Penturk Haber
2012-10-06 03:39:11

SAVAŞ MÜHENDİSLİĞİ

06 Ekim 2012, 03:39

 Sonunda uçaklarımız Suriye'yi vurdu.

Başbakanlık bu konuda açıklama yaptığında iç ve dış kamuoyunda düşük yoğunluklu bir dalgalanma olmadı değil.

Ahmet Davutoğlu hoca'nın " çak arkadaşı " Hillary Clinton bile " sarsıldım " dedi.Dünya siyaset oskarları dağıtılacaksa eğer peşinen en iyi oyuncu ödülü verilmesi gereken bu metodist-evanjelik hanımın sarsılması elbette çok önemlidir (!)

Günün sorusu şudur :

Bu olaylar zinciri bir sıcak çatışma ortamı yaratacak mıdır?

Nitekim Suriye'nin, Türk Uçaklarının belli mevzilerini bombalaması karşısında yaptığı açıklama tencerenin düdüklü olduğunu gözler önüne serdi.

Suriye'nin " meydana gelen olayları araştırıyoruz " diyerek özür dilemesi sıcak çatışma seçeneğini azaltmış görünüyor.

Aslında savaşlar sadece çatışma değil belli oranlarda restoratif gelişmelerdir.

Yani Türkçesi,harp bir şekilde sosyal mühendislik konusudur.

Sıcak çatışma ortamı barış zamanında cesaret edilemeyen pek çok senaryonun devreye sokulması imkanını verir.

Yani bir dizi değişim.

Mesela Yeni Anayasa konusu.

Anayasa değişimi Türkiye'nin en netameli konusunu teşkil etmektedir.

Hükümet üyesi siyasilerin yaptığı açıklamalardan açıkça anlaşılmaktadır ki,yeni Anayasa Türk lafzını taşımayacaktır.İçinde şekilsiz ve renksiz bir öznenin olduğu Anayasa'nın kamuoyuna böylesine bir ortamda sunulması kolektif vicdan duvarına çarpacaktır.Batılı düşünce adamlarının demodik milliyetçilik dedikleri vatansever kamuoyu, şekilsiz Anayasa metnini kabul etmeyecek,hükümetin kozmopolit karakteri iyot gibi açığa çıkacaktır.

Bu istenmeyen bir durumdur.

Ama savaş ortamı !

Savaş gerilimi!

Savaş psikolojisi !

Anayasa ile savaşın ne alakası olabilir ? elbette makul bir sorudur.Düz mantık açısından Anayasa ile savaşın hiçbir alakası yoktur.Ama devletler oyununu,özellikle Anglasakson siyaset felsefesini çözmeye çalışan biri olarak diyebilirim ki sıcak çatışma ile Anayasa değişikliği ve bu değişiklik içinde millet öznesinin yoka çıkarılmasının alakası vardır.

Savaş ,politbüro aklına bu imkanı sunabilir.

Savaşın domino etkisinin tam olarak gerçekleşebilmesi için Türklük kavramının denklemden çıkarılması hayati önem taşımaktadır.

Savaşın domino etkisi Önasya yaylalarına ulaştığında " Haray Haray men Türkem " diye yeri göğü inleten Oğuz'un çocukları mefkurelerine cazibe merkezi oluşturacak bir ilham kaynağı bulamayacaklar.Böylece savaşın sonundaki coğrafya açık bir Anglosakson coğrafyasına dönüşecek.

Ortadoğu'da ,Önasya' da kopacak olan bir savaş iki elementi iyot gibi açığa çıkaracaktır.Bunlardan birincisi Barzani'nin ekrad tayfasıdır.İsrail'in bütün komplikasyonlarında aktör konumunda olan Barzani tayfaları muhtemel bir savaştan güçlü çıkacaktır.

Anglosaksonları derin derin düşündüren bir ikinci güç Oğuz birliğidir.

İran'ın güneyine kadar inen bu büyük kitlenin hangi milli ülkü denizine döküleceği ortadadır.Türklük,Oğuz Birliği'nin tabi mecrasıdır.Ancak her mecranın bir cazibe merkezi olmalıdır.

Soru şudur,Türkiye böylesine bir gelişmede Oğuzların birliği noktasında " cazibe merkezi " olacak mıdır?Yoksa bugün olduğu gibi yaptığı bütün hamleleri BOP'a bağlayan,Barzani'ye,Meşşal'a,Mursi'ye etki alanı yaratan bir projeye mi ağırlık verecektir.

Oğuz Birliği,sadece Oğuzların terkibi ile kalmayacaktır.Bölgenin en güçlü siyaset rüzgarını oluşturacaktır.Türk Siyaset Geleneği ezici bir üstünlükle bölgeyi etkisi altına alacaktır.Gerçek Jeopolitizm olan Türk Siyaset havzası Önasya ve Ortadoğu'da şekillenecektir.

Türkiye'yi büyük bir imtihan bekliyor.

Bu imtihandan büyüyerek bölünmek tablosu ile mi yoksa " Önasya Milletler Topluluğunun " cazibe merkezi olarak mı çıkacağını zaman gösterecektir.

Biliyoruz ki savaş mühendisliği devrededir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.