Penturk Haber
2013-02-22 04:26:43

HAYATA FARKLI ACILARDAN BAKMAK

22 Şubat 2013, 04:26

 Hayata ve olaylara farklı açılardan bakmak, değişken algılarla farklı değerlendirmelerde bulunmak hep olagelmiştir.
Geçmişte böyleydi, bugün de böyle.
 
Kimileri 14 Şubat Sevgililer Günü’nü, sevgisini göstermek ya da sevildiğini görmek için bir fırsat olarak görür.
Kimileri ise bu günle ilgili olarak isim değişikliğine gerek duyarlar.
Onlar için 14 Şubat, çiçekçiler ve kuyumcular günüdür...
 
Pazarcı gece gökyüzüne baktığında kucak dolusu yıldız ve güneş kadar aydınlık bir ay gördüğünde; ertesi gün havanın güzel, işlerin bereketli olacağını düşünür.
Romantik aşık bu durumu ‘Sevdiğim gökyüzüne bakmış’ şeklinde yorumlar.
Farklıyızdır yani.
Bu yüzden; Karl Heinrich Marx’ı, Adolf Hitler’i, Adam Smith’i ve Gandhi’yi aynı şirketin ortakları olarak hayal etmenin bir anlamı yoktur.
 
Fakat fark (et) tim ki hayata ve olaylara aynı zamanda, farklı / türlü acılardan bakıyoruz.
 
Alın size bol acılı bir türlü:
Büyük bir şirkette grafiker olarak çalışan Hülya, 900 TL maaş alıyordur. Ay sonu geldiğinde maaşı kredi kartı borçlarına yatırmak zorunda kaldığından, bir türlü arzu ettiği yabancı dil kursuna kayıt yaptıramıyordur. Fırsat Günleri’nden bir tatil programı da hayaldir kendisi için.
 
Çalıştığı bankada her gün deste deste para sayan veznedar Rıfkı bey, kendisine bir otomobil almak için kredi çekmeye cesaret edemiyordur.
 
Terzi Ahmet ‘Tam 15 yıldır ailecek bir restaurantta öğle yemeği yemedik. Bir gün kıyacağım paraya, en lüksünden bir restaurantta ziyafet çekeceğim. Hani vallahi kendim için değil; böyle bir keyfi hanım ve çocuklar yaşasın istiyorum’ diye düşleniyordur.
 
Çarşılı alt geçitin önünde kağıt mendil satan Erdoğan, hasılatın son günlerde düşmesi üzerine, ‘Acaba tartıcılağa mı başlasam?’ diye düşünüyordur.
 
Emekli maaşını eline alan Metin bey, evin birikmiş faturalarını ödedikten sonra içinden; ‘Şubat, mart tamam. İki ay daha. Sonra doğalgaz faturası yok! Sonraki aylarda askerime - arslanıma 100 TL daha fazladan harçlık gönderebilirim’in hesabını yapıyordur.
 
Temizlik işçisi Rıdvan, belediye başkanını son model arabadan inerken görüp; ‘Ulan bu herifin ne farkı var benden? Ampulü mü buldu sanki! Kuduz aşısını mı keşfetti!’ diye isyankarlanıyordur.
 
Gazipaşa Caddesi üzerindeki en şık giyim mağazalrından birinde tezgahtar olarak çalışan 17 yaşındaki Ebru; ‘Sabah dokuz - akşam dokuz. Sabah dokuz - akşam dokuz. Boz katla, boz katla. Ayaklarıma kara sular indi. Parasının da... Asgari ücretinin de... Yok ileride sigorta yapacakmışının da...’ diye oflanarak ertesi gün işi bırakmayı planlıyordur.
 
İşleri bu dönem tıkırında giden şirket sahibi Hilmi bey, en çok Kuzguncuk’taki dolgu ihalesini kaçırdığına yanıyordur.
 
Müteahhit - iş adamı - politikacı Varol bey, görüşmelerini en mahrem yerindeki basurdan dolayı kan - ter içinde gerçekleştirmek zorunda kalıyordur.
 
Üniversitede öğretim görevlisi Doçent Dr. Sosyolog İsmail Hakkı, öğrencisinin; ‘Hocam. Dünya bir yer sofrası olsa, sofranın da etrafında acıkmış 10 insan bulunsa, ortadaki yemekler paylaşılırken, bu insanların kadın ya da erkek, meslek ya da statü, inanç ya da karakter, Çinli, Fransız, Türk ya da Arap, köylü ya da şehirli, cahil ya da aydın, güzel ya da çirkin olmaları, ne bileyim; hayata ve olaylara farklı açılardan baklamaları, kendilerine özel bir avantaj sağlamalı mı?’ sorusuna nasıl cevap vermesi gerektiğinin sıkıntısını yaşıyordur.
 
Türlünün içine ne ilave ederseniz yine de türlü oluyor. O yüzden şimdilik bu kadar malzeme yeter.
 
Evet, fark (et) tim ki ‘acı’ var. Ama her birimiz hayata ve olaylara farklı acılardan bakıyoruz...
 
Sorun etmezseniz mesele yok.
Ama sorun ederseniz; soru (n) un cevabı kimilerine göre masanın ortasındadır, kimilerine göre masanın etrafında.
Bakış açısı yani...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.