Son Dakika

Yeniçeri: İmralıya giden BDP'liler bir devlet başkanının huzuruna çıkan protokol heyeti gibiydiler

MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, bedeli ne olursa olsun şehit katilleriyle sözleşme yapmanın doğru olmadığını belirterek, 'Vatana kast edenlerle vatan pazarlığı yapmak, herhangi bir vatanseverin yapacağı iş değildir' dedi

SİYASET 26.02.2013, 04:43 26.02.2013, 04:46
Yeniçeri: İmralıya giden BDP'liler bir devlet başkanının huzuruna çıkan protokol heyeti gibiydiler
 MHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, İmralı'ya yapılan ikinci ziyarete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Hükümet'in seçtiği İmralı heyetindeki üç BDP'linin kılık, kıyafet ve duruşlarıyla verdiği mesajın ilginç olduğunu ifade eden Yeniçeri, "Sanki müebbet hapse mahkum bir katliamcı başının ziyaretine değil de bir devlet başkanının huzuruna çıkan protokol heyeti gibiydiler" diye konuştu.

Yeniçeri'nin Basın Toplantısı'nda yaptığı konuşma şu şekilde:

Devlet Yerine Konulan Öcalan!

Siyasetin gündemi bir süredir PKK ile AKP’nin temas, görüşme ve söylemlerine kilitlenmiş durumdaydı. ‘kim gidecek, heyette kimler yer alacak, İmralı’daki terörist başı ne diyecek?’ tartışmaları, televizyon programlarını ve manşetleri işgal etmiştir. Bizzat Başbakan Erdoğan’ın İmralı’ya gidiş sürecinin her aşamasına müdahalesi sonucunda 2. İmralı protokol heyetinin Öcalan’ı tavaf etmesi sağlanmıştır. 

Bizzat hükümetin seçtiği İmralı heyetindeki üç BDP’linin kılık, kıyafet ve duruşlarıyla verdikleri mesaj ilginçti. Sanki müebbet hapse mahkûm bir katliamcı başının ziyaretine değil de bir devlet başkanının huzuruna çıkan protokol heyeti gibiydiler. 

BDP heyetinin, Öcalan’a götürdüğü anayasa kitabı ve Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporlarıyla ekleri İmralı’da neyin kotarıldığını açık biçimde ortaya koymaktadır.  

Hükümet BDP’lilere bu izni vererek, resmen Türkiye Cumhuriyeti’nin idari yapısını, kimliğini, anayasasını ve coğrafyasını terörist başının görüş ve düşüncelerine açmış olmaktadır. 

Türkiye’nin yönetimi defacto olarak Ankara’daki Erdoğan otoritesi ile İmralı’daki Öcalan otoritesi arasında paylaşılmış durumdadır. İmralı’daki müebbette hükümlü terörist, AKP tarafından Türk siyasetine fiilen taşınmış durumdadır.

Aciz AKP hükümeti, devleti ve milleti terör karşısında, Öcalan önünde diz çöktürmüştür. Başbakan Erdoğan terörü Türkiye’nin Genelkurmay Başkanıyla değil PKK terör örgütünün Başkanıyla görüşür, görüştürür hale gelmiştir.

Sayın Başbakan! Öcalan kim oluyor da, onun ayağına kendi tabirinle devleti gönderiyorsun? Ve siz kim oluyorsunuz da devleti Öcalan adlı kırk bin kişinin katiliyle tartışmaya açtırıyorsunuz?

Terörü bitirmek için devlet ve elinizdeki güç yetmiyor mu? Sizi milletten bebek katili ile birlikte sorunları çözeceğiz, ülkeyi birlikte yöneteceğiz diyerek mi destek aldınız? 

Beş Adım Hükümet Bir Adım PKK Atıyor!

Açık ya da dolaylı olarak AKP’nin terörist başına kısa vadede hapishane şartlarını iyileştirme, orta ve uzun vadede de siyasete dahil etme sözü verdiği anlaşılmaktadır. Bu güvencenin verilmesinden sonra terör örgütünün başı görüşme sürece dahil olmuştur.

AKP hükümetinin terörü İmralı’daki cinayet şebekesinin başıyla görüşerek çözme kararı doğal olarak bir al-ver sürecini de birlikte getirmiştir.

AKP’nin ‘herkese keyfi olarak istediği dilde savunma yapma hakkı’ veren yasa tasarısını “kimlik”; “Büyük Şehir Yasa Tasarısını” “Özerk Kürdistan” sorununu belli ölçüde çözmek için attığı adımlardı.

Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun raporunun sonuç kısmında “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” kurulması teklifi, Öcalan’ın daha önce önerdiği “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” talebinin yerine getirilmesi anlamına geliyordu.

4. Yargı paketinde TMK’nın 6 ve 7 maddelerinin değiştirilmesini PKK’lılar sabırla bekliyorlar. Nitekim Atlantik Konseyi’nin “Kürt Sorunu” raporunu kaleme alan David L. Philips, Türkiye’ye bu konuda yaptığı önerilerde de bu hususa yer vermişti. Philips, “Türk Ceza Yasası’nın 216’ıncı maddesinde değişiklik yaparak “etnik amaçlı tahrik”in suç olmaktan çıkarılmalı; 217’inci maddeyi değiştirerek “halkı kanunlara uymamaya tahrik” edenlere verilen cezaların düşürülmesiniz” diye görüş beyan etmişti.

AKP’nin yeni hazırladığı 4. yargı paketiyle terör örgütünün propagandası, övülmesi, teröre ve şiddete yönelten konuşma ve tahrikler yapılması suç olmaktan çıkarılıyor. Neredeyse silahlı terör dışındaki her tür eylem ve tahrik serbest hale getiriliyor.

Hükümet bütün bu adımları atarken İmralı’daki kitle katliamcısı Öcalan, BDP heyeti ile görüşmelerinin ardından şu mesajı vermiştir: “Bu görüşme tarihi bir adımdır, tarihi bir süreç yaşıyoruz. Tüm taraflar çok dikkatli olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var. PKK'nın da elinde tutsaklar var. PKK tutsaklara iyi davranmalıdır. Umarım tutsaklar bir an önce serbest kalır.”

Bülent Arınç’ın PKK elindeki devlet görevlilerinin bırakılması yönünde beklenti olduğunu söylemesi ”Ayrıca serbest kalabileceklerse biz ulaşmadan onlara bir şekilde kendileri özgürlüğüne kavuşacak olursa bundan da sevinç duyarız” sözlerinin ardından Öcalan’dan böyle bir açıklama gelmesi ilginçtir.

Hükümet ve Başbakan Erdoğan, bütün umudunu İmralı’daki katliamcı başına bağlamıştır. AKP’li yetkililer can kulağıyla İmralı’dan gelecek habere kilitlenmiş durumdadır. 

Başbakan Erdoğan, İmralı ziyaretiyle ilgili olarak “Öcalan bu BDP heyetine ne telkinlerde bulunur ne söyler bizler BDP heyetinden dinlemedikten sonra bilemeyiz. BDP heyeti döndükten sonra aralarında neler geçmiş, ne gibi mesajlar alınmış veya verilmiş bunu daha sonra öğreneceğiz”.

Öcalan diyor ki, devletin elinde tutsaklar var. PKK adlı (devlet) çetenin elinde de tutsaklar var. Her iki tarafta bir an önce tutsakları serbest bıraksın. Nitekim görüşmelerden önce KCK’nın uzun süredir tutuklu yargılanan mensuplarından bir kısmı hakkında birden bire tahliye kararı verilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki şimdi sıra PKK’nın elindeki devlet tutsaklarının serbest bırakılmasına gelmiştir.

Sanki ortada iki eşit taraf yani iki devlet var. Bunlar savaşmış yenişememişler, ellerinde bulunan tutsakları serbest bırakmalarından söz ediliyor.

İşin daha ilginci terör tekelini fiilen elinde tutan Murat Karayılan, Abdullah Öcalan’ın tek taraflı bir çağrı değil her iki tarafa çağrı anlamına gelen yeni bir ‘Yol Haritası’ sunmasından söz etmesidir. Bu sözler, Öcalan’ın yalnız PKK terör örgütüne değil AKP hükümetine de yol göstermesi, önderlik etmesi anlamına geliyor.

Öcalan’ı, her iki tarafın yani PKK ve T.C Devletinin üstünde bir konuma koyuyor.

AKP’nin devleti ve milleti düşürdüğü durum işte burasıdır.

Murat Karayılan, “Ancak toplantımız, sürecin köklü bir değişime uğratılması için Önderliğimizin bizzat hareketimizin mensuplarıyla ve temel organlarıyla diyaloğa geçmesi gerekir” diyor… “Önderlik devreye girmeden ve çeşitli yerlerde mevzilenmiş bulunan güçlere dönük bizzat ikna çalışmasını yürütmeden öyle bahsedildiği gibi bir sürecin kolay kolay gelişmesi de zordur; hatta mümkünatı yoktur”. Karayılan bu sözleriyle resmen ‘Öcalan’ı serbest bırakın’ demiş oluyor!

Bedeli ne olursa olsun şehit katilleriyle sözleşme yapmak doğru değildir. Vatana kast edenlerle vatan pazarlığı yapmak herhangi bir vatanseverin yapacağı iş değildir. 

Türk milleti AKP/PKK Komplosuyla Karşı Karşıyadır! 

Hakan Fidan’ın Oslo görüşmeleri sırasında Başbakan Erdoğan ile (Başkan) Öcalan’ın görüşlerinin %95 oranında uyuştuğundan söz etmişti. İmralı’da uzun süredir yürütülen görüşmeler sonucunda Öcalan ve Erdoğan zihniyetinin bir mutabakata vardığı anlaşılıyor. 

AKP ile PKK arasında varılan bu mutabakatın halka nasıl pazarlanacağı noktasında sorun olduğu anlaşılıyor. Bu manada da hem PKK/BDP/KCK taraftarlarının hem de AKP ve işbirlikçilerinin Türk halkının algısını birlikte yönetme kararı aldıkları anlaşılıyor.

Bağımsız Kürdistan için yola çıkan Öcalan ve PKK’nın, bu hedeften vazgeçtiği sık sık söylenir. Öcalan, bağımsızlık yerine, önce “demokratik cumhuriyet” ardından da “demokratik özerklik” taleplerini dile getirdi. 

DTK bu noktadan hareketle “özerklik bildirgesi” yayınlamış BDP’de bunu desteklemişti. BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, “Yolumuz dümdüz özerk Kürdistan” diyerek durumu açıklığa kavuşturmuştu.

Terörist Öcalan, Yeni yol haritasında ise yeniden reddedilmemek için “özerklik” talebine yer vermediği biliniyor. Özerklik kavramından söz etmeden özerk yapı ve uygulamalar talep edildiği açıktır. 

Bu konuda önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyleyenler vardır. Artık aşama “bu ilerlemeden çıkan sonuçların hükümet tarafından kamuoyuna nasıl pazarlanacağı üzerinde strateji belirlenmek”noktasına geldiğini dile getirenler vardır.

İddialara göre A. Öcalan’ın BDP’ye anayasada Kürtçe eğitim konusunda ısrar etmemeleri haberini yolladığını, demokratik özerklik konusunda ısrar etmemelerini Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına koyduğu çekinceleri kaldırması ile meselenin zaten çözüleceğini söylediğini ifade etmektedir.

Kürdistan Teali ve İslam Teali Zihniyetinin Uzantıları El Ele Vermiştir!

PKK’nın katliamlarını yöneten Kandil’deki başı Karayılan şunları söylüyor: “Tarihsel gerçeklikten günümüze geldiğimizde, bugün muhafazakâr kesim iktidarda bulunmaktadır. Devlette ve hükümette etkili bir güç haline gelmiştir. Bunda da Kürt Özgürlük Mücadelesinin rolü vardır”, diyor. Yani AKP’nin iktidar olmasında PKK’nın katkısı büyüktür, demeye getiriyor. 

Karayılan, “Bizim mücadelemiz derin devleti, Ergenekon’u ve katı Kemalist bakış açısına dayanan kesimleri başarısız kılmış, yıpratmış, teşhir edilmesine ve iktidardan düşürülmesine zemin sunmuştur. Bundan yararlanan muhafazakar kesim bugün iktidara çok rahat bir biçimde hâkim hale gelmiştir”, tespitinde bulunuyor. 

Bu nedenle de PKK, ‘katı’ Kemalist Rejimin yıkılmasına sağladığı katkının karşılığını talep ediyor. Diyor ki, “Bu anlamda toplumsal sözleşmenin diğer bir adı olan Anayasanın bu gerçekliğe oturtulması büyük önem taşımaktadır… Yeni toplumsal sözleşmede Kürtlerin eskisi gibi dışlanması değil, artık yer alması gerekiyor. Ve Türkiye’de yaşayan tüm farklı kesimlere yer veren yeni bir anayasal bakış açısıyla Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır. Kimsenin kimseyi dışlamadığı, farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, uzlaşı içerisinde bir arada yaşamanın zemini böyle geliştirilebilir”.

Karayılan’ın analizi ile Başbakan Erdoğan’ın söylemleri arasında büyük bir paralellik vardır. PKK terörü sayesinde rejimi ve ülkeyi denetim altına alan AKP’e başlattığı İmralı görüşmeleriyle terör örgütüne işbirliği çağrısı yapmış olmaktadır.

Her iki zihniyetin Türkiye’nin milli ve üniter yapısını tasfiye konusunda anlaştığı, ancak bunun yöntemi, halka kabul ettirilme biçimi ve zamanlaması konusunda aralarında itilaf olduğu anlaşılmaktadır.

Başbakan’ın Milliyetçilik Düşmanlığı!

20. yüzyılda Türk Milliyetçiliğine karşı olanlar Türklerin önce Avrupa’dan sonra da Anadolu’dan sürülmesini öngören Şark Sorunu’nun taraftarlarıdır. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı sömürgeci ve işbirlikçilere bu imkanı vermedi. Sömürgeciler geldikleri gibi gittiler. İşgalci düşmanla işbirliği yapanların önderleri de 150’likler listesine girerek ülkeyi geçici olarak terk ettiler.

İşgalci güçlerle işbirliği yapanların söylemlerinden bazılarına burada değinmek yararlı olacaktır.
Şeyhülislam Dürrizade, “Milliyetçileri öldürenler gazi sayılır. Bu yolda ölenler de şehit” diye fetva vermiştir.

Divitli Eşref Hoca, “İngilizlere meydana okumak en büyük küfürdür” demiştir.

Delibaş Mehmet: “Kim Kemalci milliyetçilerle bir olursa, Yunan’a karşı gelirse şeran Kafirdir.

Teali İslam Derneği Bildirisi: Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır. Hiç de zararlı bir topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlûkat Ankara’dadır. Kuvayı Milliyeciler kudurmuş hayvandır. 

Edirne Tem Gazetesinden: Müftü Hilmi Efendi Selimiye Camisinde, hürriyetin ve adaletin saygı değer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar, şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır.

Bu sözler bugünlerde birilerinin ettiği sözlere ne kadar da benziyor!

Midyat konuşmasında Başbakan Erdoğan “Kim ki; kendi ırkının, kavminin, kendi kabilesinin diğerlerinden üstün olduğunu iddia ediyorsa o kişi şeytanın izindedir… Etnik milliyetçiliği kim yaparsa yapsın o sapkınlığın içindedir, fesat içindedir, fitne peşindedir.” şeklindeki sözleri doğrudur.

Bu sözler ne kadar doğru ise aşağıdaki sözler de o kadar vahim ve düşmancadır. Başbakan Erdoğan şöyle diyor: "Biz etnik milliyetçiliği kabul etmiyoruz. Türk milliyetçiliğine de Kürt milliyetçiliğine de karşıyız…Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız”.

Başbakan Erdoğan hem “Kürt, Türk, Çerkez, Gürcü, Laz” kelimelerini ağzından bırakmıyor hem de etnikçiliğe karşı olduğunu söylüyor. Etnikçiliğe karşı olanlar etnisiteleri kışkırtmazlar. Etnik vurgu yapan konuşma yapmazlar.

Türk milliyetçiliğine karşı olmak ise Türk milletine karşı olmaktadır. Türk düşmanlığı yapmaktır. Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almak aynı zamanda Müslümanlığı da ayaklar altına almak anlamına gelmektedir. İslam tarihinin üçte ikisinin aynı zamanda Türk tarihi olduğunu bazı kesimlerin bilmesinde yarar vardır.

Türk Milliyetçiliğini ayak altına almaya kalkışanlar tarih boyunca hep ayak altında kalmışlardır. Son olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti bunun kanıtıdır.

Başbakan Erdoğan’ın üzerine yemin ettiği Türk milleti kavramını niçin kullanmadığı da böylece anlaşılmış oluyor. Başbakan Erdoğan bu sözleriyle resmen Türk düşmanlığı yapmaktadır.

Başbakan Erdoğan, şehit kanlarından rengini alan şanlı Türk Bayrağına da Türkiye Bayrağı demeye özel bir özen gösteriyor!

Başbakan Erdoğan, bu tavırları ve Türk milliyetçiliğini ayak altına alma arzusunu İstiklal Savaşı sırasında ortaya koymuş olsaydı 150’likler listesinin başına yazılmayı hak ederdi.

Başbakan Erdoğan, BOP Eşbaşkanı olarak Türk milletinin çıkarları konusunda yeterli hassasiyeti göstermemesi anlaşılırdır. BOP Eşbaşkanlığı ve Türk Milliyetçiliği; Küresel çıkarlar ve Milli çıkarlar birbirinin karşıtıdır. Birisine adanmak diğerini karalamayı gerektirir.

Bu arada Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri Rize’de de söyleyeceğini dile getirmiştir. Sayın Başbakan çok iyi olur. 

Yalnız Rize’de değil Türkiye’nin her yerinde Türk Milletinin evlatlarına ‘size ve sizin çıkarlarınıza karşıyım, BOP’un yanındayım, eş-başkanıyım… Öcalan’ın muhatabıyım’  sözlerini etmeniz yararlı olacaktır.

Başbakan Türk Milletinden bu sözleri dolaysıyla derhal özür dilemelidir! 

Hakan Şükür Olayı

AKP ile birlikte milliyetsizlik ve cibilliyetsizlik moda oldu. AKP İstanbul İl başkanı, “AKP, hepimizi Türk olmaktan kurtardı” diyor. Ertuğrul Özkök, ironik olsa da Türk olmaktan istifa ettiğini açıklıyor. Başbakan Türk Milliyetçiliğini ayaklarının altına aldığını söylüyor. Böyle bir ortam bazı ifadelerin saptırılmasına da zemin hazırlıyor.

Bu ortamdan Hakan Şükür de nasibini almıştır.

Hakan Şükür bir söyleşi sırasında, etnik olarak kimlik peşinde olmanın yanlış olduğunu ifade ederek, ekmeğini yiyip, suyunu içtiği memleketinin evladı olduğunu ve kendisini Türk olarak gördüğünü ifade etmiştir.

Bu sözler “Hakan Şükür Türk olmadığını söyledi” şeklinde istismar edilmiştir. Şükür’ün sözlerini çarpıtmak her şeyden önce ahlaki değildir.

Hakan Şükür “Arnavut asıllı Türk Yurttaşıdır” ve kendisi bu yönü itibarıyla Türk oğlu Türk’tür.

İnsanlar kendilerini ne hissediyorlarsa O’dur. Ortak tarihin, coğrafyanın ve inancın çocukları aynı millettir.

Unutmamak gerekir ki, Türklük bir kan meselesi değil kalp meselesidir! 
 

Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 33 51
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Manisa FK 31 36
12. Keçiörengücü 30 36
13. Şanlıurfaspor 30 34
14. Ümraniye 30 34
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 31 14