Gültan Kışanak: Mimar Sinan kafatassız yatıyor

Emek bu ülkede saldırı altındadır. Türkiye iş cinayetleri konusunda dadünya birincisidir. Şampiyondur. Madencilik sektörü en önemli can kaybı alanlarından birisidir. Bu konuda Zonguldak'ta hafta sonu emeğe saygı mitinginde on binler buluştu. BDP olarak bundan sonra da emekçilerle yan yana mücadeleyi yürüteceğiz.

AK Parti döneminde son 10 yıl içinde taşeron işçi sayısı 1.5 milyonu aşkınsayıya gelmiştir. Taşeron işçiler kölelik rejimine terk edilmişlerdir. Bu ülkede emek kadar horlanan ötekileştirilen ikincil pozisyonda olan farklılıklar var. Samatya'da son 1.5 ayda 5 Ermeni kadın saldırıya uğradı. Bu saldırılar nefret duyguları ile yapılmış saldırılardır. Bu saldırılar 1,5 aydır sürdürülüyor. Hala yetkililerden olayın ciddiyetine yakışır ilgilenme görmüyoruz. Bu bu ülke için utançtır.

BUNUN ADI IRKÇILIKTIR

Bu ülkenin parlamentosunda milletvekili sıfatını taşıyan bir kadın ırkçı konuşma yapmıştır. Bunu kendisine yakıştırmıştır. Bunu partisine yakıştırmıştır. Aymaz ırkçı cümle kurmuştur. Bu cümlenin kendisi ırkçılıktır. Türklerle Kürtler eşit değildir hem eşit hem eş değer değildir kelimelerini kullanmıştır.

Bunun adı ırkçılıktır. Hiçbir kimlik konusunda böyle mesafe kademe kurulamaz. İnsanların etniği kültürel kimliği, dili ne olursa olsun herkes eşittir. En azından bunu teorik olarak savunmak zorundasınız. Bu cümleyi savunmaya bilimsel açıklamalar getiriyor. Irkçılığın bilimseli olabilir mi? Irkçılığın en çılgın hali insanların renklerine kafataslarının yapısına göre kıymet biçmeye göre yaklaşımdır.

Mimar Sinan mezarında kafatası olmadan yatıyor. Çünkü kafatasını alıp bilim adına ölçmeye çalıştılar. İşte bu ırkçılığın en hayasız halidir. Bunu bilimsel kılıfa dökmeye kalkışmak bu anlama gelir. O cümlede ırkçılık ve ayrımcılığın ötesinde vahim durum var. Saldırı halinde olacağız diyor. Bu cümlenin izah edilebilir yanı yoktur. Özür dilemesi bu ırkçılıktan kurtulmak için sosyal psikolojik yardım alması lazım. Biz bu imkanı ona sunalım.

Biz bunu çok bireysel bir kişinin yaklaşımı olarak görmüyoruz.Türkiye'nin son 100 yıldır yaşadığı sorunların temelinde bu zihniyet var.

Türk Tarih Kurumu tarafından oluşturulan bir heyet, 1935 yılının 1 Ağustos'unda, Mimar Sinan'ın kemiklerini Süleymaniye Camii'nin yanı başındaki mütevazı türbesinden antropolojik inceleme yapmak amacıyla çıkarır. Kafatası üzerinde yapılan incelemeler sonunda Sinan'ın brakisefal, dolayısıyla -iddiaların aksine- Türk olduğu kanaatine varılır. Mezar kapatılırken, kafatasının kurulması düşünülenAntropoloji Müzesi'nde muhafaza edilmek üzere alıkonulduğu biliniyor. Ne var ki böyle bir müze kurulmamış, Sinan'ın kafatası da sırra kadem basmıştır