Penturk Haber

Yeniçeri'nin tepkisi: Çıkar Türk’ü anayasadan Anayasa demokratik olsun!

SİYASET

MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri bugün TBMM'de “Yükselen Türk Düşmanlığı ve Türkiye’nin Gündemini Rehin Alan Kitle Katliamcısı Öcalan” Konulu bir Basın Toplantısı yaptı. „

 MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, "Başbakan 'ben Kürt ve Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldım' diyor. Delikanlıysa Gürcü milliyetçiliğini de ayağının altına aldığını açıklasın" dedi. 
Yeniçeri, düzenlediği basın toplantısında, bugün Türkiye'de "Türk'e saldırmanın" yükselen değer haline geldiğini ifade etti. 

"Kürtçülük için ezber yapanlar ile Türkçülük için ezber bozanlar, 'şıracı-bozacı' misali omuz omuza vermiş bulunmaktadır" diyen Yeniçeri, Türk kelimesinin Anayasa'dan çıkarılmasıyla Anayasa'nın demokratik olmayacağını söyledi. 

Yeniçwei'nin açıklamaları şu şekilde:

Türk Kavramına Saldırmanın Cazibesi!
Türkiye’de bugün televizyoncusundan yorumcusuna, akademisyeninden köşe yazarına, siyasetçisinden STK’larına uzanan yelpazede “Türk”e saldırmak yükselen bir değer halini almıştır. Kısacası Türk ve buna dayalı olarak “Türk milleti” kavramı, AKP iktidarı döneminde “günah keçisi” muamelesi görmektedir.
Gafiller Türk’e saldırmanın aynı zamanda İslam’a saldırmak anlamına geldiğinin farkında bile değiller.
Dindar olduğunu sanan gafiller Türk’ün ne anlama geldiğini Papa’ya ve Luther’e sormaları gerekir.

Aslında bu mihraklar, Türk kavramı altında bilinçli olarak Türk milletinin Anadolu Coğrafyasındaki egemenliğine saldırmaktadırlar. 

Bu saldırılar zayıf, endeksli ve yumuşak zihniyetlilerde bir çözülmeye de neden olmuştur.
Bu bağlamda Türklüğünden “istifa” edenler, “sıkıysa beyaz Türklüğünden istifa et!” tehditleri yapanların lakırdıları arşı alayı sarmıştır. 
Kürtçülük için ezber yapanlar ile Türkçülük için ezber bozanlar “şıracı-bozacı” misali omuz omuza vermiş bulunmaktadır.
Abant Platformu sonuç bildirgesi şu cümlelerle başlamaktadır: “Hiçbir resmi belgede, Türk vatandaşlığının sosyolojik bir tanımı olmamalıdır. Bunun yerine, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı kavramı üzerine odaklanılmalıdır. Devlet, herhangi bir üst kimlik tasarlama girişiminde bulunmamalıdır”.
Celal Talabani, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasında Tayyip Erdoğan’la buluştuk. Kendisine dedim ki:“PKK bana geldi. Silah bırakmaya hazır olduğunu söyledi, Bunun için iki koşulu vardı. Biri genel af, öteki anayasadaki vatandaşlık tarifinin yeniden yapılması ve Türk sözcüğünün çıkarılması...” olduğunu söyledim.
PKK böyle istiyor… Böyle buyuruyor Zerdüşt…
Türk soylu olduğunu söyleyen bazı soylu (!) unsurlar “demokrasi” adına, Kürt olduğunu iddia eden eli kanlı militanlar “Kürtçülük” adına, İslam’a Fuller’in gözüyle bakan ayarı esnek İslamcılar (!) Küreselleşme adına Türk’ten kurtulmak istiyorlar.
İş adamından STK’lara, köşe yazarından sinema sanatçılarına oradan da televizyon programcılarına kadar –birkaç etkisiz eleman hariç- malum zevatın hedefinde Türk kavramı var. 
Türklük karşıtı malum zevat, bir yandan Türk kavramını etnik, ayırıcı, ötekileştirici, asimile edici, inkâr edici bir anlamla donatırken, diğer yandan da “Kürt” kavramını demokratik hak ve özgürlüklerin zorunlu sonucu olarak görüyor.
Bu zevata göre etnik bir kavram olan Türk anayasadan, yasalardan ve uygulamadan çıkarılmalıdır. Anadolu’dan hatta yeryüzünden silinmelidir. İnkâr ve asimilasyona son vermek adına Türk ve Türkçenin bıraktığı boşluk etnik ve azınlık unsurlarla doldurulmalıdır.

Malum aydın (!) için “Türk” kavramı demokratik anayasanın, barışın ve kardeşliğin önündeki en büyük engeldir. 
Fransız kavramı Fransa Anayasasını, Alman kavramı Alman anayasasını, İspanyol kavramı İspanya Anayasasını etnik anayasa yapmıyor ama Türk kavramı, TC Anayasasını etnik anayasa yapıyor. 

Çıkar Türk’ü anayasadan Anayasa demokratik olsun! 
Yapılmak istenilen; Türk Vatandaşlığının olmadığı anayasa, Türkçe’nin konuşulmadığı Anadolu, Türküsü/ağıtı söylenmeyen mezarlıkların olduğu ruhu olmayan coğrafya ve nihayet Türk Milletinin bulunmadığı Türkiye’dir.

İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi Mustafa Sabri en son 1 Temmuz 1927’de Türklükten şu sözlerle istifa etmişti: “Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme/ Beni Türk milletinden ad etme”. 2013 yılında bir başkası‘Kürtlüğümle gurur duyuyorum’ derken Ertuğrul Özkök “Türklükten İstifa ediyorum” diyecektir. 
Bu gelişmeleri yeterli bulmayanlar “Türklükten istifayı” da yeterli bulmayacak ve “Sıkaysa Beyaz Türklükten istifa et!” diyeceklerdir.
Tetikçi ve tahrikçi ise işi daha da ileri taşıyacak ve “Türk Ocakları kapatılsın!” diye ahkam kesecektir.
Olan bitenler sınır aşmanın ötesinde yükselen Türk düşmanlığının göstergeleridir.

İstifacılar, isminde Türk kelimesi bulunanlar ve istismarcılar taşıma cesaretini gösteremediği bu kavramları bir an önce bırakmalarında yarar vardır.

Öcalan’dan Sorumlu İlkesiz İktidar!
Kıbrıs Sorununu, 30 yıldır çözülmeyen sorun olarak sundular. Denktaş gibilerin izlediği “Çözümsüzlük çözümdür” politikasını terk ederek Kıbrıs sorununu çözeceklerini söylediler. Sonuçta Rumları daha da uzlaşmaz ve ellerini de daha güçlü hale getirdiler. Aynı şey “Ermenistan” konusunda yaşanmıştı. AKP yüz yıldır çözülmeyen “tarihi sorunu, tarih yapmak” üzere “komşularla sıfır sorun” stratejisini devreye sokmuştu. Aynı politik dil Suriye için de kullanıldı. Varılan yeri herkes biliyor.
Türkiye’nin yalnız insanının değil ekonomisinin de kanını emen terörü sonlandırmak amacı altında AKP, “denenmeyeni denemek ve ezber bozmak” üzere ikinci defa harekete geçti. Biraz devletten biraz Öcalan’dan tavizle terörü sona erdireceğini düşündüler.
Bunun için önce kan içici Öcalan’ın imajını düzeltmek ve itibarını sağlamlaştırmak gerekiyordu. Bu amaçla, İmralı’daki eli kanlı katili önce “dininde diyanetinde bir adam” olarak pazarlandı. Katilin dağa çıkardığı teröristler için “ağlamayan insan değildir” denildi. Sonuçta bize de yapılsaydı “biz de dağa çıkardık” diyerek teröristlerin döktükleri kanı, aldıkları canı önemsizleştirdiler. Terörün nedenini “Kürt sorunu” ile bağlantılı “asimilasyon ve inkar politikası”na bağladılar. Bu politikayı ret ettiklerini söylediler. 
Şehitlerin Ruhu İncitildi!
Terörist hainlerin baskını, yol kesmesi, pususu, mayını, Molotof kokteyli saldırısı sonucu katledilen on binlerce şehidin kanı yerde kaldı! Çanakkale’den Sakarya’ya toprağa düşenlerin ruhları incitildi.

PKK’nın, eli kanlı ele başısını akladılar onlarla mücadele eden komutanları ise topluca tutukladılar!
Genel Kurmay Başkanını terör örgütü mensubu sanık, PKK terör örgütünün iki numaralı ismi 33 Mehmetçik’in katili Şemdin Sakık’ı tanık olarak mahkemeye getirdiler.

Devleti, millet düşmanı katillerle muhatap etiler. 
AKP iktidarı iş başına gelinceye kadar, Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman bu kadar zavallı, asker bu kadar aşağılanmış, Türk milleti de bu kadar çaresiz konuma düşürülmemiştir.

AKP ile Türk kavramı birbirinin alternatifi kavramlar halini aldı. 
Ey AKP bu utanç sana yeter!
Tarih, kendisine kayıtsız kalan AKP’nin yaptıklarını itinayla kayıt altına alacaktır. 

Öcalan’ın İlişkilerden Sorumlu Bir İktidar!
Çocuk katili, kitle katliamcısı Öcalan’ın jimnastik ihtiyacıyla ilgili olarak Başbakan konuşuyor.
Başbakan Erdoğan’ın bizzat kendisi kimlerin ve ne zaman terörist başını ziyaret edeceğiyle ilgili açıklamalar da bulunuyor. Erdoğan, terörist başı Öcalan’dan sorumlu Başbakan haline gelmiş bulunuyor!
Öcalan’ın televizyon ihtiyacını ve hangi kanalları izleyeceğini Başbakan yardımcısı açıklıyor.

İş bununla da kalmıyor. İktidar milletten aldığı egemenlik kullanma yetkisini İmralı’daki eli kanlı terör örgütü lideriyle resmen paylaşıyor. 

Anayasa, idari yapı, kimlik ve yargı konularını TBMM değil İmralı ile yapılan pazarlıklar tayin edici hale gelmiş oluyor.

AKP iktidarı, Öcalan’dan sorumlu ilkesiz bir iktidar haline gelmiş durumdadır. 
Sonunda Öcalan, devletin gözetim ve denetimi altında avukatları ile diğer yolları kullanarak PKK’yı yönetir hale gelmiştir.

Hükümetin ve onun yönettiği devletin kendisiyle müzakere masasına oturması Öcalan’ın konumunu ve elini iyice güçlendirmiş durumdadır.

AKP, İktidar Umudunu Öcalan’a Bağlamış Durumdadır!
İktidar, terörü sona erdireceği propagandasıyla Öcalan’la yapılan görüşmeleri kamuoyu nezdinde meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Eğer terör devam edecek olursa bu mevcut iktidarın sonu olacaktır. AKP iktidarının devamı PKK ve terör örgütü elebaşısı kitle katliamcısı Öcalan’ın iki dudağının arasına girmiş bulunmaktadır.

Başbakan, “Başkanlık Sistemi” ve “Anayasa Değişikliği” için BDP’ye daha doğrusu Öcalan’a muhtaçtır.
Son gelişmeler Öcalan’ı, AKP’yle kedinin fareyle oynaması gibi bir konuma yükseltmiş bulunmaktadır.

Artık yalnız BDP ve KCK “İrademiz Öcalan’dır, muhatap alınacak adres İmralı’dır” demiyor, AKP de ‘geleceğimiz İmralı’ya bağlıdır’ diyecek hale gelmiş oluyor.
BDP’nin eş başkanı İmralı’ya gitmelerinin gecikme nedeninin Öcalan’ın, Paris suikastlarından sonra görüşmeyi kesmesine bağlamıştır. İmralı ziyaretinin devletin suikastlarla ilgisi olmadığı hususunda Öcalan’ı ikna etmesi sonucu gerçekleşeceği anlamına gelen sözler etmiştir. Oyunun kurallarını Öcalan belirler haldedir.

AKP iktidarı, Öcalan’dan sorumlu ilkesiz bir iktidar haline gelmiştir.
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.