Penturk Haber
2014-11-22 20:44:50

Kürşat Tecel Genel Merkeze Muhalif mi, Yalaka mı?

22 Kasım 2014, 20:44

 Son günlerde alevlenen, A. Rasim Sağ kardeşimin tabiriyle; MHP’ye oy “vermiycem, vermiycem” tartışmalarına bir-iki izahatta bulunduğumuz için ve Yalova’da tertiplenen büyük bir haksızlığa karşı çıktığım için epeyce tartışma konusu olduk!

Bu tartışmalar neticesinde, daha iyiyi yakalama çabasına katkım olduysa ne mutlu bana...

Yalova’da yaşadığımız için, önce Yalovalı Ülküdaşlarımızın sorunlarını, ardarda yaşanan seçim bozgunlarındaki “çevresel etkileri” ele aldık ve kendimce olmaması gerekenleri ve olması gerekenleri yazdım.

Yazdığım yazı, köşesinde ilgisizlikten şikâyet ederken, muhatapları tarafından kırkıncı gün fark edilebildi.
Bu camiaya doğrusuyla, yanlışıyla on iki yıl emek vermiş olan insanları incitme pahasına inandıklarımı yazdım.

İl yönetimi tarafından, ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilenlerin birçoğunu yıllardır tanırım; siyaset yapma metotlarında uyum sağlayamamış olabilirsiniz, ne var ki; “bu arkadaşların birçoğu hakikaten ülkücüdür ve ihraç şöyle dursun kafasını kesseniz, Genel Başkan’a ve Genel Merkez’e muhalif olmazlar.

Bununla birlikte, o kırk yedi kişi içerisinde, MHP’nin kapısından bile geçmesi haram olan şahıslar da vardır ve bu iki kesimi aynı havuzda toplamanın vicdani olmadığını düşünüyorum.

Yapılacak bir kongrede, “muhaliflik” ile itham edilenler içerisinden bir aday çıkar ise destekler miyim?

Hayır...

Evi, işi, mesleki birikimi yerinde olan, Ülkücü terbiye almış, Ülkücü hareketi Yalova’da şu andaki konumundan daha iyi bir noktaya getireceğine inandığım birisi aday olmayı düşünürse destekler miyim?

Kesinlikle Evet...

Şuanda böyle bir aday söz konusu olmadığına göre kimseyi desteklemem veya kimseye muhalif olmam gibi bir durum bulunmamaktadır.

...
Birilerinin telefon diplomasisi ile beni “hain” ilan ettirmeye yönelik çabalarına nokta koyup, yalakalık mevzusuna gelelim:

Babadan aldığımız Ülkücü terbiye gereği, 1988 yılında 13 yaşındayken, o zamanki adıyla Bizim Ocak’ta aktif Ülkücülük hayatıma başladım gün bu gündür hep teşkilatın bir ferdi olarak hizmet etmeye çalıştım.

1999 yılında yapılan seçimlerde, MHP üçlü koalisyonun bir parçası olarak iktidarın parçası oldu.

Birçok Ülküdaşımız gibi benim de o tarihte işe ve ilgiye ihtiyacım vardı;
Sivas İl Başkanı rahmetli Mustafa Kartalcı “seni bir yerlere yerleştirelim” dediğinde, teşekkür ederek, diğer arkadaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmesinin beni daha çok mutlu edeceğini söyledim.

Yapılan, Devlet Memurluğu Sınavı’nda oldukça yüksek bir puan alarak, DSP’li Bakanlık olan, Çevre Bakanlığı Eğitim ve Yayım Dairesi Başkanlığı’na atandım.

Yazı hayatında, ilk defa resmi bir kurumda tecrübe edindim.

Ardından Sivas İl Çevre Müdürlüğü’ne ilk atanan personel oldum.

Sivas’ta çalışırken Ülkücü olduğum için MHP’nin hükümette olmasına rağmen ilk sürgünümle tanıştım.
2002 sonrasında üç sürgün daha...

Bu arada Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne kaydoldum ve sürgünlük yıllarımı okuyarak değerlendirdim. Otuz dört yaşında Ziraat Mühendisi- Tarım Ekonomisti oldum. Ülkücü için her badire aynı zamanda güçlenmesine de vesiledir, yaşayarak öğrendim!

Tokat yıllarımda; Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Selçuk Duman, Yard. Doç. Dr. Osman Yıldız, Edebiyatçı Fuat Tok ve otuza yakın Ülkücü akademisyen ile birlikte “Kültür ve Strateji Derneği”ni kurarak konferanslar düzenlenmesine ve platformlar oluşturulmasına katkıda bulundum.

Rahmetli Servet Somuncuoğlu’nun araştırmalarını, Türk dünyasının tarihi ile ilgili tezini duyurmaya çalıştık. 
Derneğin resmi internet sitesinde yazarak, gelişmeler hakkında Kamuoyu’na fikirlerimi anlattım.

Bu vesile ile Türkiye’nin o zamanlarda en büyük yerel internet sitesi olan www.egemengazetesi.com da yazarak, “yazar” olarak tanınmaya başladım.

Dr. Hayati Bice ve MHP Genel Başkan Başdanışmanı Şükrü Alnıaçık hoca ile birlikte Ülkücü Yazarlar Derneği’ni kurarak Genel Sekreterlik görevini üstlendim.

“Ergenekon Operayonları’nın” en şiddetli evresinde yaşanılan hukuksuzluklara isyan ettim, tehdit edenlere meydan okudum.

“Bir Kahraman’ın Ardından” başlıklı (adaletsizliklere isyan eden ve intihar eden Albay Abdulkerim Kırca ile ilgili) yazım büyük ilgi uyandırdı.

Ergenekon Davası’nın Sivas ayağı olarak kurgulanan operasyonlarda tutuklanan, yakından tanıdığım arkadaşlarım Oğuz Bulut ve Ersin Gönenci’nin masum olduklarını anlatmaya çalıştım.

Ülkücülerin bütünlüğü sevdasına rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu eleştiren yazılar yazdım.

Fethullah Gülen, Mümtazer Türköne, Ramiz Ongun, Yalçın Topçu, Sebahattin Önkibar, Mansur Yavaş ve daha birçok MHP’nin kurumsal kimliğini hedef alan tanınmış isimlere çattım!

“Yusufiyeliler İhanete Ortak mı?” “Türk Ocakları Gerçekten Türkçü mü?” gibi yazılar yazarak “açılım” saçmalığına meze olan, Türk Milliyetçiliğini ve Ülkücülüğü istismar edenlere seslendim.

Abdullah Öcalan’ın gizli tanık olabileceğini ilk gündeme getiren oldum.

Geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi basın açıklaması yaparak, Ülkücülerden oy devşirmeye çalışan sözde eski ülkücüyüm diyenlerin karanlık ilişkilerini deşifre ettim.

Son olarak MHP’ye oy vermeyin çağrısında bulunan Sedat Peker’i eleştirdim, Bir Ülkücü olarak, MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin’in hukukunu savunmaya çalıştım.

MHP’ye karşı kurulan tuzağa ilk karşı çıkan oldum.

Bu gün; MHP’ye operasyon yapıldığını “Fuat Avni” rumuzuyla yazan, her söylediği doğru çıkan gizemli yazar da yazdı.

Son yazdığım yazılar nedeniyle çok tebrik telefonları aldım, çok fazlada eleştirenler oldu.

Yalova ile ilgili düşüncelerimden dolayı “hain” Şefkat Çetin ile ilgili yazdıklarımdan dolayı “yalaka” oldum!

Benden “Kuran tefsiri” bekleyen (muhalif) okurlarım tarafından “kapasitesiz” ilan edildim!

Sizin anlayacağınız; öyle yada böyle bir türlü Ülkücü olamadım...

...
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım faaliyetleri neden yazdım?

İzah edeyim;
Ülkücülüğün önünde ya da sonunda gelen tüm unvanların Ülkücülükten geride kaldığını en iyi bilenlerdenim.

Milletin istikbal mücadelesine faydalı olmanın en büyük ibadet olduğuna inanırım.

Birilerinin kongre hesaplarının polemik malzemesi olmak gibi bir derdim bulunmamaktadır.

Ayrıca yazının en başında açıklamaya çalıştığım “hainlerle birlikte hareket ettiğimi iddia edenlere” sesleniyorum; benden hain olmaz, Ülkücü Harekete zerre kadar bilerek zararım dokunmaz.

Esas hain; yıllardır davayı bir adım öteye götüremediği halde beni ve benim gibi inanmış insanları oraya buraya şikâyet edenlerdir.

Gerçek hain; şahsi hesapları uğruna, Genel Merkez’i yalanlarıyla kandırmaya çalışanlardır.

En büyük hain; Ülkücülük hukukunu bilmeyenlerdir...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.