Penturk Haber
2013-03-08 03:50:21

Devlet Bey’in Türk Ocakları Ziyareti Ve Türk Ocakları’nın Durduğu Yer

08 Mart 2013, 03:50

 Türk Ocakları II. Meşrutiyetin ilanından sonra, azınlıkların bölünme faaliyetlerine paralel olarak temelleri 1911 yılında atılmış ve 1912 yılında resmen kurulmuştur. Bu güne kadar güçlü gelenekleri sayesinde faaliyetlerini sürdüren, yaşayan en köklü sivil toplum teşkilatıdır.

Türk Ocaklarını efsane yapan iki büyük gerçek vardır; Bozkurtlu arması ile milli mücadeleye olan katkısı ve Cumhuriyetin kurulmasındaki temel argümanların hazırlayıcısı olmak…

Yüz yaşını aşan bu güzide fikir ve kültür ocağında kimler pişmemiş ki?

Yusuf Akçura, Dr. Fuat Sabit Ağacık, Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Yurdakul gibi Türkçü aydınların kurucusu olduğu ocakta; Türk adını yaşatma ülküsü olanlar bir araya gelerek memleket meseleleri ile ilgili fikir teatisinde bulunurlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Türk Ocaklarının zaman zaman kendisine feyiz verdiğinden bahsetmiştir…

Türk Ocakları’nda özellikle buhran yıllarında bir nevi “encümen-i daniş” vazifesi yürütülür. Bu minvalde terörle mücadelenin yerini müzakereye bıraktığı günümüzde iki önemli gelişme yaşandı, Türk Ocağı tarafından yapılan deklarasyon niteliğindeki 11 Ocak 2013 tarihli basın açıklaması ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ziyareti… Basın açıklamasında özetle “terör ile müzakerenin etnik fitneyi körükleyeceği ve sonuçlarının vahim olacağı” vurgusu yer aldı. Devlet Bey ve MHP kurmaylarının ziyareti ise Türk milliyetçilerine verilen birlik beraberlik mesajı olarak tarihe not düşmek açısından son derece yerinde ve faydalı olmuştur.

Türk Ocakları, her ne kadar kuruluşundan günümüze kadar siyasi herhangi bir oluşumun mahrem dairesi içerisinde yer almamış olsa dahi, adından amblemine, çaycısından genel başkanına kadar milliyetçi ve Türk Ülkücüsü kadrolardan oluşmaktadır. Sayın Bahçeli’nin ziyareti iki köklü kuruluşun meselelere aynı doğrultuda yaklaştığını göstermiştir.

Milliyetçi camianın düşüncelerinin farklı olamayacağı gerçeği 14 Nisan 2012 tarihli kongre sürecinde yaşananlar ile daha iyi anlaşılmıştır. Kurultay sonrası başkanlığa seçilen Prof. Dr. Sayın Mehmet Öz bu gerçeği çok iyi tespit etmiş olmalı ki; Türk adının Türk devletinden kazınmaya çalışıldığı şu günlerde tarihi öneme sahip basın açıklamasını yaptı. 

Birçok Türk milliyetçisi’nin Türk Ocakları’nı yadırgaması, açılımın “Habur” ayağında ortaya çıkan görüntülere eş zamanlı olarak, “açılımdan sorumlu Bakan’ın” Bozkurt arması altında Türk Ocakları Genel Merkezi’nin kapısında vermiş olduğu görüntülerle başladı. Açılımın kamuoyu oluşturma çabası olarak gerçekleşen bu tuhaf ziyaret Türk Milliyetçiliğine karşı yapılan bir nevi sabotaj eylemi olduğu ve o dönemki yöneticilerinin de alet olduğu algısı oluşturdu. Şuuru Türklük bilinciyle dolu hiç kimsenin kabullenemeyeceği o görüntüler Türk Ocakları’nı bölünme tehlikesi ile de yüzleştirmiş oldu. Tarihinde olmayan bir kurultay ve gerginlik atmosferini zor da olsa zayiatsız atlattı.

11 Ocak 2013 tarihinde yapılan açıklama yeni yaklaşımın miladı olarak da değerlendirilebilir. Türkçü-Milliyetçi camianın ortak sese, ortak akıla ve ortak eyleme her zamankinden fazla ihtiyacının olduğu şu kara günlerde, Sayın Mehmet Öz’den yükselen bu yiğit ses, tarihteki kutlu yerini almıştır.

Sayın Devlet Bahçeli’nin ziyareti de heyecanın katlanarak artmasına vesile olmuş, Türk Milliyetçilerinin vatan duygusunun, vatan ve Türklük sevdasının ayrı-gayrı olamayacağını göstermek açısından tarihteki kutlu yerini almıştır. 

Türk Ocakları’nın gerçek hüviyetine dönmesi, amaç ve metot olarak aslına rücu etmesi Türklüğün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasının vazgeçilmezidir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu günlere gelene kadar birçok badire atlatmıştır. Bunlardan en önemleri; İkinci Dünya Harbi sonrası azan komünizm tehdidi ve federasyona evet denilebilecek bir güzergâhta seyreden Açılım tehdididir. Komünizm tehdidi birçok Türk evladının canına, hürriyetine ve sağlığına rağmen bertaraf edilmiştir. Bu çetin mücadele döneminde Türk Ocakları, üzerine düşen milli vazifeyi laikiyle yerine getirmiştir. Anlaşılıyor ki diğer milli konularda ve Türklük davasında da inisiyatif alarak, tarihe ve millete olan vazifesini yerine getirecektir.

Tabii insan ister istemez sormadan edemiyor, Türk Ocakları neden “Habur” ve “Oslo” süreçlerinde düşük profilli açıklamalarla yetindi? Neden MHP ziyareti bu kadar gecikti?

Birinci sorunun cevabı o dönemki yöneticilerle ilgili ve nedenini en iyi kendileri bilirler. İkinci sorunun cevabı ise zannımca birinci sorunun cevabıyla alakalıdır.

Bazı Türkçü aydınların (önemli gerekçeleri olabilir!) ve Türk Ocağı mensubunun, partiler üstü olma misyonunu her şartta sağlama mantalitesi ve iktidar erki ile olan yakınlığının da etken olduğunu söyleyebiliriz.

Milliyetçi kesimler arasında gerçekleşecek olan her türlü yakınlaşma ve güç birliği artık “vatan borcu” öneminde sorumluluktur… Bu gerçeği “muhalif” olmak iddiası ile gözardı edenler de bir an önce içinde olduğumuz şartların vahametini anlar ise oluşacak olan sinerji karşısında Türklük asla ayaklar altında çiğnenemeyecektir!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.