Öncelikle, seçimler bir ölüm – kalım meselesi değildir. Biri biter, bir diğeri için geri sayım başlar.
Dolayısıyla, her seçim öncesi, meselenin bir ölüm – kalım, olmak ya da olmamak meselesiymiş gibi sunulması, gerginliğin artırılması yanlış.
Seçimleri, daha fazla bayrak, pankart, bez afiş asan; el ilanı, broşür, kitapçık, katalog dağıtan, seçim araçlarıyla bas bas şarkılar, türküler çığıran taraf kazanmıyor.
Öyle olsaydı her yerde AK Parti kazanırdı! Öyle olmadı.
Demek ki çevre kirliliği, ses kirliliği oluşturan, ekonomik anlamda ‘israf’ sayılabilecek bu tür uygulamaları makul bir ölçüye çekmek gerekiyor.
Bel altı vuruşlar yapmak, özel hayata girmek, küfürleşmek, hakaret etmek, seviyesiz bir üslup takınmakla; kavgayla, hır – gürle seçim kazanılmıyor ya da kaybedilmiyor.
Seçimler bittikten sonra da hayat yüz yüze bakarak paylaşılmaya devam ediyor.
Vatandaşlarımızın da itibar etmediği, eleştirdiği bu anlayışın terk edilmesi; karşılıklı anlayış ve centilmenliğin hakim unsur olması şart. ( Pendik’te aşağı yukarı böyle bir ortam mevcuttu. İyi de oldu.)
Seçim yarışına giren her partinin ‘biz kazanırız’ iddiası gerçekçi bulunmuyor. Seçimden sonra bu iddia sahiplerinin barajı dahi aşamadıklarını gördük.
Demek ki; hedefi ‘barajı geçmek’ ‘oy oranını artırmak’ ve benzeri şekillerde de belirleyebilmek; seçmene de o şekilde sunum yapabilmek gerekiyor.
Aksi taktirde ‘yalancı çoban’ durumuna düşmek ve inandırıcılığı kaybetmek söz konusu olabiliyor.
Tüm partiler seçimi kazanamayabilir. Ama partilerin, meclis üyesi adaylarını belirlerlerken gerçekten liyakatli isimleri listelerine yerleştirme imkanları mevcut.
Böyle olunca da, her partinin; seçimi kazanmasa bile mecliste seçkin ve ilçeye faydalı olabilecek isimlerle temsil edilmesi söz konusu olabilir.
Siyasi partilerin ve ülkemizin geleceği için bu anlayışa ihtiyaç var.
Vatandaşların politikayla yatıp politikayla kalkması, politikaya tamamen ilgisiz kalmak kadar olumsuz bir tavır.
Takım tutar gibi parti tutmak, cepheleşmek, karşılıklı bilenmek; memleket hayrına bir gidiş olamaz. Bu tür bir tavrın gelişmiş – harlanmış hali ancak ‘iç savaş’ belirtisidir ve istikbal için tehtitdir.
Bu seçimlerde AK Parti’nin kazanmış olması; hırsızlığa, yolsuzluğa, görevi kötüye kullanmaya, partizanlığa, kaba söze, ayrımcılığa, iftiralara, bel altı vuruşlara, memleket hayrına olmayan her türlü girişime vatandaşın göz yumduğu anlamına gelmez!
Yani varsa böyle bir eksi durum; seçim sonucu bu eksi durumu sıfırlamaz ya da artı yapmaz!
Günü gelir, aynı vatandaşlar tam da bu gerekçelerle alaşağı ederler iktidarı. Dolayısıyla, kazanırken de hataları – eksikleri görebilmek, özeleştiri yapabilmek gerekir. Tekrar kazanabilmek için…
Seçimlerde vatandaşların siyasilere açık mesajlarından, uyarılarından biri de şudur; Bir CHP ve MHP işbirliği, AK Parti’nin bir çok il ve ilçe de kolaylıkla seçimi kaybetmesine yol açar.
Seçim sonuçlarını dikkatle tahlil edenler; bazı şeylere pirim vermeyen, istikrarın sürmesini isteyen vatandaşların, ‘aba altından sopa göstermek’ gibi bir şey yaparak, iktidarı uyarmayı da ihmal etmediğini fark edeceklerdir.
Seçim sonrası kritikleri, maç sonrası kritikleri gibidir.
Maç 90 dakikadır ama kritikleri bazen günler – haftalar – aylar sürebilir. Zaman zaman, maçta olup bitenlerden daha çok şey söylenir.
Ama iyi ki televizyon programlarında vakit, gazete sütunlarında yer sınırlıdır…