Penturk Haber

Şefkat Çetin: Çözüm Süreci Oyalama Süreci Haline Gelmiştir

SİYASET

Şefkat Çetin: "İhanet sürecini devam ettirseler de bitirseler de çıkacak faturayı AKP ödemek zorundadır. Türkiye’nin kaderini bölücü bir örgütle pazarlığa bırakacak ölçüde akıl tutulması yaşayan AKP’nin ve iktidar olmanın yolunu AKP’lileşmekte bulan CHP’nin Türk milletiyle ve Türk devletiyle hesaplaşma niyetlerinin karşısında milli devleti yaşatmak üzere MHP kadroları dimdik ayaktadır.

"AKP hükümeti elini bölücü örgüte öyle bir kaptırmıştır ki, Türkiye’nin bölüneceği uyarılarına rağmen süreçten vazgeçememektedir. " diyen MHP Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardmcısı Şefkat Çetin, AKP hükümetinin PKK ile müzakerelere devam kararı hakkında yazılı bir Basın Açıklaması yaprı. Çetin, "AKP hükümetinin palazlandırdığı terör örgütü PKK İmralı’dan devlet yönetmeye başlayan elebaşısının yanı sıra Brüksel’deki finans temsilcileri, Kandil’deki militanları, paralel bir devlet inşa eden KCK yapılanması ve Ankara’daki HDP’li siyasetçileriyle bir örümcek ağı gibi her boşluğu dolduran son derece komplike ve işlevsel bir yapı haline gelmiştir. " derken açıklamalarını şöyle sürdürdü:

AKP VE CHP’NİN DERSİM İTTİFAKINI MHP BOZACAKTIR


AKP hükümetinin 6-7 Ekim’de Türkiye’yi yakıp yıkan PKK ayaklanmasının duraksattığı çözüm sürecini yeniden işletmeye ve HDP’lilerin İmralı ile temasına hazırlanması, bölücülere olan teslimiyetlerinin yeni bir kanıtıdır. Demek ki Ayn el Arap (Kobani) bahanesiyle çıkarılan bölücü isyan, yakılan yıkılan binden fazla kamu binası ve kahpece şehit edilen askerlerimiz AKP tarafından sindirilmiştir ve her şeye rağmen süreç gözden çıkarılamamıştır. Sürecin devam etmesi için PKK’ya hiçbir ön şart getiremeyen, silah bırakmayı ve yurt dışına çıkıştan çoktan ümidini kesmiş hükümetin tek derdi yaklaşan seçimleri atlatacak kadar zaman kazanabilmektir. Terör örgütüne hiçbir somut adım attıramayan çözüm süreci bir oyalama süreci haline gelmiştir. Seçimlerden ve kendi akıbetlerinden başka bir şey düşünmeyen, Türkiye bölünecekmiş, bölgede devlet yokmuş umurunda olmayan hükümet her şeye razıdır. PKK ise bu sayede aldığı tavizlerle gücüne güç katmaktadır. HDP’lilerin İmralı trafiğinin başlamasının ardından teröristbaşına sekretaryanın da hayata geçirilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Bu sürecin ucu seçimlerden sonra İmralı canisini İmralı’daki dinlenme tesislerine almak ve ardından serbest bırakmaya gidecek kadar açıktır.

AKP hükümeti elini bölücü örgüte öyle bir kaptırmıştır ki, Türkiye’nin bölüneceği uyarılarına rağmen süreçten vazgeçememektedir. AKP hükümetlerini PKK’ya mahkûm eden gücün adı, Tayyip Erdoğan’ın ağzından kaçırdığı gibi “bir üst akıl”, yani ABD midir? Türkiye’nin aleyhine işlediğini, devletin bölgede alan hâkimiyetini yitirdiğini hükümetin bakanlarının dahi dillendirdiği çözüm sürecini sürdürme ısrarının ardında başta 17-25 Aralık yolsuzlukları olmak üzere AKP’ye ait pek çok dosya üzerinden şantaj mı söz konusudur? PKK şehirlere yığınak yaparken, bütün bölgeyi militanlaştırırken, kurtarılmış bölgeler ilan ederken, sessiz sedasız Kürtçe okula da izin veren bu hükümetin çözüm masasında oturduğu her gün Türk milleti için kayıp bir gündür.

Bugüne kadar çözüm sürecine destek algısı oluşturmak amacıyla yapılan araştırmalarda dahi, Türk insanının çok büyük bir bölümünün İmralı’daki caninin ve Kandil’deki militanlarının muhatap alınmasına hoşgörüyle bakmadığı gerçeği görülmektedir. Kan dökülmemesi ve ülkenin huzur içerisinde olması toplumun her kesiminin ortak temennisi olmakla birlikte, barış söylemlerinin arkasına gizlenerek daha büyük bir savaş için silahlanmayı Türk milletinin dikkatlerinden kaçırmanın affedilir bir yanı yoktur. AKP hükümetinin de önemli oranda oy devşirdiği milliyetçi ve muhafazakâr Anadolu insanına İmralı’daki bebek katilinin ve kanlı çetesinin ıslah olacağını söylemek büyük yalan ve aldatmacadır.

Kapı komşusunun, çarşıda pazardaki esnafının etnik kimliğine, mezhebine bakmayan ve ayırmayan bin yıllık kardeşliğe inanmış Müslüman Türk insanı, ihanet çetesi PKK ile müzakerelere hiçbir zaman destek vermemiştir ve vermeyecektir. AKP de böyle bir desteğin olmadığının farkındadır ve bu yüzden her seçim yaptığı gibi kürsülerde sahte milliyetçilik nutukları atarak perde arkasındaki PKK pazarlıklarını gizlemeye çalışmaktadır.

PKK çetesiyle iş tuttuğu ortaya çıktıkça oy aldığı seçmen kitlesinin dahi desteğinden mahrum kalacağını gayet iyi bilen AKP hükümeti girdiği çıkmaz yolda son demlerini yaşamaktadır. Vatanın bölünmez bütünlüğüne ve milletin evlatlarının canlarına kast eden bölücü terörle yaptığı işbirliğine mahkûm olan AKP, telafisi mümkün olmayan bir gaflet, dalalet ve ihanet sarmalına düşmüştür. İçlerinde hala uyanamamış ve PKK’nın yola geleceğini düşünen azımsanmayacak sayıda gafiller mevcuttur. Ancak bu hain bölücü örgütün asıl niyetinin Türk milletinin birliğine ve kardeşliğine son vermek olduğunu gayet iyi bildiği halde makam, servet ve saray tutkusuyla ihanete göz yuman ve ısrar eden asıl küçük bir ekibin elinde Türkiye uçuruma doğru sürüklenmektedir.

Üstelik İmralı’daki caninin ve örgütünün bugüne kadar Türk milletine karşı işledikleri suçlar için, yaktıkları masum canlar için hiç bir pişmanlık ifadeleri yoktur. Yetmezmiş gibi hemen her gün İmralı’dan ve Kandil’den tehditler gelmeye, iç savaş sopası gösterilmeye devam edilmektedir. Daha dün İmralı’ya gitmek için hükümetle pazarlık yapan HDP’li vekillerin kullandığı dil, bir uzlaşı arayışından daha çok hükmeden ve tehdit eden küstah bir zihniyetin bariz örnekleridir. İmralı’daki mahkûmun devlete eşdeğer bir makama çıkartarak aslında Türk devleti içerisinde paralel bir devletin inşasına müsaade eden AKP hükümeti zillet içerisindedir.

AKP hükümetinin palazlandırdığı terör örgütü PKK İmralı’dan devlet yönetmeye başlayan elebaşısının yanı sıra Brüksel’deki finans temsilcileri, Kandil’deki militanları, paralel bir devlet inşa eden KCK yapılanması ve Ankara’daki HDP’li siyasetçileriyle bir örümcek ağı gibi her boşluğu dolduran son derece komplike ve işlevsel bir yapı haline gelmiştir. Devletimizi yönetenlerin Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerine karşı çıkması ve tedbir geliştirmesi beklenirken, ülkemizde PKK’nın kurtarılmış mahalleler oluşturmasına göz yumulmasına Türk milletinin tahammül göstermeyeceği bilinmelidir. Türkiye’yi terör örgütü karşısında aciz ve çaresiz duruma sokan, devletin kurumlarını işletmeyerek güvenlik zafiyeti oluşturan, can ve mal teminatını sağlayamayarak vatandaşını teröristin kucağına iten AKP hükümetinden mutlaka hesap sorulmalıdır.

Bölücü teröre karşı izlenen yanlış politikalar ve devletin içine düşürüldüğü acziyet görüntüsünün seçimlerde sandığa yansıma korkusu, AKP’nin ikiyüzlü bir politika yürütmesine neden olmaktadır. Sanki PKK ile müzakere eden, İmralı’daki caniyi devletin muhatabı yapan kendi hükümetleri değilmiş gibi, AKP cenahının kamu düzenine yönelik endişeleri dile getirmesi gayriciddîdir. Türkiye’nin bir bölümünde kamu düzenini PKK’ya havale eden bizzat hükümettir ama arkadaşlar hem iktidarda olup hem de muhalefet gibi şikâyet edebilecek kadar geniş mezhepli olmaktan gocunmamaktadır. 6-7 Ekim olaylarını durdurmak için İmralı’dan yazı getiren AKP hükümeti ve Başbakan Davutoğlu, olayları başlatanın da aynı merkez olduğu bir oyunda kukla gibi oynatılmaktadır.

AKP deve kuşu siyasetiyle başını kuma gömerek gerçeği milletten gizlediğini sansa bile, Türk milleti örgütün bugün kamu düzenini yurt sathında tehdit eder hale gelmesinin tek sorumlusunun hükümetleri olduğunu gayet iyi bilmektedir. 12 yıl öncesine kadar dağlardaki inlerine sıkışmış ve bitme noktasına gelmiş teröristlere şehirlerimizde hendek kazdıracak cüreti veren, emniyet müdürleri ve valilere PKK’dan özür dileten, kimlik kontrolleri, yargılama, vergi toplama gibi devlet fonksiyonlarını PKK’ya terk eden AKP, Türk milletinin birliğine ve bütünlüğüne ihanetten hesaba çekilmelidir.

İhanet sürecini devam ettirseler de bitirseler de çıkacak faturayı AKP ödemek zorundadır. Türkiye’nin kaderini bölücü bir örgütle pazarlığa bırakacak ölçüde akıl tutulması yaşayan AKP’nin ve iktidar olmanın yolunu AKP’lileşmekte bulan CHP’nin Türk milletiyle ve Türk devletiyle hesaplaşma niyetlerinin karşısında milli devleti yaşatmak üzere MHP kadroları dimdik ayaktadır. Türk milletinin birliğini esas almaları gerektiği halde milletleşme sürecini kabullenemeyen, toplumsal bütünlüğümüzü siyaseten sindiremeyen ve bu yüzden Cumhuriyete ve milli devlete saldıranlara yaranma yarışına giren Dersimli Kemal’e de Dersimli Davutoğlu’na da Türk milleti gerçeğini Milliyetçi Ülkücü Hareket öğretecektir.
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.