Penturk Haber
2014-10-05 03:04:03

IŞİD’DEN BİZE NE KALIR?

05 Ekim 2014, 03:04

 Bir kaç gündür tüm kamuoyu rehine krizini ve diplomatik başarımızı(!) konuşuyor.

(Hani şu al gülüm-ver gülüm durumumun hasıl olduğu...)

 İnsanların gözleri Davutoğlu'nun bir çocuğu kafasından tutup kaldırışında takılı kalsa da, perdenin arkasındaki ABD baktı ki; süregelen Ortadoğu şekillenmesinin son hamlesinde, Türkiye artık gerekli desteği sağla(ya)mayacak pozisyonda yer almakta.

Bu sebepten durumumuzu kendi açısından 'olur hale' getirmek adına hemen ağabeyliğini devreye sokarak, bizim aylardır yapamadığımız işi bir günde halledip, kırk dokuz vatandaşımızı ülkelerine kavuşturdu... (Üstelik bizleri savaşa mecbur kılan böyle bir yardımın üstüne de, binlerce teşekkür bile aldı.)

Öyle ya kırk dokuz vatandaşımız ABD’nin sayesinde özgürlüğüne kavuşmuştu. Derken bu 'kıyağın' diyeti olsun mukabilinden; Sayın Erdoğan da bir türlü terör örgütü diyemediği IŞİD’e birden bire: “IŞİD eli kanlı terör örgütüdür” deyiverdi.

Bu ilk adımımızdı, ardından IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona askerî katkıyı önceleri reddeden iktidar, örgütün elindeki Türk rehineler özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz hemen tavrını değiştirip;

'Türkiye’nin terörle mücadelede üzerine düşen görev neyse yapmaya devam edeceğini ve de ABD liderliğindeki koalisyona askerî, siyasi her türlü desteği sürdüreceğini' belirtti...

Geldiğimiz noktada, “hem ağlarım hem giderim” havasında bir duruş sergileyen iktidar, bu haliyle ödevlerini iyi yapmaya çalışan acar bir öğrenci çalışkanlığında görünüyor.

Daha evvel 'hayır' der gibi yapan iktidar, sonrasında verilen sözler doğrultusunda “Türkiye, ABD liderliğindeki koalisyonun ön saflarında işin çok içinde olacaktır.” demekte hiç bir beis duymadı.

Bu jestimize karşılık sırtımızı sıvazlayan Amerikan İlerleme Merkezi (CAP) uzmanı Michael Werz’de: “Eğer Türkiye’nin ABD güçlerine İncirlik Hava Üssünü kullanma imkânı vereceği ve sınır bölgesinde IŞİD’in üzerine gitmeye söz verdiği anlamına geliyorsa, bu politika değişikliği Türkiye’nin NATO müttefiklerince çok olumlu karşılanır.” diyerek, bize rolümüzü bir kez daha hatırlatıyor...

Benim en çok canımı sıkan bu beyaz adamların görüp, bizim iktidarımızın göremediği (görmek, göstermek istemediği): IŞİD’in Irak ve Suriye’de yol açtığı kargaşa ve karışıklık tam da Türkiye sınırlarının eşiğindeyken; tüm bu istikrarsızlık ve şiddete adeta davetiye çıkartıyor haldeki duruşumuz.

"IŞİD tarafından yakın geçmişte de hedef alınmasına rağmen Ankara şimdi uyanıyor ve kahvenin kokusunu alıyor. Sadece Esad probleminin değil, IŞİD sorununun da olduğunun farkına varıyor” diyerek koskoca Türk devletine yapılan ikazlarda bu halin cabası...

Bitti mi, tabi ki hayır. Kendi sınırınız kevgire dönmüş, yabancı savaşçıların adeta geçiş üssü haline gelmişsiniz. Askeriniz bırakın ülkesini korumasını, kendi güvenliği konusunda bile eli-kolu bağlı durumda beklemekte. Gidiyorsunuz ve Birleşmiş Milletleri küresel sorunlar için göreve çağırıyorsunuz… Onlarda çok geçmeden size, “Barışın tehdidi, bozulması ve saldırı eylemi durumunda alınacak önlemler” adı altında, 18 maddelik “yaptırım ve güç” uygulatan bir ödev veriyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız; asıl ödev size bizden ve sizi bizler şimdi göreve çağırıyoruz!

Sınırlarımıza, toprak bütünlüğümüze, bayrağımıza, Türk Milletinin onur ve gururuna ve de Türk kimliğine derhal sahip çıkınız! Yoksa iş bu ikazlarla(!), istediğimiz kadar bölgesel gücüz deyip duralım. IŞİD falan derken, bir sabah bir de bakmışız ki, Güneydoğumuz elimizden uçuvermiş…

Bundan sonrasında, "IŞİD’den bize ne mi kalır" derseniz; kalsa kalsa ucu bizim topraklarımıza uzanan Kürdistan’ı tanımak kalır. Demedi demeyin!..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.