Türk Meselesi?!.

 “Mesele” kelimesinin çeşitli anlamları vardır; açmaz, bunalım, çıkmaz, sorun, müşkülat ve problem gibi... Şimdilerde memlekette ayan beyan ortada olan zorlama mesele ise; Kürtlere ve onların kimliğine endekslenen garabetliklerdir... Zorlama diyorum çünkü sosyolojik, tarihi, beşeri ve felsefi sahada zemini olmayan bir konu ancak suni ve zorlama olabilir. Kürt meselesi olarak addedilen durumun kulvarında; millet, üniter yapı, terör ve iktisat kavramları yakinen ilintilenmekte... Israrla bir terör sorunu olduğunu belirtmemize rağmen iş Kürt sorununa tevil edilmiştir… 

Millet kavramından bahis açtığınızda (Türklük) adeta tukaka halini almış; Devlet olgusundan dem vurduğunuzda (ceberut-zorba TC) diskuru kutsanmış, Terör belası zikredildiğinde ise (ezilen Kürtler) sıfatlamasına yaslanılarak PKK meşruiyeti temellendirilmiştir. Hülasada meselenin beşeri ve ekonomik külfeti de ayrı bir terazide dursun şimdilik... Türkiye ısrarla ve taammüden akıl tutulmasına duçar olurken, adeta umum ile maytap geçer gibi imdi de AKİL İNSANLAR komedyası sahnelenmeye başladı... Bu arada başta Ümit Özdağ, İlber Ortaylı, Alev Alatlı gibi Türk Münevverlerinin 300 imzalık manifestosuna da selam göndererek takdirlerimizi sunalım.

Aklı selim düşüncenin sizi getireceği hakikat şu aralar ısrarla yadsınmaktadır: (Asli Unsur) TÜRKLER!.. Anlıyoruz ki; malum zihniyet ve odakların Türkiye özelinde operasyonal hamleleri iyice ayyuka çıkmış ve işin şirazesi kaymış durumdadır. Diyeceklerimiz modanın ve popüler iktidar papağanlığının hilafına olmakla beraber bizatihi bu ülkenin (Türkiye) gerçeğidir.. pekiyi ne midir bu gerçekler?!.

1.Anadolu'nun en az 12 asırlık sahibi olarak; ahalisi (Asli Unsur) Türkler!..

2.Doğu Roma'dan sonra bu coğrafyada var olan (Türkiye dahil) devletlerin kurucusu (Asli Unsur) Türkler!.. 

3.Kültür, medeniyet ve dil nazariyesinde insanlık tarihine mal olan kazanımların sahibi (Asli Unsur) Türkler!..

4.Askeri ve muharip ordu gücü bakımından (Asli unsur) Türkler!..

Asli Unsur behemehal kurucu unsurdur; meşruiyet kaynağını bulunduğu coğrafyada hâkim nüfus olmaktan başlayarak; dil, kültür tahakkümü ve devlet baniliğiyle sağlayan millet-ler sosyolojik ve hukuki zaviyede hâkim-bütünleştirici güç kabul edilir. Nüfusunun en az %85 inin Türk milliyetiyle kendini tanımladığı bir ülkenin adının Türkiye olması ve o milletin tanzim ettiği sosyal nizam, hukuk ve kültür formuna göre ülke yaşayışının tezahür ve tanzim eylemesi ancak akli sorunu olan esemesiz tipleri rahatsız eder...

“Türk Milli kimliği etnisitedir” diyerek kapsayıcı ve ortak noktada buluşturucu amir özelliğini bir kenara itmek sadece dangalozluk değil aynı zamanda gerçeğe sabotajdır!.. Kürtlerin kendi dilleriyle yaşaması asla rahatsızlık vermez; keza Arapların, Zazaların, ermeni ve Rumların hatta Musevilerinde öyle... Dillere persenk edilen asimilasyon şayet bu ülkede yaşansa sanırım şimdi bu makaleyi yazmıyor olacaktım...

“Anayasadan Türk Vatandaşlığı ibaresi çıkarılmalıdır” meşhur galatını kullanan Nihal Bengisu Karaca, Hilal Kaplan gibi kibar hanımefendiler demokratik kültür ve fikri teşebbüs hürriyetleri baz alındığında elbette konuşabilirler.. Ancak bu lakırdı “biz Türklerce” sadece kuş tüyü yataklarında gördükleri bir hayal ve mamalarını yedikleri medya plazalarında cereyanda kalmalarından sebep bir üşütme ziyanı olarak telakki edilecektir...