Penturk Haber
2014-06-27 16:01:28

TEMEL(SİZ) SİYASET

27 Haziran 2014, 16:01

 Siyaset aslında bir bilim dalı olmasına rağmen, diğer bilimlerden farklı olarak, halkın neredeyse tamamının ilgilendiği bir daldır. Bu yönden bakıldığında siyaset, bilimden uzaklaşmış ve yanlış yorumlamalara elverişli duruma gelmiştir.

Ülkelerin siyasi durumlarını, o ülkenin kendine has dinamikleri, sosyo-kültürel özellikleri ve tarihsel gelişimi belirler. Aslında siyasi düşüncelerin tamamı bu özelliklerden yola çıkarak şekillenir. Ülkemizdeki siyasete de bu bilgilerin ışığında bakmak gerekir.

Türk milleti uzun yıllar boyu hanedanlar tarafından yönetilmiş ve bu istisnalar dışında ses çıkarmadan boyun eğmiştir. Tarihsel sürece bakıldığında millet genel olarak devlet yönetiminden uzak kalmış ve teba olmayı benimsemiştir.

İslam öncesi ve sonrası diye ayrılan tarihimizin tamamında bu durum geçerlidir. Yöneten hanedanın kutsallığına inanılmış, bireylerin kendi düşünceleri önemsenmediği için gelişme kısıtlı kalmıştır. Son hanedan Osmanlı zamanında da durum aynıdır. Fakat tanzimattan sonra gerçekleşen yenilikçi reformlar, yıllardır süre gelen alışkanlıkları yıkmaya başlamış ve toplumun birçok kesiminden aydınlar çıkmaya başlamıştır. Son dönem İttihat Terakki hareketi bunun en büyük örneğidir. Devlet yönetiminde söz sahibi olmak isteyen bir grup türemiş ve son noktada söz hakkı bulmuşlardır. Fakat bu grup mensupları bile hanedanın varlığından ve babadan oğula geçen sistemden yana hareket etmişlerdir.

Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının, kurtuluş mücadelesinden sonra kurduğu cumhuriyet, tarihimizdeki tüm ezberleri bozmuştur. Bu sistem artık her vatandaşın yönetimde söz sahibi olabilmesinin önünü açmıştır. Siyaset bilimi açısından tarihimizdeki bir dönüm noktası olan bu devrim ile ülke yönetimi, neredeyse tüm bireylerin gündeminde olmuştur.

Tüm bu gelişmelere rağmen, tarihsel süreç, milletimizin siyasete bakışının bilimselliğe dayanmasını sağlayamamış, çoğu zaman ezberden ilerlemesine engel olamamıştır.

Siyasetin bir birlim dalı olması, eleştirisiz ve sorgusuz olamayacağı anlamına gelir. Fakat yüzyıllarca yöneticisini sorgulamamış bir millet, bunu hala üzerinden atamamıştır. Günümüzde de durum budur. Halkı hamaset üzerinden yapılan siyasetle kendine bağlamak ve korku politikası ile de kendinden kopmasını engellemek siyasetin ana temeli olmuştur. Eskinin hanedanı günümüzde hegemon partiye dönüşmüştür.

Hegemon parti anlayışı, tek partili diktatör rejimlerin yumuşak versiyonudur. Dikta rejim, istediğini vatandaşa zorla söyletir, hegemon parti çeşitli oyunlarla söyletir. Aralarındaki tek fark birinde halk yönetimde söz sahibi olmadığını bilir, diğerinde ise halk kendini söz sahibi zanneder. Hegemon parti korku politikasını daha yumuşak uygular. Diktatör ölümle tehdit ederken, hegemon parti lideri (gizli diktatör) kendi başta olmazsa herkesin yoksullaşacağı, yerine gelenlerin hizmet etmeyeceği gibi söylemlerle yumuşak tehdit eder. Halkın içinde dolaşan ve yoğun propaganda yapan ama halkın gerçek kimliğini bilmediği propaganda grupları kurarlar. Bu grupların üyeleri halkın neyi nasıl düşüneceğini, yönetimin istediği şekilde ayarlamak için çalışmalar yaparlar. Liderlerinin miting alanlarındaki üstü kapalı bilinç altı tehditlerini onlar sahada bizzat halkın içinde konuşup, her kesimi etkilemeye çalışırlar. Olumlum bir gelişmeyi katlayarak anlatıp, olumsuz gelişmeleri konuyu değiştirerek örtbas ederler. En çok duyduğumuz "çalıyor ama çalışıyor", "sanki öncekiler yolsuzluk yapmadı", "iktidar değişirse ekonomi çöker" gibi cümleler hep bilinç altı korku siyasetinin meyveleridir. Tarihte bu güne kadar sorgulamaya alışmamış bir milleti, bu şekilde hakimiyet altına almak tabiki kolaydır.

Böyle bir düzende demokrasinin, çoğulcu değil çoğunlukçu olarak yorumlanması doğaldır. Çoğunlukçu demokrasi anlayışına göre, çoğunluğun veya en büyük azınlığın kararları mutlak doğruyu teşkil eder. Bunun sonucunda da halk, hegemonya altında yaşam sürer. Özgürlük kavramı bile kişiden kişiye göre değişen bir toplum oluşur. Çünkü toplum gerçek özgürlüğü öğrenemez, öğretilmez.

Bireylerin şahsiyetçilik anlayışına sahip olmaları gerekmektedir. Her şahıs doğruyu sorgulamalı, gerekli yerlerde eleştirilerini gönül rahatlığı ile yapmalıdır. Böylelikle toplumda gerçek aydın sayısı artacaktır. Aydın bireyler yetiştiremeyen toplumların gelecekleri karanlıktır. Siyasetin, bilimin ışığında yapılması için bu konular dikkate alınmalı ve ülkemizdeki temelsiz siyaset anlayışı değişmelidir.

Volkan USTA

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.