Penturk Haber
2014-05-26 12:07:27

Yandaşlar Koç'a Çarptı!

Yıldıray ÇİÇEK

26 Mayıs 2014, 12:07

 Hz. Ali (r.a.) dostluğu ve düşmanlığı şu şekilde tarif etmişti.

 

"Dostların üçtür:

 

a) Dostun,

 

b) Dostunun dostu,

 

c) Düşmanının düşmanı. 

 

 

Düşmanların da üçtür:

 

a) Düşmanın,

 

b) Düşmanının dostu,

 

 c) Dostunun düşmanı. "

Şimdi bu tariften yola çıkarak ve ilişkilerine bakarak Başbakan Erdoğan'ın kime dost, kime düşman olduğunu anlayabilmeniz mümkün müdür? Başbakan Erdoğan'ın dostluğunu ve düşmanlığını belirleyici tek ana sebep şahsi ve siyasi menfaatleri olmuştur hep. Dün dost dediğini bugün düşman, dün düşman dediğini bugün dost diye sunabilme kabiliyeti vardır. Millet ve toplum menfaati onun için hiçbir anlam ifade etmiyor. Etmediğini de bugüne kadar milleti ve toplumu kutuplaştırmasından, ayrıştırmasından çok net göstermiştir.

Daha önceki yazılarımda Başbakan Erdoğan'ın bu özelliklerine defalarca değinmiştim. Koç grubunun açılış törenine katılınca da onun dost ve düşmanlık ölçülerini tekrar etme ihtiyacı hissettim.

Çok gerilere gitmeye gerek yok sırf 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi miting meydanlarından ve televizyon ekranlarından Koç ailesine söylediği sözlere ve bugün hiçbirşey olmamış gibi sergilediği davranışlara bakınca insan doğal olarak siyasi bir omurga arıyor.

Fethullah Gülen'e ait yasadışı ses kayıtlarında Koç ailesinin fertlerine "Tesbih ve Ananas" hediye ettiği ortaya çıkmıştı.

Recep Tayyip Erdoğan, miting meydanlarından ve televizyon ekranlarından o çok rahatsız edici ses tonuyla "İçerideki bazı iş adamları ile bazı işveren örgütleri ile ittifak yaptılar. Türkiye'nin iş ortamını, yatırım ortamını karalamak istediler. Şifre ne? Şifre 'ananas'. Şifre ne? Şifre 'tesbih'. Kimlerin kimlerle iş tuttuğunu görüyor musunuz? Kimlerin kimlerle hareket ettiğini görüyor musunuz?" şeklinde bağırıyor ve Koç ailesini "paralel devlet" diye uydurdukları yapının adamları olarak gösteriyordu.

Aynı Koç ailesini Gezi olaylarında da "Suça yataklık etme" gibi ağır ifadelerle suçlamıştı. Gezi olaylarındaki çatışmalarda bazı yaralılar Koç grubuna ait Divan Oteline sığınmışlardı. Bu durumu da "Diyorlar ki "otele polis saldırdı" durup dururken saldırmadı. O meydanlarda polisle çatışanlar oraya gitti. Oranın sahipleri de onlara güzel bir ev sahipliği yaptı. Oranın peşinden polis oraya girdi. Biliyorsunuz yasalarda yataklık etmek de suçtur. Bu bir yataklık etme suçudur aslında." şeklinde değerlendirmişti.

Koç grubunu "Faiz lobisi" olarakta suçluyordu.

Recep Tayyip Erdoğan yandaş medyasını, tetikçi kalemlerini de Koç ailesi hakkındaki bu sözlerle öylesine gaza getiriyordu ki, onları durdurabilmek imkânsızdı.

Yeni Akit'in yazarı Ersoy Dede "Divan Oteli'nin süreçteki rolü bile Rahmi Koç ve otelin diğer hissedarlarını tutuklatmalıydı." ve "Eğer bu yazı benim son yazım olursa bu tez doğrulanmış olacak. Yok ben gazetecilik hayatıma devam edeceksem, Rahmi Koç'u elleri kelepçeli göreceğim." içerikli yazılarını bile yazmıştı.

AKP'nin yandaş ve havuz medyası Koç ailesini sürekli manşetlerden hedef gösteriyordu.

Başbakan Erdoğan'ın 30 Mart seçimleri öncesi Koç ailesi hakkında söylediği sözler kulağımızda çınlarken, yandaş medyanın attığı manşetler gözümüzün önüne gelirken bir baktık ki, Başbakan Erdoğan Koç ailesinin fabrikasını açıyor ve açılış töreninde Koç ailesine övgülerde bulunuyordu. Gel de bu Başbakanın dostluğuna yahut düşmanlığına güven!

"Suça yataklık eden, Paralel Devletin adamı, Faiz lobisi, eli kelepçelenecek, ananas ve tespih şifrecisi" Koç ailesinin fertleri ne oldu?

Evet, ne oldu Recep Tayyip Erdoğan? Evet, ne oldu yandaş medya?

Daha iki ay önce Koç ailesini yerden yere vuran Başbakan Erdoğan'ın bugün Koç ailesinin fabrikasının açılışına katılıp övmesi karşısında şaşkınlık yaşayan yandaşlar sosyal medyada nasıl propaganda yapıyor biliyor musunuz?

Aynen şöyle :"Başbakan Erdoğan, Koç ailesine nasıl diz çöktürdü görüyor musunuz?"

Son yıllarda ve aylarda söyledikleri sözler ortada iken, Koç ailesinin açılışına katılan bunlar, öven bunlar ama yapılan propaganda işte bu… Allah akıl, fikir versin…

Bu şaşkınların hali aynı Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibidir.

Bir gün Nasrettin Hoca'nın yanında oturan birisi kendini tutamayıp seslice yellenivermiş. Sonra utanarak belli olmasın diye ayağıyla tahtayı gıcırdatmaya başlamış.

Hoca adamın kulağına eğilerek :

"Haydi sesini benzettin diyelim," demiş , "ya kokusunu ne yapacaksın?"

***

Ey şaşkın AKP'liler her manada kokunuz çıktı, istediğiniz sesi çıkarın fark etmez.

Başbakan Erdoğan'ı siz kendi haline bırakın… Her sözüne atlayıp rezil olmayın. Unutmayın onun dostu ve düşmanı yoktur. Sadece şahsi ve siyasi menfaatleri vardır. Onun için o kılıktan kılığa girer, siz girmeyin…

Koç ailesi konusunda yaptığınız propagandalarla rezil olduğunuz gibi, Soma faciası sonrası yayınlarda da yeterince rezil olmuştunuz.

Başbakan Erdoğan Soma'ya sözde acı paylaşmaya gitmiş, orada kendini protesto eden madenciyi "Nereye kaçıyorsun ulan İsrail dölü" diye kovalayıp tokatlamıştı. Sizde maden ocağı sahibi Alp Gürkan'ı "İsrail'in adamı" diye etiketleyerek kötülüğün sebebini bulmuş pozları veriyordunuz. Ne oldu? Peşinden gittiğiniz ve 'U' dönüşlerinizden bıkmadığınız Erdoğan AKP'nin grup toplantısında "Ankara'da milli gün resepsiyonunu iptal eden İsrail'e teşekkür ediyorum" diyerek size bir kez daha Pinokyo durumuna düşürmemiş miydi?

Sizde acınacak halde olduğunuzun farkındasınız da, iktidarın büyüleyici nimetleri sizi bu misyonunuzdan uzaklaştırmıyor değil mi?

Siz siz olun her şeye hemen atlamayın… Başbakan Erdoğan bir dakika önce ne demiş önce ona, bir dakika sonra ne demiş sonra onu bakın… Elbette biraz şahsiyet ve karakter varsa bundan büyük ders çıkarırsınız.

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.