Penturk Haber
2013-08-16 16:55:56

Milli Onurunu Yitiren Milletin Dini Bayramı Kutlu Olmasın!

16 Ağustos 2013, 16:55

 Neredeyse bütün bir yaz boyunca yazmama orucuna niyet etmiştim. Yaz bitmeden yeniden yazmak mecburiyetinde kaldığım için sanırım altmış bir yazı ile kefalet ödemem gerekecek… Düşündüklerini zamanında ifade etmemenin kazası oluyor mu açıkçası bilemiyorum.

Biz yazmama orucuna niyet etmişken yaz başlamadan Türkiye’de Gezi eylemleri başladı, Mısır’da ihtilal oldu. PKK çekiliyormuş gibi yaparak yeni mevziler kazandı. Akillerimiz büyük bir özveri ve huşu içinde vazifelerini ifa ettiler, başka bir açıdan bakıldığında milli bütünlüğümüzü ifal ettiler. Benim için hakikaten zor bir süreçti, iftara hayli zaman vardı. Neyse ki oruç bozuldu, öyle ya da böyle artık yazabilirim.

Yazmadığım dönemde en fazla Kıymetli Dostum Servet Somuncuoğlu’nun uçmağa gidişi ve Gültekin Öztürk Ağabeyimin rahatsızlığına üzüldüm. Servet Hoca tek başına, dünyada var olan Türk izlerinin peşine düşmüş, Anadolu’nun 7000 yıllık Türk vatanı olduğunu kanıtlamış, bu uğurda belgeseller yapmış, romanlar yazmış, fotoğraflar çekmiş büyük bir aydın idi. TRT bünyesinde her dönemin iktidarı karşısında Türklüğünden ve Türkçülüğünden taviz vermemiş gerçek bir Bozkurttu. En son iki ay kadar önce Zara ve Kangal köylerinde çalıştı. O vesile ile biz de son kez görüştük. Kendisini Kürt sanan birçok köyün Türkmen olduğunu mezarlardan, duvarlardan köylünün yüzüne okudu. Büyük bir değeri çok genç yaşta kaybetmiş olmanın üzüntüsünü yüreğimden atabilmiş değilim. Gültekin Ağabey; Azrail ile girdiği amansız mücadelede uzatmalarda attığı müthiş gol ile tur atladı. Bir nebze olsun yanan yüreğimize su serpti. Allah uzun ömürler versin, kendisine olan ihtiyacımız her geçen gün biraz daha artıyor. 

Servet Somuncuoğlu’nu düşününce daha iyi anlıyorum ki; devletlerin kaderi de ayni ile insanmış. Devletler de doğup büyüyorlar, Allah kimine Sultan Süleyman ömrü, kimine de kelebek ömrü biçmiş. Gültekin Ağabey’i düşündükçe de devletlerin de aynı insanlar gibi damarlarında dolaşan kan ve enfeksiyona karşı koruyucu immün sistemi olduğu aklıma geliyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu perspektiften değerlendirecek olursak damarlarında dolaşan kan Türklük’tür. Bağışıklık sistemini çalıştıran saf ve temiz olan, her türlü virüse ve bulaşıcı hastalığa karşı koruyucu olan Servet Somuncuoğlu ve Gültekin Öztürk gibi Türklerdir. Türklükte sorun olmamasına rağmen Türklerde tuhaf bir uyku hastalığı geliştiği için doğal olarak Türkiye cumhuriyetinin sağlığının da iyiye gittiğini söyleyemeyiz. Bunun en açık belirtisi KCK Yürütme Konseyi üyesi Cemil Bayık’ın yapmış olduğu açıklamalardır. Bayık’a göre Kürtlerin hayalleri gerçekleşiyor. Kürtlerin hayallerinin gerçekleştiği nokta maalesef Türklerin hayallerinin bittiği noktadır.

Bayram öncesi, Ergenekon Mahkemeleri olarak bilinen mahkemeler nihayet kararını açıkladı. Cumhuriyet tarihi şöyle dursun, Türk tarihinde görülmedik cezalar yağdı. Cemil Bayık’ın gerçekleşen hayalleri içerisinde birçok vatanseverin aldığı cezaların olduğu da muhakkak. İki üç yıl önce TSK’nın başı ve MGK üyesi olan İlker Başbuğ Paşa örgüt üyesi olmaktan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Aynı davanın itirafçısı olan Danıştay Saldırısı zanlısı beraat etti. Birçok PKK militanının itirafçı olduğu dava kamu vicdanını tatmin etmediği gibi, yeni bir yara daha açtı. Yıllardır tanıdığım ve bu davanın sanıklarından olan dostum Oğuz Bulut’da 4,5 yıl tutuklu kalmasına rağmen en üst sınırdan ceza aldı. Suçun niteliği ve sanıklar tanıdık olunca davaya olan bakışımız biraz daha netleşti. Cezaların ne olduğundan ziyade davanın şekli ve itirafçıları, açıklanan kararları en baştan tartışmalı hale getirmişti, inanılırlık büyük bir hızla azalmaya devam ediyor.

Gezi- Mısır-Suriye derken, Türkler bünyesine enjekte edilen aşırı dozda sakinleştirici ile pasifize edilmiş durumdalar. Ülke değişiyor, büyük bir hızla değişimi yaşıyor. Projeler çöplüğü mü desek, cenneti mi bilemiyorum. Bir yanda üçüncü köprü, körfez geçiş projesi, diğer yanda Kanalistanbul. Kafalar hayli karışık, değirmenin suyu nereden geliyor anlayabilmiş değiliz. Dış Ticaret artmış, dış ticaret açığı rekor seviyede artmış. Dış borç kat be kat fazlalaşmış, Ülke sıcak para cenneti gibi. Acı acı yeme hikâyesinde olduğu gibi, keyifle yenilen bunca acının bir de hacet hali var ama şimdilik hesaba dâhil edilmemekte.

Bayram vesilesi ile sıla-i rahimde idik! Her ne kadar bayramlar eski bayram olmasa da sılamız aynı sıla. Harmanlar eskisi kadar toz toprak, yayla havası eskisi kadar sert esiyor. Zihniyet eskinin de eskisine ricat etmiş. Muhtar; tezek kokusuna karışmış tozlu recep kokusunun sürmüş düşmüş ortaya. Milli gelir artışından bahsediyor! Mazot ne durumda, gübre kaça, tarım girdileri ne halde? Umurunda değil.

1994 yılında köyümüzün karşı tepesinden Dersim istikametine geçiş yaparken görülen teröristler ile askerin muhaberesini canlı izlemiştik. O yıllarda her akşam Tecer ve Yılanlı dağları eteklerinden yükselen çatışma ışıklarını izlerdik, Köyün her ferdi kimseye hissettirmeden sabahlara kadar nöbet halindeydi. Milli onur denilen bir duruş sergiliyordu “Milletin efendisi” köylümüz. Teröristler; nazarımızda eli kanlı eşkıya idi. 
Teröriste gerilla der olmuş bizim Muhtar. Karayılan devleti tehdit ediyor, Apo müzakere meleği rolünde. 
Yıllardır yaşanan düşük yoğunluklu savaşın haliyle bir kazananı bir de kaybedeni var. Güneydoğu hattında PKK asayiş gerillaları oluşturmuş, yol kesip kimlik kontrolü yapıyor. Maaşına gelen zammın sevincini yaşıyor bizim muhtar.

Türklere yapılan bunca haksızlığı hesaba katmayan Türk köylüsü Mursiye sahip çıkıyor. Esed yedi başlı ejderha olmuş, Müslüman kanı içiyor! Laf arasında bu sene fitreyi kime vereceğimizi soruyorlar. Kendimizi bildik bileli fitre verdiğimiz yerler var, yenileri eklenmiş ama bizim oralarda fitre herkese yakışmaz. Fitre verilirken bile soylu soplu ailenin fertlerine veremeyiz, ayıptır! Hani milli gelir devasa artmıştı Muhtar diyoruz, Bizim Muhtar pişkin pişkin bizi kan akmadığı için üzülmekle itham ediyor.

Diren Bakırtepe…

Gezi eylemleri şekli ve sonucu açısından bariz bir direnme kültürü ortaya çıkartmış. Divriği, Kangal, Hekimhan üçgeninde, Elkondu Köyünde bulunan Bakırtepe, Bektaşi kültürü için hayli önemli bir yer. 1200 metre yüksekliğindeki tepenin zirvesinde bulunan buz gibi soğuk sulu göze taşmaz, içtikçe azalmaz, hikmetlerle doludur. Tepe’nin zirve noktasından o su nasıl çıkar akıl sır ermez. Horasan Erenlerinden Ali Baba’nın kardeşi olan Bakır Baba burada yatmaktadır.. Bölge dışından da birçok insanın kurban kestiği, adak adadığı, ziyaretçisinin eksik olmadığı herkesin malumudur. Bozkırın ortasında önemli bir kültür mirası olan bu güzide Tepe, son yıllarda faaliyete geçen altın madeni işletmeciliği ile de ön plana çıkmış.

Kangal Dernekler Federasyonu ve Çetinkaya çevresi “Diren Bakırtepe” Platformu oluşturarak siyanürle altın işletmeciliğine karşı çıkıyor. Gezi Parkı eylemlerinin ülkeye kazandırdığı direnme kültürü artık her yerde karşımıza çıkan bir realite.

Bakırtepe direnişine paralel olarak Sivas İstasyon Caddesi Park Projesi de gündeme dâhil oldu. Sivaslılar iyi bilir; İstasyon Caddesinde eski bir Tekel Binası vardı. Belediye burayı istimlâk etmiş ve Kale’ye uzanan, altı otopark üstü yeşil alan güzel bir park yapmaya niyetlenmiş. Maalesef proje siyasi inatlaşmaya kurban edilme aşamasında. İktidar Partisinin İl Başkanı başka bir proje için diretiyor. Rant kokusu milletin burnunun direğini sızlatıyor. Sivas Belediyesi’nin bu aşamada Bakırtepe Platformu kadar cesaretli olması gerekiyor. 

Yazmak zor zanaat derler, esas zor olanı yazmamakmış. Yazarken de insan kaybettiklerini ifade edecek cümle kurmakta zorlanıyor. Bütün bu zorluklar içerisinde adından başka hiçbir şeyi bayram olmayan bu bayramda kimsenin bayramı kutlu olmasın!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.