Penturk Haber
2017-03-28 13:46:03

YOL AYRIMI

Cemal YENİMAHALLE

28 Mart 2017, 13:46

 Türk tarihinde dönüm noktası olacak bir evreye girmiş bulunmakta olduğumuz yadsınamaz bir gerçektir. Dönem dönem akametlere uğramış olsa da sürdürülebilir bir sistemi işleten Türkiye,Mhp ve Akp’nin ortak hazırladıkları yeni yönetim sistemi modeli teklifi ile 16 Nisan’da refaranduma gidip sistem tercihini oylayacak.

 

15 Temmuz gecesi FETÖ terör örgütünün ihaneti sonucunda Türkiye’de dengelerin değiştiğini görüyoruz. Siyasi partiler arasındaki kavgalar yerini Vatanın bekası için Yenikapı’da da gördüğümüz gibi birlik ve baraberliğe bıraktı. Yenikapı ruhu Milliyetçi kesimler tarafından korunmaya devam ediyor fakat siyasi iktidar için aynı şeyleri söylemek zor.

Hatırlayın, Türkiye’de uzun bir süre boyunca Türk’e dair ne varsa ayaklar altına alındı. Türk Milleti 36 etnik parçaya bölünerek Türk kimliğini etnisiteye indirgenmeye çalışıldı. Dağlardan, bayırlardan, tabelalardan, soda şişelerinden Türk ismi silinip atıldı, okullarda Türk çocuklarının her sabah gururla söylediği andımız kaldırıldı. Türk kimliği ayrıştırıcı bir unsur olarak kabul edildi , bu minvalde Türk diye bir ırkın olmadığı bile dile getirildi. Türkiye böyle rahatsız edici, onur kırıcı bir gündemden bugünkü Milliyetçi söylemlerin ayyuka çıktığı, vatandaşın ‘’Türkiyem’’ ile ‘’Bozkurt’’ işareti ile sokaklara, meydanlara indiği, Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı’nın herkesten daha fazla Milliyetçi olmak zorunda olduğu bir döneme girdi.

15 Temmuz sonrasında Mili meselelerde takınılan tavır, alınan kararlar Türkiye’nin bekası için elzem olan politikaların icra edilmesi yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu gösteriyor. Milliyetçi bir üst akılın yönetimi ele aldığı ve bu minvalde söylemlerin halk ile buluşturulduğu, ‘’Dağ 2’’ , ‘’Vatanım Sensin’’ , ‘’İsimsizler’’ gibi film ve diziler ile halka Milli bir ruhun üflenerek birlik ve beraberliğin aşılandığını görüyoruz.

 

15 Temmuz sonrasında devletin bekasının tehlike altında olması, halk arasında duygusal bağların zayıflaması, sosyolojik kırılmaların yaşanması siyasi partilerin sorumluluk alıp birlik ve beraberliği yeniden sağlayacak minvalde söylemlere başvurmalarını sağlayan etkenlerin başında geliyor. Etnisiteler ve inançlar üzerinden ayrışan, duygusal bağların zayıfladığı bir Türkiye’nin Ortadoğu’da yaşanan olaylardan etkilenmemesi mümkün görünmüyordu. 100 yıldan daha fazladır uygulanmaya çalışılan Türk Milleti’ni Anadolu’dan atma ve bu topraklar üzerinde idaresi daha kolay olacak küçük devletçiklerin kurulması düşüncesi uygulanmak için en doğru zamanı ve ortamı bulmuştu. Bu gerçeklerden hareketle Türkiye’nin kendisini savunmak adına bir takım politika değişikliğine gidip pozisyon belirlemesi anlayışla karşılanabilecek bir durum olarak kabul edilmelidir.

Türkiye sistem değişikliğine giderken toplumun büyük bir bölümü de parlamenter sistemin devam etmesini, varsa sorunların düzeltilmesini ve 200 yıllık bir deneyimin olduğu sistemin bir oldu bitti ile sonlandırılmaması gerektiğini söylüyor. Ayrıca oylanacak olan maddelerin tek adam sistemi getireceğini, yasama-yürütme-yargı erklerinin bağımsız olmayacağını, denetleme mekanizmalarının ve en önemlisi Meclisin devre dışı kalacağını söylüyorlar.

Getirilmek istenen yeni düzende bütün toplum kesimlerinin görüşlerinin alınmaması en büyük eksik olarak karşımızda duruyor. Sistem değişikliği teklifine muhalefet edenlerin vatan hainliği ile yaftalanması siyasi iktidarın geçmişten çok da ders almadığını da gösterir. Aynı durum Milliyetçi camia için de geçerli. 1 Kasım seçimlerinden sonra yükselen yenilikçi söylem, yaşanılan kongre ve mahkeme süreçleri Milliyetçi camiada derin yaralar açtı. Referandum öncesinde MHP Genel Başkanlığına adaylığını ilan eden isimlerin meydanlarda MHP’nin söylemi dışında ‘’Hayır’’ yönünde propaganda yapmaları Milliyetçi camia içinden yeni oluşumların doğacağına işaret ediyor. Bu atmosferde yeni bir partinin kurulması ve yenilikçi söylemlerde bulunan Milliyetçi kesimin kurulacak olan partiye intisap etmeleri kaçınılmaz bir tavır olarak bütün gerçekliğiyle önümüzde duruyor. 16 Nisan’da Referandumun sonucunu belirleyecek olan oylar Milliyetçi-Ülkücü Hareketin mensuplarının meseleye hangi cihetten bakacağına ve hangi minvalde oy kullanacağına bağlı. Milliyetçi muhalif kesimler Türkiye’de estirilen Milliyetçi dalganın temel sebebinin bu olduğunu söylüyor.

MHP Genel Merkezi kendi seçmenin teşkilat ile birlikte hareket edeceği üzerine bir söylem geliştiriyor. Milliyetçi camiada ‘’Lider-Teşkilat-Doktrin’’ sorgulanır olsa da teşkilat ile hareket edecek önemli ölçüde bir kitlenin varlığı söz konusu. MHP Genel Merkezi kendi politikasını seçmenine ne kadar anlatabildiği seçimin sonucunu etkileyecek.

Sonuç ne olursa olsun Türkiye’de esen Milliyetçi hava makro ölçekte, Milliyetçi Hareket içindeki muhalefetin varlığı ise mikro ölçekte bir yol ayrımına sebep olacak. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.