Penturk Haber
2013-05-24 05:59:26

Çözüm süreci

24 Mayıs 2013, 05:59

MHP de Milliyetçilik var Hareket az. AKP de kalkınma var, adalet az; CHP'de Cumhuriyet var Halk az, BBP de Birlik var; büyüklük az. BDP’de ise sadece parti var. „

Bizde diplomasi kadar iç politika da insan adları değil, yer adları hâkim olmaya başladı.

Soyadı kanunundan önce böyleydi. 

İnsanlar doğdukları yer adlarını soyadı gibi kullanırlardı.

Bugün de yer adlarının geçerli bir kullanımı var.

Ankara İmralı’yla görüşürken mesela.

Mesela Kandil’e mesajlar giderken.

Mesela “Okyanus ötesine” selam gönderirken.

Ankara’yı anladık da, İmralı nerenin başkenti oldu ki? 


Devlet görüşünce korumalı bir alan oluyor.

Hükümet görüşünce ithamlar başlıyor.

Demek ki devlet ve hükümeti ayırmak gereği duyuluyor…

Çözülenler var, çözülmeyenler var.

Çözüm sürecinin bir yansımasını esnaf ahlakında da görmek lazım.

Milletimizin parayla olan halveti hiçbir şeye benzemiyor.

Bütün ideal işleri ve kişileri geçmişte kalan bir milletimiz var.

Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. 

Bizim tarihle ilişkimiz de böyle olsa gerek.

Hâle yansıyan, geçmişin gölgeleri ya da başka ülkelerin günümüzdeki yansıması.

Gölgelerin arkasına saklanarak haldeki sıkıntılarla yüzleşmektir yaptığımız.

On gölgeden bir ışık çıkmayacağı da açıktır.

Geçmişin hoş sedalarına takılmak, geçmişin anlamını ıskalamak olur.

Geçmişin duygusal yastık olmasını bırakıp, geleceğe savrulan ok olması zamanıdır.

Aksi durum da geçmişin hali baskılamasına yol açar.

Filizleri en büyük engeli de onu gölgeleyen ağacın kendisidir.

Filizi meydana getiren ağacın kendisi olsa da…

Öte yandan…

İnsanın kutsallığına uygun bir mantık oluşturamadık.

Sistemin kutsallıktan uzaklaşan insanların terbiyesini verme üzerine kuramadık.

Devletin kutsal olarak algılanması, devletin adalet, sermaye ve gücüyle ilişkiliydi.

Güç ve sermayenin bireyler eline geçmesiyle, sermaye kutsallaştı. 

Adalet zaten sermayenin elinde kapatma oldu.

Emeğin kutsallığı zaten olmadı.

Kutsal ise her zaman oldu.

Kutsalın tecellisi değişti sadece.

Her toplumda biriken dinamikler, dönüşüm adıyla sadece o dinamiklere yön çizer. 

Ortaçağda Papa, Rönesans’ta Aristo kutsaldır.

Aslında farklı göründüğümüz onca noktada aynı yanlışı farklı kılıflar altında devam ettiriyoruz. 

En iyi birlik noktamız da bu.

Misyonların kooperatifleşmesi onları komisyonculuğuna dönüştürüyor.

Ülkedeki farklı dinamiklerin çatışma yerine birbirini anlamaya dönüşmesi millet olma sürecine yardımcı olacaktır.

Artık Kürtlerin Türklerle değil, bizzat Kürt patronuyla imtihanı başlayacak.

Etnik Kürt aidiyetleri yerine, sınıf bilinciyle yeni kimlikler oluşacak.

Sonra Kürtçeler arasında yeni sınıflar oluşacak…

Ve Vali yerine bizzat kendi seçtiği belediye başkanını sorgulayacak insanlar çıkacak.

O zaman asıl normalleşme olacaktır.

İnsanın varlığına dair asıl sorgulamalar o zaman olacaktır.

Türkiye'yi mücavir ülkelerin Doğusu ve Batısıyla değil, Doğuyu ve Batıyı kendisinde yoğuran bir haddehane olarak görmek lazım.

Türkiye’nin genlerinde olan siyaset aklı, gördüğümüz bütün çatışmaları verimli bir şekilde gelecek inşasına dönüştürecektir.

Siyasetin ve ticaretin ahlaksızlık ve ahlaksızlardan arınması hızında Türkiye dünya gücü olacaktır. 

Öcalan'ın Türkiye'ye teslimi bir anlamda kucağımıza bırakılan bombaydı. 

Türk Devlet aklı yenilerde o bombayı ülke lehine değerlendirdi.

Aramıza dışardan birilerini sokmadan ev içinde kavgamız kucaklaşmamız olacaktır. 

Türkiye bir milletin tamamının evidir. 

Ensar hamurundadır.

İfade hürriyet vardır ülkemizde.

Maliyeti de vardır.

İfade hürriyeti içinde saçmalayış da barındırır. 

O nedenle saçmalamak hürriyeti de vardır. 

Mehmet Metiner bunu en iyi kullananlar arasında.

Çözüm süreci derken, çözüm aleyhtarı bir ruh halini tahrik ediyor.

Öte yandan, vatana inanan camianın bir an evvel güneydoğu bölgemizde ve Kuzey Irak'ta yatırımlar yapması harika olur.

Fetih ruhlu milletimiz, artık kendi içini, ruhunu fethetmelidir. 

Her fetih hizmetkâr olarak başarıya ulaşır.

Baykal'ı harcayan aklın arkasını okuyunca, Türkiye'nin nelerle muhatap olduğunu anlarız. 

Kasetlerle yazılmak istenen bir gelecek var.

Bir cemaat lideri, CHP eski lideri, sonra MHP'li vekillerin kasetlerle vurulmasını toplu olarak görmekte yarar var.

Kasetle gidenlere sevinenlerin DVD ile de kendileri gidecektir.

Bir rüya belki, ama Mecliste istediği kadar kavga etseler de liderlerin ayrılırken kucaklaşmaları harika olacaktır. 

Sözde değil sadece...

Kaset üreten mekanizmalar siyaset üreten mekanizmaları yönlendirmek, onlarla milleti yönlendirmek ister.

Artık milletimizin dışarıya bakması lazım. 

Dışarıya akması lazım. 

Akmayan milletin kokması kendi içinde oluyor.

Türk markaları yeni dönemde yeni sancaklarımız olacaktır. 

Markaya milleti feda etmeden, milleti markalaştırmak zamanıdır.

Türkiye “son vatan” dersek, Türkiye'nin varlık sebebini unutmuş tarihini silmiş oluruz...

Milleti ve milliyeti en güzel, ürettiğimiz iş ve hizmetle milletimize ve diğer milletlere sunabilmek yine bu milleti güçlü kılacaktır.

Vatan dediğimiz vatana dair ne varsa onlar için ölümü göze alacak kadar yaşamı zorlamak bilincidir. 

Yaşamak, ölümüne dek yaşatmak.

Vatan karnımızın değil, ruhumuzun doyduğu yerdir. 

Türkiye o açıdan bir Ensar Vatandır.

Keşke vaktiyle sosyalist fikirler de felsefi olarak tartışılabilseydi. 

Yine karşısında felsefi derinlikli fikirler olsaydı...

Türkiye'de fikir denince akla kamplaşmalar geliyor. 

Hâlbuki fikir temelde bireyseldir; ancak bencil değildir.

Ancak hala fikirlerle değil, sloganlarla uğraşıyoruz.

Semboller çatışıyor, insanları da çatıştırıyor.

Taksim'de AVM yapınca, Moskova'da McDonalds açılmış gibi bir fetih ruhu oluyor.

Hosteslere kırmızı ruju yasaklamak yerine beyaz ruju da yanında vermek lazımdı.

Her türlü soruna rağmen, Türkiye Mevlana'dır, Yunus'tur, Hacı Bektaş-ı Veli'dir. Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyetidir. Ve Canandır.

Önce de yazdım. "Savaş" Türk-Kürt arasında hısım savaşı değildi. Barış da Türkiye ile hasım devletler arasında olacaktır.

Öte yandan, Öcalan'ı kucaklarken meşru siyasi partileri dışlamak bir duvarın tuğlasıyla diğer tarafı örmek gibi oluyor. Hatta tavanın...

Partiler milleti parti parti bölen değil, farklı fikirlere rağmen milleti birleştiren yapıda olmalı.

MHP de Milliyetçilik var Hareket az. AKP de kalkınma var, adalet az; CHP'de Cumhuriyet var Halk az, BBP de Birlik var; büyüklük az. BDP’de ise sadece parti var.

Toplumsal bir sıkıntımız: sanatta, hayatta toplumsal düzende makul bir aristokrasinin oluşmamasıdır. Osmanlı-TC kopuşları da bunda etken oldu.

Siyasetimizdeki aristokrasi eksikliği de cabası. 

O nedenle, çok bağıran çok kazanacağını sanıyor. 

Eh küfürler de cabası.

Devletin özgüveni olursa, milletin de olacaktır.

AB'yi girmemiz Yunanlarla sınırları kaldırmak açısından iyi olabilir. 

Yoksa hikâye bunlar. J

Homer zaten derlemeciydi, ama Sokrat'la Hallacı, Nesimi'yi yan yana düşünmek güzel.
Yıllarca İstiklal Savaşımızı Yunana karşı imiş anlattık törenlerde. 

İngiliz'in nerdeyse adı geçmedi, farkında mısınız?

Livaneli'yi Yunanistan'dan sorumlu Devlet bakanı yapmak lazım.

Söyle bir düşününce, Yunanları ve Yahudileri en iyi İngiliz’in kullandığı hatta Ortadoğu'da kendini kamufle ettirdiği açıkça ortaya çıkar.

Türkiye'nin büyük olmasını istiyorsak bizim eczacı gibi olaylara bakmak lazım. 

İlaca alternatif ürünleri de vitrine koymuş satıyor.

Devlet dediğimiz de farklı insanları milletin ve ülkenin hizmetine sunmak için vardır.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.