05.04.2013, 03:01

Babamın İlk Gözyaşları

 Akşam olmuş, evde her zamanki gibi babamla bizim ufaklığın, bizim HİLAL’in, yaramazlıklarıyla uğraşıyoruz. Saat 23.00 dolaylarında evin telefonu çalmaya başladı. Biz alışkınız, geç saatlerde çalan telefona, gece gelen misafirlere…

Ama bu çalan telefon başkaydı.

Babamda büyük bir şaşkınlık, üzüntü, heyecan, aynı zamanda büyük bir sessizlik yarattı. Kapkara geçti adam. Gözleri kıpkırmızıydı.

Annem soruyor: “Hayırdır, ne haberi aldın, arayan kimdi?” 

Babamda çıt yok. Biz de korkmaya başladık. Akrabalardan birine bir şey oldu herhalde ya da bizim kamyon kaza yaptı, diye düşündük, ilk başta. Fakat buna benzer haberler daha önce de gelmişti. Babamın böyle bir duruşunu, tavrını, bitmişliğini hiç görmemiştik. Bu farklı bir şeydi.

Ama neydi? 

Biraz bekledi, durdu. Hemen telefona yapıştı. Bir yerleri arıyor, ama nereyi aradığının farkında değil. Bir yerlerden bir şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Köyden, kentten birçok kişi arıyor, bir şeyler soruyor. Babam cevap veremiyor: “Ben öğreneyim, size haber veririm.” diyordu. 

Babamın sessizliği, bitkinliği devam ediyordu. Sanki dünya başına yıkılmıştı. Ben 10 yaşındaydım. Bazı şeylerin daha yeni yeni farkına varıyordum. Sonra televizyona baktık ki babamın halini o an anladık. 

Hepimiz yıkıldık. 

Eve büyük bir sessizlik çökmüştü. Hiç kimseden çıt çıkmıyordu. Sanki olanları anlamış gibi 2 yaşında olan Hilal’in de sesi hiç çıkmıyordu.

Birbirimizin yüzüne bile bakamıyorduk. İçimizden dua ediyorduk, eminim: “Doğru değildir, inşallah, Allah’ım ne olur bir şey olmasın diye…” Sonra babama bir baktım ki…

Çok şaşırmıştım. Babamı hiç böyle görmemiştim. Babam ağlıyordu. Babam da ağlıyormuş. İnanamıyorum, babamın gözyaşları varmış. İlk defa babamı ağlarken görmüştüm. Ne bileyim, babam ya! Bir gün bile babamın ağlayacağı hiç aklıma gelmemişti. Biz gözyaşlarımızı saklarken babam zaten ağlıyordu.

Allah’ım bu nasıl bir geceydi!

Hayatımda geçirdiğim en kötü geceydi. Buz gibi kesilmiştik. O gün gerçekten kötü bir gündü. Evimize kara bir bulut çökmüştü. Telefon susmak bilmiyordu. Hiçbirimizin telefona bakmaya hali yoktu. Babamın hiçbir şey yapmaya takati kalmamıştı. 

Çok erken bir gidişti bu. Ben daha tanışamamıştım. Elini öpememiştim. Çok pişmandım, çok. Her yıl Erdemli’ye Türkmen Şölenine giderdik. Ve her yıl Başbuğumuz da oraya gelirdi. Konuşmalar yapardı. Ama ben, kardeşlerim koşuşturmadan, oyun oynamaktan neler kaçırdığımızın farkında bile değildik. Bu yüzden babama çok kızıyorum. Elimizden tutup götürmeliydi. Belki de demistir, hatırlıyorum. Ama ondan bir iki yıl sonra liderimiz Bahçeli Silifke’ye gelmişti. Herhalde bir şeyleri kaçırmak istemediğimden olsa gerek orada o kadar güvenlik olmasına rağmen demirlerden tırmanarak elini öpmüştüm. Daha sonra tabi Ermenek’te de kendisiyle yakinen sohbet edebilme ortamım oldu.

Ahh! Keşke Başbuğum için de bunları yapabilseydim. Onunla görüşebilseydim. Elini öpseydim, hayır duasını alsaydım. Bugün yaşamasını çok isterdim. Bugünleri görmesini çok isterdim. Zaten yaşasaydı eminim her şey çok farklı olurdu. Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerimiz fazlasıyla artardı. Ermenistan’a gereken cevap hemen verilirdi. Amerika’yı çoktan tepelerdik. PKK belasının kökü kazılmış olurdu. Kerkük, Musul, Batum bizim olurdu. Türkler bu derece aşağılanamazdı. Apo iti çoktan mevta olurdu. Doktrinlerimiz ışığında her biri teker teker gerçekleşirdi…

Ben kendimi bildim bileli bizim evimizden Başbuğ Alparslan Türkeş’in isminin geçmediği bir gün olmazdı. Marşlar söylenirdi, ülke meseleleri konuşulurdu. Evde bunlar yapılır mı demeyin, yapılırdı. 

Bıyıklı Baloncu Osman Amcamızın (Koca Osman-Osman Sevimli) eve geldiği günler hiç unutulmazdı. O bize, bizim anlayacağımız şekilde Ülkücülüğü anlatırdı, köşede asılı duran fotoğrafa bakarak: “Bakın bu dedeniz sizin için yaşlandı...”

Anneannem, bizim eve her gelişinde bizi kızdırmak için: “Türkeşçiler sizi… Napcaksınız bu suratsız adamı? Bakın, Ecevit var…” derdi. Biz de dilimizin döndüğünce, bildiğimiz ne varsa ona anlatırdık. Sonra o da bize: “Öğretin bakalım, şu işaretinizi.” derdi. Biz de öğretirdik, Bozkurt İşareti yapmayı. 

Hiç unutmam birinci sınıfa gidiyordum. İlk günler okula alışma günleridir, ya! İşte o günlerde öğretmenlerimiz havamız değişsin diye bize şarkı söyletirdi. Ben de hep Mehter Marşını, Tuna Nehrini, Çırpınırdın Karadeniz’i, Kürşat Marşını söylerdim. Her ders farklı bir şey söylemek zorundaydık. Benim gibi bir arkadaşım daha vardı, o da hep bu marşlardan söylerdi. Bir gün yine sıra bize geldi, Öğretmen: “Bugün farklı bir şey söyleyin.” dedi. Bizim de aklımıza bir şey gelmedi. Sonra hoca bizi tahtaya kaldırdı: “İkiniz beraber söyleyebilirsiniz.” dedi. Bizim de aklımıza: “Parolayı söyle MHP, bundan böyle MHP…” diye bir parça geldi. Biz nereden bilelim, bunların okulda yasak olduğunu, yedik cetveli elimize, oturduk yerimize…

Evimizin Hilal'i büyüdü, anaokuluna başladı. Öğretmeni Türk Bayrağını anlatıyormuş. Konuyu bitirmiş, başka bir şeye geçmiş. Sonra bizim Hilal dayanamamış: “bizim bayrağımız tek O değil, Üç Hilal Bayrağı da var.” demiş. Tabi, hoca şaşırmış ne diyeceğini, teneffüste beni yanına çağırdı, uyardı…

Ve daha nice şeyler…

Koca çınar erken gittin gerçekten. Seninle de bunları paylaşmalıydım. Senden öğreneceğim çok şey vardı. Sadece benim değil, Türk gençliğinin buna ihtiyacı vardı. 

Türk dünyasının Büyük lideri, önderi, SON BAŞBUĞU… Erken gittin… Çınar dedik sana, arkandan. Çünkü çınarlar ayakta ölürlermiş. Sen de bir çifti, nişanladın ve aniden aramızdan ayrıldın. Ağlamayacağım, diyemiyorum; çünkü senin ismini duyduğum anda bile gözlerim doluyor. O gün gökyüzü bile ağladı, Başbuğum. Semadan beyaz inciler döküldü, nisan ayında. 

Yattığın yerde rahat uyu BAŞBUĞUM, mekânın cennet olsun, Ben seni göremeden gittin, ama ben seni görmeye elbet bir gün geleceğim. Allah bizi cennet mekânında kavuştursun inşallah. 

Unuttuğumu sanma BAŞBUĞUM,

SENİN SEMAYA ASTIĞIN DOKUZ IŞIKLI AVİZE, beni ve milyonları aydınlatıyor. O ışığın yolunda senin emanetlerini, miraslarını koruyacağıma emin ol. Turanı bir gün gerçekleştireceğiz ve o gün Beştepe’de büyük bir otağ kuracağız. Erciyes’ten Tanrı dağlarına yeminler edeceğiz. Senin evlatların bunları gerçekleştirecek,

BAŞBUĞUM, EMİN OL!
Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 36 61
4. Başakşehir 36 58
5. Beşiktaş 36 55
6. Kasımpasa 36 52
7. Alanyaspor 36 50
8. Rizespor 36 49
9. Sivasspor 36 48
10. Antalyaspor 36 45
11. A.Demirspor 36 44
12. Samsunspor 36 42
13. Kayserispor 36 41
14. Konyaspor 36 40
15. Ankaragücü 36 39
16. Gaziantep FK 36 38
17. Hatayspor 36 37
18. Karagümrük 36 37
19. Pendikspor 36 36
20. İstanbulspor 36 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. Arsenal 37 86
2. M.City 36 85
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 36 63
6. Newcastle 36 57
7. Chelsea 36 57
8. M. United 36 54
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 36 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 35 90
2. Barcelona 35 76
3. Girona 35 75
4. Atletico Madrid 35 70
5. Athletic Bilbao 35 62
6. Real Betis 35 55
7. Real Sociedad 35 54
8. Valencia 35 48
9. Villarreal 35 48
10. Getafe 35 43
11. Deportivo Alaves 35 42
12. Sevilla 35 41
13. Osasuna 35 40
14. Las Palmas 35 37
15. Mallorca 35 35
16. Rayo Vallecano 35 35
17. Celta Vigo 35 34
18. Cadiz 35 29
19. Granada 35 21
20. Almeria 35 17