Penturk Haber
2014-11-16 17:46:54

MHP ve Şefkat Çetin!

16 Kasım 2014, 17:46

 Bir önceki yazıma kısaca; Ülkücü hareketin kutlu tarihinde oldukça fazla sayıda insan şöhrete kavuştu. Kimileri fikir adamı, kimileri teşkilat yöneticisi, kimileri de sanatçı olarak tanındı diyerek başlamıştım...

Belki de teşkilat yöneticisi olarak en fazla tanınan isim Sayın Şefkat Çetin’dir.

Yozgat’ta başlayıp, Ankara’da devam eden hayatını Ülkücü olarak yaşamış bir dava adamı.

Abdullah Çatlı’nın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin dava ve yol arkadaşı olmuş, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış…

12 Eylül Ülkücüleri ne yaptıysa, ne çektiyse aynısını yapmış, aynı çileyi çekmiştir…

Ben hayatım boyunca Sayın Şefkat Çetin ile çok fazla bir arada bulunmadım, kendimi bildim bileli Ülkücü Hareketin içinde oldum ve gerçekte kimler “Dava Adamı” kimler değil, hep yakından müşahede ettim.

Şefkat Bey’in, kesintisiz olarak Ülkücü Harekete hizmet ettiğini en iyi bilenlerdenim.

Ülkücü Hareket içerisinde efsaneleşecek kadar teşkilat işlerinden anladığı herkesin ortak kanaatidir.
Gerektiğinde kendisini Genel Başkan’a siper edecek kadar da gönül adamıdır.

2002 Seçimleri sonrası, şahsı üzerinden Davaya ve Genel Başkan’a yapılan saldırıları bertaraf etmek için köşesine çekildiği herkesin malumudur.

Son Büyük Kongre öncesi yeniden göreve davet edilmesi üzerine teşkilatların başına geçmesi, farklı odaklarca yeniden saldırılara maruz kalmasına neden oldu.

MHP’ye ve yöneticilerine bitmek tükenmek bilmeyen bu saldırıların altında yatan sebep nedir?

Aslında bu saldırıların tarihi de Ülkücü Hareketin tarihi kadar eskidir.

12 Eylül sonrası, tarumar edilen teşkilatları toplamaya çalışan, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Sayın Devlet Bahçeli’ye yapılan saldırıya bakınca, Ülkücülerin birliği için çalışanların daima hedefte olduğunu görüyoruz.

Sürekli olarak, Başbuğ hakkında bile başka partiye gidenlerin saldırılarına şahit olmadık mı?

MÇP iken, MHP’nin siyaset yasağının kalkması üzerine Türkeş’siz MHP hayali kuranları bilmiyor muyuz?

Meseleye biraz daha geniş bir perspektiften bakacak olursak; Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanlarının en büyük hedefi Mustafa Kemal Atatürk değil mi?

Düşmanlar eğitimli, özellikli olduğu için, bir toplumu bölüp, engel olmaktan çıkartmak için onun kurucularının yıpratılması gerektiğini iyi biliyorlar!

Son günlerde alevlenen Dersim tartışmalarının altında yatan sebebin, Aleviler ile Atatürk Cumhuriyeti’nin arasını açmak olduğu gün gibi ortada dururken, MHP ve özellikle Şefkat Başkan’a karşı başlatılan saldırıları nasıl masumane görebiliriz ki?

Farklı tarzda insanlar MHP’de bir iç mesele çıkartmak için yoğun propaganda faaliyeti yürütmeye başladı. Kimileri üç-beş kişi bir araya gelerek sözüm ona deklarasyon yayınlama derdinde, kimisi merhumların mezarı başında ültimatom vermekte…

Türkiye uçuruma sürüklenirken, düşmana namlu doğrultamayanlar, iktidar partisinde bakan olan “Dayısı” sayesinde iş kovalayanlar ne hikmetse MHP ve onun yöneticilerine bileniyor, Ülkücülerin dikkatini o tarafa çekiyor.

Davayı ve Ülkenin geleceğini nefsine kurban edenler, Ülkücü hareketin mukaddes değerleri arasındaki sıralamada yönetim mekanizmasının öncelikler arasında olduğunu bildikleri için saldırıya geçtiler. 

Zaten, MHP’yi siyaset dışına itmeye çalışanlar, Türk siyasetinin yüz akı, dürüstlük abidesi Genel Başkan’ı hedefe oturtmadılar mı?

Bizler Ülkücüler olarak kader birliği etmiş, inanmış insanlarız.

Sayın Genel Başkanımıza ve Teşkilatları emanet ettiği Sayın Şefkat Çetin’e inanıyoruz. 

Türkiye için varız, Türk Dünyası için varız.

Armudun sapı, üzümün çöpü bizim için engel mi?
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.