Sebebi hikmeti de, “ kerameti kendinden menkul” hadiseler!
Bir tarafta, dünya konjonktüründeki köklü değişimler…
İslam coğrafyası tabanında, “ Hasretle” istenen birleşmeler…
Bir tarafta da, ülkemizdeki baş döndüren hızlı gelişmeler…
Tabiatıyla Pendik’teki yerel seçimi de etkileyecektir.
Bu manada da bir önceki yazımda:
”30 Mart 2014 yerel seçim havasından çıkmış…
Tamamen genel seçim havasına girmiş bir prova seçimdir” demiştim.
Büyük bir ekseriyet okurlarımdan olumlu tepkiler aldım.
Ancak bazı okurlarım da, yaptıkları yorumlarda…
Telefondaki görüşmeler de…
Sokakta ve çeşitli toplantılardaki karşılaşmalarımızda;
bu ifadelerimi kabullenmedi.
‘Ne alaka? Bu hükümeti seçecek bir seçim değildir…
Biz Pendik’te belediye başkanını ve meclisini seçeceğiz’ dediler.
Hatta ve dahi ‘gerisi teferruattır’ gibi farklı düşündüler.
Özgür her düşünceye saygımız vardır elbette. De…
Dikkat edilirse “kazın ayağı” hiç de öyle gözükmemekte!
Çünkü global dünyadan ve çevremizden kendimizi izole edemeyiz.
Sosyal, siyasal, ahlaki ve ekonomik hareketlenmeler,
Anında toplumun tüm katmanlarını etkilemekte…
Karar verme dengesini; lehte veya aleyhte değiştirebilmektedir.
Hafızalarımızı canlı tutmamız gereken bir devredeyiz.
Nerelerden nerelere geldik…
Hatta ve dahi gelecekteki beklentilerimiz nasıl gerçekleşecek?
Bu temel sorunun cevabı öncelikle “istikrar” olmalıdır.
Ancak bu istikrar anlayışında, “pompalanan” ayrışmalar…
Bizi sert, keskin ve radikal kutuplaşmaya götürmemelidir.
Ne başka bir Türkiye, ne de başka bir Pendik vardır.
Dolayısıyla Pendik’teki istikrar, ülkenin istikrarına katkı sağlayacak…
Cumhuriyet tarihinden beri eksik kalan hizmetler de kesintiye uğramayacaktır.
Katılır veya katılmazsınız… Oy ve tercih sizin elbette.
Sadece sağduyuyla Pendik’e yapılan yerel hizmetlere bakarsanız…
Bunun binlerce katının ülkenin tamamında olduğunu göreceksiniz.
Bu ve benzeri ifadelerimden…
Diğer partilerin seçimlere girmemesi anlamı çıkarmayınız lütfen!
Ancak projesiz ve kaynaksız vaatlerin…
Hamasi nutuklarla siyasi ikbal beklentilerinin;
Ülkeyi ve bu milleti çok geri bıraktığı da unutulmamalıdır.
Şunu, bunu yapacağım diyenlere bakıyorum da;
O söylemeye çalıştıklarının katlarca fazlasını kısa sürede yapmış…
Daha yüksek değerlerde plan ve projeleri üretmiş…
Bunları da maddi ve manevi alanda uygulamış bir anlayışı:
Sırf siyasi farklılıklarla yıpratmamak gerekir diye düşünüyorum.
Ha, yapılanlar ortada. Yapılacak olanlar da bir şekilde tanıtılmakta.
Beğenilmeyen ve eksik kalanlar varsa ki, olabilir…
Bunlar için de “diyalog” kapısı kapanmadı.
Pendik’teki seçim; İstanbul Büyük Şehir Belediyesini…
Akabinde, “Cumhurbaşkanlığı” seçimini…
Sonrasında da, T.B.M.M. Seçimlerini…
Bunların sonucu da, “Türkiye’nin istikrarını” etkileyecektir.
İstikrarsız ve güçsüz bir Türkiye kime yarar?
İşte bu sorunun cevabını 30 Martta hep birlikte göreceğiz.
Ancak her ne düşünürseniz düşünün…
Büyük Türkiye sevdasından asla vazgeçmeyin.