Aynı bundan 44 yıl önce ki gibi çoğu şey…
4 Ocak 1968 de toprağa düşen ilk şehidimiz vardı ya hani Ruhi Kılıçkıran’dı adı, 22 yaşında iken Ankara Site Yurdu'nun kantininde iftardan hemen sonra silahla vurularak şehit edilmişti. Gönüllerini Moskova’ya kaptırıp, hayallerini kızıl bayraklara satanlara karşı bir direnişin simgesiydi artık o.
Ve sonra büyük bir yolculuk başladı şehitler diyarına,5200 yiğit bir biri ardına düştü toprağa…
Bugün ise ellerine doladıkları bez parçalarına bayrak diyerek, özgürlük nidalarını atan 3-5 tane çakal sürüsü kendilerine üniversiteleri mesken tutmuş. İşte bu arsız sürü Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletinin tarihi köklerini incelemek üzere kurdurduğu kurumlardan birisi olan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin kantininde Türk bayrağını indirmeye kalkmış ve yine karşısında Ruhi Kılıçkıran’ın izinden giden ülkücü gençliği bulmuştur. Ülkücü gençlik DTCF’de şanlı Türk bayrağını yerine asmak için büyük bir direniş gerçekleştirmiş ve bu uğurda ülküdaşlarımız ya okullarından uzaklaştırılmış ya yaralanmış, ya da üniversite yönetiminin akıl almaz kararlarıyla baş başa bırakılmıştır.
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ise ülkücü öğrencilere saldırarak duvarlara bebek katilinin fotoğraflarını asmaya cüret eden soysuzlar ise yine büyük bir direnişle karşılaşmış, ülkücü harekette Türk milletine ait olan üniversitelerinde onların bu soysuzluğuna izin vermemiştir.
Yani sizlerin anlayacağınız ÜLKÜCÜ GENÇLİK BUGÜN DE DİRENMEKTEDİR.
Direnmek diyorum ben buna ki sakın yanlış anlamayın az olduğumuz, güçsüz olduğumuz ya da basiretsiz davrandığımız için direnmek sözüyle nitelendirmiyorum ben bu olanları…
İktidarın açılım adını verdiği ihanet projesinin bugünkü ayağını oluşturuyor bu olanlar, pkk ile yapılan anlaşmaların, verilen sözlerin birer neticesi bunlar.
O yüzden ki direniyoruz diyorum;
Ülkemizi bölmeye kastedenler ve bunlara çanak tutanlara karşı direniyoruz.
Emperyalistlerin bugün oyuncağı olmaya niyetlenenlere karşı direniyoruz.
Bin yıllık Türk yurdunu kargaşaya, kaosa sürüklemek, kardeşi kardeşe yeniden düşürmek isteyenlere karşı direniyoruz.
Koskoca bir ülkedeki seçmenlerin yarısının oy verip sonuçlarını göre göre tekrar tekrar bu yanlışı sürdürmesinin sonucunda bizler direniyoruz. Sizler rahat uyuyabilirsiniz dağda Mehmetçik, üniversitelerde ülkücü gençlik sizin yaptığınız yanlışın bugün bedelini ödemekte hem de gönül rahatlığıyla…
Sizler açarsınız televizyonlarınızı “derler ki iki karşıt grup” siz olanı biteni anlamadan geçer gider haber zaten. Vatan savunmasıyla vatanı bölmenin ne demek olduğunu anlamayan yandaş medyaya bunu anlatmak gibi bir niyetimiz yok ama yine de şükrediyoruz onlar bu ahlaki duruşlarıyla en azından bizim pkklılara karşı olduğumuzu anlayıp “iki karşıt grup” diyebiliyorlar.
En azından vatan hainlerine karşı kimseye diyemeseler de ülkücü hareketin direndiğini bilecekler…
Ne mutlu Kılıçkıran’ların,Önkuzu’ların yolundan gidenlere,
Ne mutlu hainlere karşı yılmadan, yıkılmadan direnenlere…
4 Ocak 1968 de toprağa düşen ilk şehidimiz vardı ya hani Ruhi Kılıçkıran’dı adı, 22 yaşında iken Ankara Site Yurdu'nun kantininde iftardan hemen sonra silahla vurularak şehit edilmişti. Gönüllerini Moskova’ya kaptırıp, hayallerini kızıl bayraklara satanlara karşı bir direnişin simgesiydi artık o.
Ve sonra büyük bir yolculuk başladı şehitler diyarına,5200 yiğit bir biri ardına düştü toprağa…
Bugün ise ellerine doladıkları bez parçalarına bayrak diyerek, özgürlük nidalarını atan 3-5 tane çakal sürüsü kendilerine üniversiteleri mesken tutmuş. İşte bu arsız sürü Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletinin tarihi köklerini incelemek üzere kurdurduğu kurumlardan birisi olan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin kantininde Türk bayrağını indirmeye kalkmış ve yine karşısında Ruhi Kılıçkıran’ın izinden giden ülkücü gençliği bulmuştur. Ülkücü gençlik DTCF’de şanlı Türk bayrağını yerine asmak için büyük bir direniş gerçekleştirmiş ve bu uğurda ülküdaşlarımız ya okullarından uzaklaştırılmış ya yaralanmış, ya da üniversite yönetiminin akıl almaz kararlarıyla baş başa bırakılmıştır.
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ise ülkücü öğrencilere saldırarak duvarlara bebek katilinin fotoğraflarını asmaya cüret eden soysuzlar ise yine büyük bir direnişle karşılaşmış, ülkücü harekette Türk milletine ait olan üniversitelerinde onların bu soysuzluğuna izin vermemiştir.
Yani sizlerin anlayacağınız ÜLKÜCÜ GENÇLİK BUGÜN DE DİRENMEKTEDİR.
Direnmek diyorum ben buna ki sakın yanlış anlamayın az olduğumuz, güçsüz olduğumuz ya da basiretsiz davrandığımız için direnmek sözüyle nitelendirmiyorum ben bu olanları…
İktidarın açılım adını verdiği ihanet projesinin bugünkü ayağını oluşturuyor bu olanlar, pkk ile yapılan anlaşmaların, verilen sözlerin birer neticesi bunlar.
O yüzden ki direniyoruz diyorum;
Ülkemizi bölmeye kastedenler ve bunlara çanak tutanlara karşı direniyoruz.
Emperyalistlerin bugün oyuncağı olmaya niyetlenenlere karşı direniyoruz.
Bin yıllık Türk yurdunu kargaşaya, kaosa sürüklemek, kardeşi kardeşe yeniden düşürmek isteyenlere karşı direniyoruz.
Koskoca bir ülkedeki seçmenlerin yarısının oy verip sonuçlarını göre göre tekrar tekrar bu yanlışı sürdürmesinin sonucunda bizler direniyoruz. Sizler rahat uyuyabilirsiniz dağda Mehmetçik, üniversitelerde ülkücü gençlik sizin yaptığınız yanlışın bugün bedelini ödemekte hem de gönül rahatlığıyla…
Sizler açarsınız televizyonlarınızı “derler ki iki karşıt grup” siz olanı biteni anlamadan geçer gider haber zaten. Vatan savunmasıyla vatanı bölmenin ne demek olduğunu anlamayan yandaş medyaya bunu anlatmak gibi bir niyetimiz yok ama yine de şükrediyoruz onlar bu ahlaki duruşlarıyla en azından bizim pkklılara karşı olduğumuzu anlayıp “iki karşıt grup” diyebiliyorlar.
En azından vatan hainlerine karşı kimseye diyemeseler de ülkücü hareketin direndiğini bilecekler…
Ne mutlu Kılıçkıran’ların,Önkuzu’ların yolundan gidenlere,
Ne mutlu hainlere karşı yılmadan, yıkılmadan direnenlere…