Atalar Cevap Bekliyor: Biz Neredeyiz?..

-Bu köşk kimin?.. -Kirkor’un...

-Ya şu koca bina?.. -Yargo’nun...

-Ya şu?.. -Salomon’un...

Gazi bu kez biraz sinirlenerek sormuş:

-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz?..

Toplananların arkasından bir köylünün sesi duyulur:

-Biz mi nerede idik?.. Biz Yemen’de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağları’nda, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam!.. 

(Atatürk bu anısını naklederken: ‘Hayatımda cevap veremediğim tek insan bu aksakallı ihtiyar olmuştur’ diye de eklemiştir.)

“Toprak kutsaldır, kaderine terk edilemez” diyoruz da; toprağımıza ne kadar sahip çıktığımız ortada... Elbette bu son kalan vatan parçasına sahip çıkışın en güzel cevabı: “Bu topraklar için toprağa düşmüş asker”im tarafından verilmiştir de, topraksız vatan(!) olabileceğini sananların hangi “Büyük Türkiye” hayalleri içinde olduklarını ve de atalarımıza ne cevap vereceklerini merak etmekteyim.

Topraklarımızı, altı(!) ve üstüyle değersizleştirme çabası içinde olanların art niyetleri iyi okunmalı. Tefecilerin eline düşünce, verilen emekleri hiçe sayıp, yaşayanları ile birlikte köyünü satan köy ağasıyla; Türkiye’yi (atalarımızın emeklerine ve şehitlerimizin kanlarına rağmen) AB/D tefecesine pazarlayan iktidar sahibi ağamızın(!)  ne farkı var ki?

“Ha ağa Erdoğan; ha Ağa Yorgo, Ağa Salomon…” Mahalli İdareler Yasası, Başkanlık sistemi,  Kamu Yönetimi Temel Yasası, Vakıflar Yasası, Mahalli Dilde Düzenlemeler, Apartmanlara İbadethane (kilise ev) açılmasına izin verilmesi ve milyonlarca liralık kilise tadilatları, Ruhban Okulu ve Eküm-eniklik iyileştirilmesi, Anadilde Savunma, Kürtçe seçmeli dersler, Milli Eğitim Müfredatının değiştirilip, adeta ‘milliliğinin’ yok edilmesi ve daha niceleri… Peki durum böyleyken, sık sık ‘ben yaptım oldu’ zihniyeti ile hareket eden, zalim mi zalim büyük ağa R.T. Erdoğan’ın  asıl amacı ne ola ki?.. Belli ki ağamızın şüheda ile vatanlaştırdığımız topraklarımızla bir hesabı var!..

 

Millet olarak büyük bir komplonun içindeyiz. Adeta ‘Haçlı’nın, Anadolu topraklarına yeni bir çıkartmasını yaşıyoruz. Ki; bizi kılıçla, topla, tüfekle yok edemeyen, sindiremeyen düşman; bizi böyle türlü türlü oyunlarla içerimizden oyup; tuş durumuna düşürdükten sonra da dayatmalarını kabul ettirmemiş miydi?... Bugünün dünyasının en güçlü silahı olan milli ve manevi değerlerin yok edilmeye çalışılmasının asıl sebebinin arkasında bunun yattığını görmemek için kör olmak gerek, kör!..

Yemen’de, Tuna Boyları’nda, Balkanlar’da, Arnavutluk Dağları’nda, Kafkaslar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da; velhasılıkelam üç kıta, yedi denizde savaşarak bu ülkeyi kuran ve toprağı vatan yapan atalar; şehitler, gaziler; öksüz-yetim kalan yavrular yarın yakamıza yapışıp: “Bütün bunlar olup biterken, siz nerdeydiniz ey haramzadeler, ey mirasyediler?” diye sorarlarsa; hangi yüzle, hangi cevabı vereceğiz?

 

Artık sabretmenin bir anlamı yok. İnanın yarın her şey için çok geç kalınmış olabilir. Son birkaç seneye bakacak olursanız, zamanın nasıl bir süratle Türk’ün aleyhine işlediğini göreceksiniz. Benim Cenab-ı Hakk’tan en büyük niyazım, bizi bu soruya muhatap kılmamasınadır. 

 

Bu yüzden bize düşen görev, ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır’ düsturuyla, tez elden uyanık bir milli şuurla harekete geçmek olmalıdır. Allah(cc) Türk’ün yar ve yardımcısı olsun…