş mutlu mesut bütünlük içinde bu ülkenin vatandaşı olarak yaşamaktadır.

Bu tabloyu bozmak isteyen odaklarla görüşmek için milletin onayı alındı mı?

PKK zaliminin dayatmasıyla, liderleri Apo'yu muhatap alarak bu insanları yeni maceralara sürüklemek onlara yapılacak en ciddi haksızlık olacaktır.

Bir takım haklar vesaire diyerek bu insanları ötekileştirmek, ayrıştırmak yanlış bir düşüncedir.

BDP gibi şamatacı bir gurubun dayatmasıyla bölge insanını maceralara teslim etmek günahtır.

Devlet tüm vatandaşlarını eşit gören onların haklarını savunan bir mekanizmadır.

Siyasi ihtiraslar uğruna "devlete diz çöktürmek" hiçbir siyasetçinin haddi olmamalıdır!

Çözüm bütünlüğümüzün korunmasındadır!

Bu sebeple "teröristbaşının" bulacağı çözüme de kimsenin ihtiyacı yoktur…