Penturk Haber
2013-11-12 02:56:52

Almanya İzlenimleri

12 Kasım 2013, 02:56

 Bir vesile ile geçenlerde bazı Alman şehirlerinde bulunduk.

İnsan kendini Almanya’da hiç yabancı hissetmiyor.

Türklerin buradaki varlığı hem bir sıcaklık katıyor hem de Türkiye’deki Türklere ayna oluyor.

Almanlaşan Türklerin varlığı da işin bir parçası.

Bazen Türkleşen Almanları da görüyorsunuz.

Alman GSM şirketleri GSM kartları ve cepten internet konusunda iyi değil.

Aslında işlemler açısından pratik de değil.

Heidelberg Venedik’ten çok daha güzel bir yer.

Hem köklü bir üniversiteye sahip hem de tarihsel dokuyu korumuş olması güzellikleri arasında.

Almanlara dair iki yanılgım olmuş.

Birisi tahminimden daha sıcaklar.

İkincisi sandığımdan daha tembel ve beceriksizler.

Alman aklı fazla bürokratik ve faydacı değil.

Alman kültüründe Goethe’den çok Thomas Mann var gibi.

Almancada ortaya çıkan ilginç bir durum daha var. 

“Sein” fiili “olmak” anlamına geldiği gibi “günah işlemek” fiili de aynı kökten geliyor.

Bir anlamda var olmak ve günahkâr olmak fiilleri Hıristiyanlıktaki asli günahı çağrıştırıyor.

Emlak sektörü özellikle kiralama konusunda hem çok hantal ve pahalı.

Öte yandan, bizim bulunduğumuz dönemde Amerikan askerleri Heidelberg’i terk etmişlerdi.

Bunun Almanlar için gurur veren bir milli kimlik tarafı var.

Almanlar, Amerikalılar ülkelerinden ayrıldıkça kendi ülkelerinin istiklal savaşını kazanıyor gibi hissediyor.

Bilindiği gibi, Almanya hâlâ işgal yasalarıyla yönetiliyor.

Hitler sonrası Almanya ateşkes imzalamış ve akabinde aslında Amerika güdümüne girmişti.

Almanların Berlin Duvarının yıkılmasıyla yeniden kazandıkları özgüvenleri artmıştı.

Amerikalı askerler ayrıldıkça da benzer bir milli onur hissediliyor.

Almanya’nın BM vb. kuruluşlarda veto hakkı yok. 

Dahası, düzenli milli ordusu da yok. 

Bunun yerine Almanya hülle yaparak polis teşkilatına ve istihbarata ağırlık vermiş.

Öte yandan, Almanların yakın zamanda bu konumda değişiklikler yapacağı açıktır.


Efkâr ve Herzeler

Yalan dünyada boşuna gerçek ararız.

Korku titrer sesinde bazen yolcunun, yolcu yol olmuştur.

Kierkegaard korku ve titreme demişti bunun adına: fear and trembling.

Titreyen ses, intikam kadar yenilginin sesidir.

Yolcu değil, yol sarhoştur.

Suskunluk ikrar mıdır?

Korku mudur?

Nefret mi?

Aşk mı?

Yalan mı?

Gerçek midir?

Yerin altı yoksa üstü müdür? 

Yoldan gelen yorgundur. 

Yol yalan olunca, rahat olmak lazımdır.

İçine Allah’ı koyduğumuz yalan, yalanların en zalimidir.

Kiminin dini aşktır; kiminin dili aşktır.

Aşk kiminin dilindedir; kiminin dinindedir.

Kiminin aşk dediği sarhoşluğudur. 

Sarhoş yalan söylemez.

Ney deyince kamıştan olur. 

Taştan ney olmaz.

Eşyaya sinen bir ruh vardır. 

Tarih de aslında bu ruhtan ibarettir.

Kelimeler, kelimeler, kelimeler…

Pinokyo’nun yalanları burnundan anlaşılır da ya Pinokyo’yu imal edenin?

Yusuf’un rüyası kadar, Mısırlı naibin de rüyası sadıktı.

Gerçeği yalandan ayıran sözler değil gözlerdir.

Tanrı ile totem arasında bir büyük fark vardır. 

Tanrı tüm insanlara, totem bir kişiye ya da topluluğa hitap eder.

Kelimeleri bir şey anlatmak için değil, gizlemek için kullanan çoktur.

Sabah gibi gelir

Akşam vakti.

Loş yağıyor. 

İlla ki damlalar

Haydi buharlaşın

Anlaşılsın diye âlem!

Tozutursa sisler

Olsun deriz.

Yalnızlıktır gerisi.


Yok artık!

Olmaz ki

Tufanda gemi.

Al kendini yanına;

Halin sende kalsın!

İlerde buruşurken hüzün,

Lâkin gölgede, 

Ağırdan alan, 

Sahici ölüm var.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.