11.06.2013, 01:39

ÜLKÜCÜ’NÜN MEYDANI ER MEYDANI!

 “Gezi olayları faiz lobisinin ya da borsa spekülatörlerinin işimi?”
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi “tek adam’dan” aldığı emirle birlikte, Taksim’den Gümüşsuyu’na uzanan Gezi Parkı’nda AVM ve Topçu Kışlası inşası için düğmeye bastığında, karşısında ilk görünüş itibari ile Cumartesi Anneleri modunda bir eylemci grup ile karşılaştı. Parkın ortasına kampetler kurarak İstanbul’un ortasında kalan birkaç koca ağacı yandaş rantiyecilere kurban ettirmeyiz diyerek gecelemeye başladılar.
 
2001 yılında esnaf intifadasına dönüştürülen ekonomik krizlerden elde edilen tecrübe, Gezi olaylarının da fırsatçılar tarafından provoke edilmeye çalışıldığını göstermektedir. Matruşka gibi açılan zincirleme eylemlerden, taraftar grupları ve İstanbul’da romantizmini diri tutan marjinal sol örgütler nemalanmaya çalıştı. İşte bu noktada, durup düşünmek gereği ortaya çıktı. 
“Türk baharı 2002 yılında gerçekleşti” itirafına bakılacak olursa Taksim olayları, Hükümet tarafından “bahar” oluşturma gayretleri olarak değerlendirildi. Cadı kazanı gibi kaynayan Ortadoğu’nun, gerçek manada demokratik tek devleti olan Türkiye, kimlerin kirli emellerinin atış menziline girmişti? İktidar sarhoşu, tek adam sultasına yönelen Türkiye’de, demokrasinin zemini sallanmaya başlamış, halk ve iktidar karşı karşıya getirilecek uygun kıvam oluşmuştu.
11 Mayıs’ta Reyhanlı’da ardarda patlayan bombalar nedeniyle İktidar bölgeye gitme cesareti gösterememişti. Patlamaların hemen sonrasında Başbakan’ın ABD seyahati gerçekleşti. Reyhanlı ve Hataylıların tepkisi, tepkiye karşı korkan bir yönetim algısı oluşturmuş olmalı ki yıllardır silahlı mücadele ile devleti dize getiremeyen terör örgütü PKK ile yürütülen müzakereler, geniş kitleleri kapsayan, devletten alacağını hukuk dışı metotlarla isteme geleneği başlatmıştır. Bu ilk sivil eylemlerin oluşturacağı “eylem kültürü” ileride çok tehlikeli eylemlerin sahneleneceğin de ipuçlarını vermektedir. Masumane çevreci eylemi algısıyla başlayan gösterilerde gizlenen detay nedir? Toplumsal olayların değişmeyen en çarpıcı gerçeği; toplumsal olayların dokusunda yabancı istihbaratlar ve stratejik derinliklerin gizli olduğudur.
 İlk Gezi Eylemlerinde emniyetin orantısız müdahalesi, millette asabiyet patlamasına neden oldu. Yandaş ve yandaşlaşmış medyanın tamamı iktidarın korkusundan olayları karartmaya çalışmış, penguen belgesellerini olaylardan daha fazla önemsemiştir. Halkın tepkisinin pik yaptığı nokta bundan sonra gerçekleşmiştir. Polisin sert müdahalesi bir üslup hatasından çok provokasyon kokusu yaymıştır. Eylemci halkın içine sızan ajanların emniyet içinde beşinci kol faaliyeti olma ihtimaline karşı her hangi bir inceleme yapılmış mıdır? Bilemiyoruz…
Dönelim olaylarla ABD gezisinin bağlantısına.
Reyhanlı patlamalarının ardından ABD’ye giden Başbakan; Suriyeli Muhaliflerin safında bir an önce Esat’a karşı operasyonel müdahalenin gerçekleşmesini talep etmiştir. Obama ile yapılan görüşme, realite ötesi taleplere dayanmış olmalı ki sonuçsuz kaldı. “Elimizde Esat’ın kimyasal silah kullandığın dair güçlü deliller var” diyen Erdoğan’a “Bizim elimizde öyle deliller yok” diyen bir Obama ile karşılaşması Suriye’de Türkiye’nin yalnızlığa itildiğinin göstergesidir. Orada yaşananlar ve Obama-Erdoğan ayrılığı yeni bir sürecin başladığını işaret etmektedir. ABD seyahati sonrası Başbakan Erdoğan’ın Afrika gezisi, ABD’siz Suriye politikası oluşturma turlardır diye düşünebiliriz. ABD’den istediği desteği alamayan Türkiye artık Ortadoğu’da yanan ateş yumağı içinde yalnız ve çaresizdir.
Gelelim meselenin bizi ilgilendiren esas kısmına; Ülkücüler kurumsal olarak eylemlere neden destek vermediler? Yukarıda kısa ve öz olarak değerlendirmesinde bulunduğum çerçevede düşünüldüğü zaman, 2001 yılında yabancı vakıfların yardımıyla darbeye maruz kalmış bir toplumun aynı tarz sosyal kışkırtmalara itibar etmesi, bundan nemalanması mümkün değildir. Sırrı Süreyya Önder gibi PKK ile iç içe geçmiş birisinin sembolü olduğu eylemlerde saf tutmak sel çekildikten sonra faturanın ülkücülere kesilmesi demektir. PKK açılımı ile daha geniş kitlelerce haklılığı tescil edilen bir hareketin Sırrı Süreyya ile aynı kadrajda yer alması, açılım karşıtı politikaların iflası demektir. Belki de tezgâhın büyük kısmı bunun üzerine planlanmıştır.
Ülkücülerin durduğu yer…
Milli ve manevi değerlerin korunması ve millet merkezli siyasi kararlarda, Ana Muhalefet tarafından “İktidarın vagonu olmakla” İtham edilirken, Devlet ve millet bekası için CHP ile aynı paralelde düşündüğü zaman iktidar kanadından “Ana Muhalefetin vagonu olan Yavru Muhalefet” olmakla itham edilmektedir. Milliyetçi kesim aslında Merkezin ta kendisidir. Diğer siyasi düşünceler merkezin sağı ya da solu olarak nitelendirilebilirler. Ülkücülerin bu gün derdini daha iyi anlatamıyor gibi oluşan görüntüsünün altında yatan en büyük neden “Merkez” de olma halidir. Merkezde durmaktan başka çaresi de sebebi de bulunmamaktadır.
Gezi eylemlerini sürdüren kesimlerin daha iyi anlaşılabilmesi için yaşanmış taze bir örneği paylaşmak gerekiyor; İstanbul’da ikamet eden kıymetli dostum Yahya Hoçur Bey’in eylemlerin sertleştiği günlerde eşi rahatsızlanır. Araba ile acile yetiştirmek isterken kalabalığın ortasında kalırlar. Başörtülü hanımefendiyi gören kalabalık arabanın camlarını yumruklar, hastanın hastaneye gitmesine engel olmaya çalışır. O nedenle Ülkücüler; kurumsal olarak eylemcilerin safında olmadığı için en doğrusunu yapmıştır, gâvura kızıp orucunu heba etmemiştir.
Her kararı başka yerlerle ilintilemeye çalışan Devlet Bahçeli’nin müzmin muhalifleri “Eylemlerde neden yokuz” eyyamcılığına soyunurken duygusallıktan arınarak düşünmelidir. Millete rağmen PKK ile pazarlıklar yapılırken, sahte anketlerle açılım demokrasisi çalıştırılırken, PKK, Akil İnsanlar heyeti oluştururken kılını kıpırdatmayan millete ne oldu da birden ayılıverdi?
Türkiye’nin önünde hayli sıkıntılı iç ve dış meseleler duruyor. Millet başına musallat ettiği “tepegözü” sandıkta durdurmalıdır. Sıkıştığı yerde Ülkücüler İmdat! diyen yalancı çobanlara şu aşamada itibar edilmemelidir. Canavar; milli bütünlüğü, Türklüğü, Türk Milliyetçiliğini yerken meydanlara inmesi gerekenler, magazin meselelerine bizleri alet edemedikleri için kin ve öfke doludur. 
İktidar karşıtlığı her türlü ittifakı meşru kılar mı?
Yukarıda da değindiğim gibi milli olmayan hiçbir direnişi tasvip etmemiz mümkün değildir. İç ve dış politikada üst üste yapılan yanlışlar neticesinde, patlama noktasına gelmiş düdüklü tencere gibi kaynayan ülkemizi küresel oyunlara kurban edemeyiz. Sırf iktidar karşıtlığının oluşturduğu her türlü ittifak bize mübah değildir. Yüzü maskeli, eli taşlı terör örgütleri ile aynı saflarda mücadele etmek, polise taş fırlatmak Ülkücülüğün kitabında yazmamaktadır. Bu düşünceler sadece bana ait değil, MHP Genel Başkanı eylemlere son derece mesafeli durduğuna göre aynı endişeleri taşıdığımızı düşünüyorum. Ayrıca konu hakkında görüşlerine müracaat ettiğim, Devlet Bey’in olaylara bakışını nasıl buluyorsunuz diye sorduğum Sivas MHP Merkez İlçe Başkanı Ragıp ÖZKAN’ın da Gezi Eylemlerini bu paralelde değerlendirdiğini ifade etmeliyim. Meseleyi bu perspektifte düşünmeme katkılarından dolayı kendisine ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum. Bizler Ülkücü olarak Er Meydanını’nı kendimize yakıştırıyoruz. Geri Planınında hangi karanlık yüzlerin olduğunu bilmediğimiz bir toplumsal olayın şövalyesi olmamızı bekleyenler yanılıyorlar. Bizler maskesiz beresiz, olursak alnımız açık, başımız dik Bozkurtça ulu orta meydanda oluruz.
Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 36 99
2. Fenerbahçe 36 93
3. Trabzonspor 36 61
4. Başakşehir 36 58
5. Beşiktaş 36 55
6. Kasımpasa 36 52
7. Alanyaspor 36 50
8. Rizespor 36 49
9. Sivasspor 36 48
10. Antalyaspor 36 45
11. A.Demirspor 36 44
12. Samsunspor 36 42
13. Kayserispor 36 41
14. Konyaspor 36 40
15. Ankaragücü 36 39
16. Gaziantep FK 36 38
17. Hatayspor 36 37
18. Karagümrük 36 37
19. Pendikspor 36 36
20. İstanbulspor 36 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 34 75
2. Göztepe 34 70
3. Sakaryaspor 34 60
4. Bodrumspor 34 57
5. Ahlatçı Çorum FK 34 56
6. Kocaelispor 34 55
7. Boluspor 34 53
8. Gençlerbirliği 34 51
9. Bandırmaspor 34 50
10. Erzurumspor 34 44
11. Ümraniye 34 43
12. Manisa FK 34 40
13. Keçiörengücü 34 40
14. Adanaspor 34 39
15. Şanlıurfaspor 34 38
16. Tuzlaspor 34 38
17. Altay 34 10
18. Giresunspor 34 7
Takımlar O P
1. M.City 37 88
2. Arsenal 37 86
3. Liverpool 37 79
4. Aston Villa 37 68
5. Tottenham 37 63
6. Chelsea 37 60
7. Newcastle 37 57
8. M. United 37 57
9. West Ham United 37 52
10. Brighton 37 48
11. Bournemouth 37 48
12. Crystal Palace 37 46
13. Wolves 37 46
14. Fulham 37 44
15. Everton 37 40
16. Brentford 37 39
17. Nottingham Forest 37 29
18. Luton Town 37 26
19. Burnley 37 24
20. Sheffield United 37 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 36 93
2. Barcelona 36 79
3. Girona 36 75
4. Atletico Madrid 36 73
5. Athletic Bilbao 36 62
6. Real Sociedad 36 57
7. Real Betis 36 56
8. Villarreal 36 51
9. Valencia 36 48
10. Getafe 36 43
11. Deportivo Alaves 36 42
12. Sevilla 36 41
13. Osasuna 36 41
14. Las Palmas 36 38
15. Rayo Vallecano 36 38
16. Celta Vigo 36 37
17. Mallorca 36 36
18. Cadiz 36 32
19. Granada 36 21
20. Almeria 36 17