"ÖZGÜN BİR ÜSLUPTU, ŞAHSINA MÜNHASIRDI"
"Öbürleri zannediyorum kendilerini anlatma durumunda onun gibi değillerdi, onun kadar kendilerini ifade edemiyorlardı. Fuat Köprülü'nün kıymetli talebelerindendi ve aynen onun gibi bir edebi üslubu vardı. O özgün bir üsluptu, kendi şahsına münhasırdı. Kaynaklara inen tek tarihçi o değildi yani başka hocalarımız da vardı. Fakat onların içerisinde derhal anlaşılıyor ki mukayeseli hareket eden, başka yeni kaynakları arayan bulan ve onları kullanan biriydi. Edebiyat bilgisi kuvvetliydi, Farsça divan okuyabilirdi. Bu da ona has bir özellikti. Sonra zaten ortaya çıkmıştır ki bu muasır edebiyat tarihçilerimizden daha güçlü bir yanıydı. Edebi teknikleri iyi bilen hatta yerine göre şiir yazabilen tarzda biriydi. Şanslıydı, Abdülbaki Gölpınarlı'nın yanında talebelik yapabilmiştir."
"DİL BAKIMINDAN ZENGİNDİ"
Eski Türk nesillerinin Avrupa'ya çıkmakta şanslı olmadığını, dış dünyaya açılma şansına kolay sahip olamadıklarını anlatan Ortaylı, "Halil Hoca'nın da İkinci Cihan Harbi'nden sonraki yıllara kadar böyle bir şansı olmadı ama bu olmadı diye dil öğrenmemiş değildi. Avrupa dillerini oturup, mükemmelen öğrenmişti. Dil bakımından zengindi. Yeni kaynakları kullandı, yeni metotlarla dünyaya açıldı. Balkan tarihine yeni görüşler getirdi. Bu sayede de Halil Hoca oldu." dedi.
"HALİL BEY DEMEK, YOĞUN ÇALIŞAN BİR TÜRK DEMEKTİR"
Prof. Dr. Ortaylı, İnalcık'ın, sürekli çalışmaya ve tetkik etme erken yaşlarda başladığını vurgulayarak, "1939 mezunudur. 1941'de doktorasını vermiştir. Çalışamaya da ölünceye kadar devam etti. Çok meşhur bir deyim vardır, '100 sene yaşa 100 sene öğren' diye hakikaten öyleydi. 90 yaşından sonra bile kalemi eline aldı. Halil Bey demek, yoğun çalışan bir Türk demektir." ifadelerine yer verdi.
İnalcık'ın sağlığına çok dikkat ettiğine vurgu yapan Ortaylı, şunları kaydetti:
"Sağlığı kadar çalışmasına da dikkat ederdi. Düzgün çalışan biriydi. Öğrenciyi ciddiye alırdı çok şey öğretirdi, ciddi olmalarını da beklerdi, sert bir hocaydı. Lisans ve doktora öğrencisiyle ciddi olarak uğraşan, takip eden bırakın Türkiye'yi dünyada nadir bulunan profesörlerdendi. Ayrıca yormazdı da, toparlayan, teşvik eden bir hocaydı. Zaten insanlar, iyi bir hoca olduğunu 3 kıtada da söylüyor. Bizim için bir örnektir. Tarihçiler panteonunda yerini almıştır."