Penturk Haber
2012-12-01 08:35:20

Bir Muganni yazarın kitaplarını tartışmak

01 Aralık 2012, 08:35

 Bakü'de bir şarkıcının kitapları tartışıldı.

Bir muganni'nin yani.

Soruldu," bir şarkıcı neden siyasi mevzuda kitap yazsın? "

Muganni cevap verdi: Çünkü şarkıcı da vatandaştır !

Olay bu kadar basit aslında ama alışkanlıklarımız bu basit şeyi tam olarak anlamamıza elvermiyor.Çünkü nice zamandır,Türkiye'de şarkıcı, eğlence elemanıdır.Şarkıcı,sormayan,sorgulamayan,şarkılarının etkisi ile sempati bulutu elde eden sonra ömrü boyunca bu bulutu kaybetmemek için kılıktan kılığa giren ve alkışlar kesildiğinde ölümcül yalnızlığa mahkum edilen edilgen bir varlıktır.

Evet,şarkıcı da vatandaştır.

Vatanı dara düştüğünde meydana çıkan,halkıyla gerçeğin dilini konuşan,şarkılarını milletin ruhunu ayağa kaldırmak için sefere çıkaran bir vatandaş.

Dede Korkut daha gelmeyecek.Bir Kazak Abdal,bir Dadaloglu olmayacak.

Mesele bugün vatandaş olabilmek.

Vatandaş !

Çoklukla dilimizde olan ama içine girmekte zorlandığımız bir kelime.Bize hem hak hem de sorumluluk yükleyen bir hayat biçimi.

Size bugün o muganninin yani şarkıcının kitap takdim toplantısından bahsetmek istiyorum.

Bir kere Azerbaycan'ının bilinen bütün televizyon kanalları toplantıdaydı.Türkiye'de " bir şarkıcının kitap tanıtımını " izlemeye acaba kaç televizyon gelirdi?

Çünkü kitap bizim kamuoyumuzun ilgi alanından uzun zamandır çıkmıştır.Bir şarkıcının kitap yazması hele hele fikri kapasitesi ağır,düşünce eserleri yazması hem beklenen hem de istenen bir şey değildir.

Yer Bakü, Atatürk Merkezi.

Büyükçe bir yuvarlak masa,kenarda izleyicilerin yer aldığı sıralı koltuklar.Toplantıyı Azeri Türk Kadınlar Birliği Genel Başkanı Dr.Tenzile Rüstemhanlı yönetiyor.Tenzile Rüstemhanlı'nın,Türkiye'den yazarların Azerbaycan'a gelmelerinden büyük mutluluk duyduğunu ama bazılarının tarihi kardeşliğimizi hakkıyle değerlendiremediğini belirterek özellikle İskender Pala'nın " Şah-Sultan " kitabına temas etmesi dikkat çekiyor.Katılımcıların her biri konusuna hakim,mesela tarihi kitaplarıyla tanınan Yunus Oğuz, Kurt 2015 kitabının sadece Türkiye'nin değil Azerbaycan'ın da ağrılı yerlerini yansıttığını söylüyor.

Milli Azatlık hareketinin efsanevi ismi,tarihçi İtibar Memmedov daha çok " Küresel Gelişmeler Işığında Türkleşmek-İslamlaşmak-Çağdaşlaşmak kitabını tahlil ediyor.İtibar Memmedov, kitabın iddiasını savunuyor.Geçen asrın tehlikelerine benzer tehlikelerin yine gündeme geldiğini söyleyen İtibar Memmedov,İngiliz emperyalizminin yüz yıl sonra dirildiğini ve milli devletleri tasfiye etmeye çalıştığını belirtiyor.Gazeteci -yazar Elçin Mirzabeyli," Şöhret Sanatı Öldürdü Cinayeti Ben gördüm " isimli eserin Azerbaycan'da mutlaka Azerbaycan Türkçesiyle yayınlanması gerektiğini ve " siyasetin,paranın,şöhretin sanatı Azerbaycanda da katle götürdüğünü;yani öldürdüğünü ifade ediyor.

APA Başkanı yazar Vüsale Mahirgızı,yazarın kitaplarıyla bütünleştiğini ve Azerbaycan'ın aydınları tarafından sevildiğini belirterek bundan çok mutlu olduğu ifade ediyor.Şair,yazar Ilgar Resul,kitapları yazanın amacını hayata geçirme konusunda verdiği çabanın anlaşılması ve günlük mevzulara karıştırılmaması gerektiğini belirtiyor.Yazar-Şair Celil Cevanşir'de " Kan Meclisi 1915 " romanını eleştiriyor.Kronolojik bazı küçük hatalar olduğunu kaydediyor ama " Kurt 2015 " kitabını yere göğe koymuyor.Bu romanın hem güçlü bir hikayeye hem de sembolik anlatımlara sahip olduğunu dile getiriyor.Yazar-felsefeci Qan Turalı günün en keskin eleştirisini " Küresel Gelişmeler Işığında Türkleşmek-İslamlaşmak-Çağdaşlaşmak " kitabına yöneltiyor.Kitabı sahife sahife tenkit ediyor.

Daha çok sosyalist çizgide bir entelektüel olan Qan Turalı,Ziya Gökalp'in fikirlerinin bugün geçerli olmadığını,Azerbaycan medeniyetinin batı medeniyetine geçemeyeceğini çünkü ayrı medeniyet olduğunu,çünkü medeniyetlerin birbirlerinin yerini alamayacağını ifade ediyor.Yazarın bu kitabında Ziya Gökalp pozitivizmini yücelttiğini ama bu devrin artık bittiğini söylüyor.Azerbaycanın genç araştırmacı yazarlarından Dilgam Ahmet'te tenkitlerini aynı kitap üzerinden yapıyor ve Türkleşmek-islamlaşmak ve Çağdaşlaşmanın ayrı ayrı ideolojiler olduğunu ,bu sıralamada İslamlaşmanın ikinci mertebede olmaması gerektiğini savunuyor.

Dilbilimci,yazar ve milletvekili Nizami Caferov " sanat adamı aynı zamanda ideolog olmalıdır " diyerek son noktayı koyuyor.

Tartışmanın yöneticisi Dr.Tenzile Rüstemhanlı bütün iddialara cevap vermek üzere şarkıcı-yazara söz veriyor.Şarkıcı yazar,önce herkese teşekkür ediyor.Kitaplarının bir münazara havasında tenkit edilmesinden son derece mutlu olduğunu söylüyor.

Eleştirilere tamamen bilgi merkezli cevaplar veriyor.Türk milliyetçiliğinin aynı zamanda beşeriyetçi,insaniyetçi olduğunu Ziya Gökalp'in 1922'de kaleme aldığı makaleyi okuyarak savunuyor.Türkleşmek-İslamlaşmak-Çağdaşlaşmanın ayrı ayrı ideolojilerin toplamı olmadığını,aksine milletin sosyal hayatında terkip olunan sosyolojik vakıalardan oluştuğunu belirtiyor.

Bu sebeple Yusuf Akçura'nın kaleme aldığı " Üç tarz-ı siyaset " görüşü ile karıştırılmaması gerektiğini,Yusuf Akçura'nın adı geçen makalede her bir maddeyi ayrı ayrı ideoloji olarak takdim ettiğini ama Ziya Gökalp'in konuya terkip metodu ile yaklaştığını belirtiyor.Ziya Gökalp'in,tipik bir pozitivist olmadığını mesela Hars -Medeniyet ayrımında pozitivistlerden ayrıldığını belirten şarkıcı-yazar medeniyeti kültürle karıştırmamak gerektiğini belirterek Azerbaycan için yeni olacak bir tartışmanın kapısını aralıyor.

Yönetici toplantıyı sona erdiren konuşmayı yaparken şarkıcı-yazarın içini buruk bir his kaplıyor.Böylesi bir tartışma ortamını şarkılarının dilden dile dolaştığı,konserlerinin büyük keyifle izlendiği Türkiye'de yapamadığını düşünüyor.

Sanatçı-vatandaş ilişkisini anlatmak için yıllardır mücadele verdiği ülkesinde galiba en çok da yakınındakiler,aynı yola başkoyduğu aydın arkadaşları bu gerçeği anlamak istemiyorlardı.

Oysa hayat bir bütündü.

Şarkıcı hayatı ayrı,siyasetçi hayatı ayrı değildi.

Vatandaş olmak parçaları bütünleştiren bir gerçekliktir.

Şarkı söyleyen,sanatla profesyonel anlamda ilginen vatandaşların kitap yazması o kadar normaldir ki.Bunu Azerbaycan kamuoyunun anlaması doğal.Çünkü Azerbaycanın dahi bestekarı,doğuda ilk operayı yazan Üzeyir Hacıbeyli, 1918 yılında Azerbaycan Gazetesinin Genel yayın yönetmeniydi.Onun kaleme aldığı köşe yazıları kelimenin bütün anlamıyla siyasi ve ideolojikti.Ama o muhteşem " Köroğlu "," Leyla Mecnun "," Arşın mal alan " oparalarını bu vatandaş sanatçı sorumluluğuyla yazmıştı.

Sanatın,türkünün ,şarkının milli kültürün taşıyıcı,üretici,yaşatıcı tarafını fark etmek gerekmektedir.Hele hele müzikteki özgün çalışmaların sözel vuruculuğunu,değişimi işaret eden keskinliğini yad-yabancı görmemek kültürümüzü yaşatmak mücadelesinde hayati bir değeri ifade etmektedir.Müzik bir duruştur.Mevcudu devam ettirmek elbette geleneğin sürekliliği anlamında önemlidir ve değerlidir ama gidişata yeni yorumlar getirmek,bozuk giden bir şeylere muhalif bir söylemle tavır almak bugün için daha da önemli bir duruştur.Her bir müzikal unsurun alabildiğince kullanıldığı,siyasiler tarafından istismar edildiği bir zamanda gölgesine bile girilemeyen tek sahanın özgün çalışmalar olduğunu bilmemiz lazım.Özgün müzik siyasi muhalefet müziğidir ve gidişattan memnun olmayanların kendilerini ifade etmesi gereken tek trübün budur.

Dede Korkut'tan,Kazak Abdal'a kadar boy boylayan kim varsa millete,topluma bir şeyler anlattığı için var olmuşlardır. " Sen de mi Leyla " sözleriyle yazılan şarkıların içinde bulunduğumuz bu zor,çetrefilli,alacakaranlık zamanlara hiçbir tesir etmediği bilinen gerçektir.Hiç bir ordu arabeskle savaşa gitmez.Savaş " mehter"le yapılır.Ve içinde bulunduğumuz zaman sanatın,kültürün,kavramların,kelimelerin meydana sürüldüğü bir savaş değil de nedir?

Meselelere milli bakan aydınlarımız yazılarında kitaplara daha fazla yer ayırmalı,edebiyat dergilerimiz kitaplar üzerinden bir tartışma ortamı meydana getirmelidir.

Tartışalım.

Çünkü gelecek, tartışmanın bilgi dolu gölgesinde serpilip büyüyecek.

 

Ahmet Şafak

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.