Penturk Haber
2015-03-06 12:04:00

Devlet Bahçeli ve Devlet Adabı!

06 Mart 2015, 12:04

 Devlet Bey’in bazı üst bürokrasiye yönelik tenkitleri, Cumhurbaşkanı’ndan, emekli genelkurmay başkanlarına kadar belli zümreler tarafından sert karşılık buluyor.

AKP tüm kadroları ile takım savunması yapmaya devam ediyor.

Bazen ölçüsüz ve çirkin üsluplarla söylemin mahiyeti örtülüyor.

Önemli kanun maddelerinin tartışıldığı dönemlerde MHP’nin tutumu sürekli eleştiri konusu oluyor.

Kanun maddelerine şerh konulduğu zaman CHP ile birlikte hareket edildiği savı üzerinden vuruluyor, bazı kanunların yasalaşmasını istediğinde ise CHP tarafından AKP ile hareket etmekle suçlanıyor...

MHP ve Devlet Bey ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabiliyor.

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması hadisesinde olduğu gibi, kritik süreçlerde MHP’nin katalizör rolü oynaması iyi niyetle analiz edilmiyor.

Bu durumun nedenlerini tahlil etmeden, bazı Ülkücü kesimler bile haksız ve yersiz aleyhte propagandanın etki alanında kalıyorlar.

Algı çalışmaları amacına ulaşıyor ve MHP seçmeni manipüle ediliyor.

Devlet Bey aktif siyasete girdiği günden itibaren çizgisini hiç değiştirmeden pozitif siyaset yapmayı hedeflese de, seçmen nazarında yeterince tanınmıyor. Bunun en büyük sebebi de; MHP seçmenini oluşturan bireylerin çoğunluğunun kendi şahsını taltif etme, kendi kendine rütbe takma alışkanlığıdır.

Bir diğer nedeni ise; MHP’de, özellikle son yıllarda ortaya çıkan “adamcılık” sendromunun kronikleşmesidir.

Herhangi bir teşkilatın bir dönem yöneticisi olan bireylerin sivilleşememesi, teşkilat yöneticisiyken edindiği alışkanlıkları terk edememesi, teşkilat yaşantısını yaşam tarzı haline getirmesi gibi faktörler ülkücülerin merkez politikalarını savunmasını engeller vaziyete bürünüyor.

MHP politikaları oluşurken; akademik, sosyolojik ve bürokratik kadroların değerlendirmeleri önemsizleştirilerek, küçük gruplar halinde varlığını sürdüren eğitimsiz ve liyakatsiz teşkilat artıklarının alternatif değerlendirmeleri itibar görüyor.

Problemin boyutu giderek büyüyor ve Ocak havası teneffüs etmiş her muhalif ülkücü neredeyse bir strateji uzmanı, bir kurmay subay, bir maarif uzmanı, bir bölüm başkanı gibi merkez politikalarını ameliyat etmeye kalkıyor.

HDP yasalara nasıl yaklaşıyorsa biz tersini söyleyelim doğruyu tutturmuş oluruz mantığı üzerinden hukukçu oluyoruz!

“İç güvenlik yasası” çalışmalarında TBMM’de kan gövdeyi götürürken, bizim mahallede kanun tasarısının tek maddesi dahi bilinmeden tavırlar üzerinden homurtular yükseliyor;
İç Güvenlik Yasası’na taraf mı olmamız gerekiyor, muhalif mi olmamız gerekiyor ikiye bölünüyoruz.

Yasa’nın, ihanet politikaları karşısında sivil inisiyatif alacak insanlara karşı ne gibi bir yaptırımı olacak hiç üzerinde durmuyoruz.

İç Güvenlik Yasası’nı taze olduğu için örnek verdim.

Yazının esas konusuna dönecek olursak;
Devlet bey duruşu ve politika üretme tarzını bir babanın evlatlarını koruduğu gibi Ülkücüleri koruma odaklı oluşturmuş.

Ziyaretine gittiğimizde, “sokağa çıkmama” duruşuna muhalif olanlara bir çağrıda bulunmuştu;
İsteyen kendisini ve evladını sokağa taşıyabilir, istediğiyle çatışabilir ama kesinlikle MHP ve Ülkücü Hareketin adını kullanamaz, buna müsaade etmem demişti!

“Buyursunlar sokaklar orada” demişti.

Aynı sohbette; 12 Eylül öncesi olayların Ülkücülere, Şehitlerimize, Cezaevine girenlere ve geride kalanlara nelere mal olduğunu hatırlatmıştı.

Ve...

“Ben hiç kimsenin evladının vebalini almak istemem” demişti.

Egenin yağız delikanlısı Şehit Fırat’ımızın cenazesine neden gitmediğini hararetle tartıştığımız şu günlerde aklıma bunlar geldi.

Bende Cenazeye gitmenin kolay, gitmemenin zor olduğunu düşünenlerdenim.

Ülkücü gençlerin ve ülkenin geleceğinin bir kıvılcımla yangın yerine döneceğini hepimiz biliyoruz.

Şehidimizin uğurlandığı gün Sivas’taydım.

İki üç bin kişilik MHP’li ve BBP’li topluluğun AKP binasına yönelmesini engellemenin çabasını zorluğunu gördüm.

Geçtiğimiz yıl uğurladığımız Şehidimiz Cengiz Akyıldız’ın cenazesinde de, yüksek plazadan bir şerefsiz kadının yaptığı zafer işaretinin nasıl bir öfke patlaması oluşturduğunu olayların içinde yaşadım.

Devlet Bey, sıradan bir politikacı olmayı tercih etmiyor, demagoji ile maslahat edilemeyeceğini gayet iyi biliyor ve duruşunu ona göre ayarlıyor.

Boş boş konuşan, Yasa, Anayasa, Yemin, Şeref Haysiyet tanımayan politikacıları tarih yazacak,

Şerefiyle ve vatanseverliğiyle politika yapanları tarih şerefli yazacak!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.