MİT'i nasıl yöneteceğini yıllar önce yazdı

Türkiye'de en çok merak edilen kişilerden biri, belki de birincisi olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, henüz 31 yaşında iken hazırladığı tezde Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu istihbarat konseptini anlatıı, 42 yaşında da Türk istihbaratının patronu oldu.

SİYASET 23.01.2013, 03:22 23.01.2013, 03:23
MİT'i nasıl yöneteceğini yıllar önce yazdı
 Ferhat Ünlü'nün haberi


Geleceğin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı, şimdilerde "devletin aklını" temsil eden gizemli kurumun başına geçmesinden 11 yıl önce, o zamanlar yüksek lisans öğrencisi olduğu Bilkent Üniversitesi'nde çok önemli bir tez hazırladı. 

Tezin başlığı, "İstihbarat ve Dış Politika: İngiliz, Amerikan ve Türk İstihbarat Sistemlerinin Mukayesesi" idi. Altı bölümden oluşan bu tez; istihbarat tarihinin, dış politika ve istihbaratın etkileşiminin, İngiliz, ABD ve Türk istihbaratlarının yapısının incelendiği ve son bölümde de istihbaratta çağın gereklerine uygun bir atılım için çeşitli önerilerin sunulduğu 86 sayfalık bir metindi.

Bu metnin içeriğinin detaylarına geçmeden önce (Malum, gerçeğin gizi ayrıntıda gizlidir) 14 yıl öncesinin, istihbarat alanında akademik çalışmalar yürüten master öğrencisi, bugünün MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın çok merak edilen, ama pek bilinmeyen yaşam ve kariyer öyküsünü kısaca anlatalım.

Hakan Fidan 1968 yılında Ankara'da dünyaya geldi. Denizli'de bir yerel gazete, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Sır küpüm" dediği başarılı bir üst bürokratla hemşeriliğin kente karizma sağlayacağını düşündüğünden olsa gerek, "Hakan Fidan hemşerimizdir. Öğretmen olan babası Devlet Fidan, 1972-75  arasında Gazi İlköğretim Okulu Müdürüydü" diye yazdı. Bu bilginin yanlış olduğunu, Fidan'ın aslen Denizlili olmadığını söylemekle yetinelim ve bir özel bilgi verelim:

Hakan Fidan, Ankara'nın Ulus semtinde şair Mehmet Âkif Ersoy'un, İstiklal Marşı'nı yazdığı mekân olan Taceddin Dergahı'na yakın bir evde büyüdü. Dergah, şimdilerde Mehmet Âkif Ersoy Müzesi olarak anılıyor.

Metnin başlığında "Yeni devletin sır küpü" olarak nitelendirdiğimiz Hakan Fidan'ın Türkiye Cumhuriyeti devletinin marşının yazıldığı evin yakınlarında büyümüş olması manidar. MİT Müsteşarı'nın, yine Ankara'da geçen ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından sonraki yaşamöyküsü ise kısaca şöyle:

Hakan Fidan 1986 yılında, henüz 18 yaşında iken astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) girdi. Dış Politika ve İstihbarat'la ilgili yüksek lisans tezini yazdığı 1999 senesinde halen orduda görev yapıyordu. İstihbarat meseleleriyle bilimsel olarak o dönemde ilgilendiği düşünüldüğünde bugün, ilgi ve uzmanlık alanına uygun bir kariyere ulaştığı daha iyi anlaşılır.

Astsubaylıktan gelme bir eski ordu mensubunun, askerin geçmişteki ağırlığından ötürü generaller tarafından yönetilmiş MİT'in başına getirilmesinin sınıfsal bir anlamı da var. 

Fidan, lisans eğitimini University of Maryland University College'da yönetim ve siyaset bilimi eğitimi alarak yaptı. TSK'da iken Almanya'daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargahı'nda bulundu. Türkiye'yi 11 yıldır yöneten AK Parti'nin kurulduğu sene TSK'daki görevinden ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra Avustralya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde siyasi ve ekonomik danışman olarak görev yaptı.

Doktorasını yine Bilkent Üniversitesi'nde "Bilgi Çağında Diplomasi: Enformasyon Teknolojilerinin Uluslararası Antlaşmaların Doğrulanmasında Rolü" başlıklı tezi vererek yaptı.

Hakan Fidan, Viyana'da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nda, Cenevre'de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü'nde ve Londra'da Verification Technologies Research Center'da akademik çalışmalar yürüttü.

AK Parti iktidarının birinci senesinde, 2003 yılında Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi'nin (TİKA) başına getirildi. TİKA, bilindiği üzere pek çok ülkede görev yapan ve dış politika konusunda önem arz eden bir kurum. TİKA'nın özellikle Balkanlar, Afrika ve Orta Asya ülkelerindeki faaliyetleri önemli. Fidan döneminde TİKA, Afrika ülkeleri başta olmak üzere, temsilciliğinin bulunduğu her ülkede yararlı çalışmalar yürüttü.

Böylelikle Fidan'ın TİKA Başkanlığı döneminde Türkiye, OECD nezdinde "donör" (yardım veren ülke) sıfatını kazandı.

MOSSAD'IN hedefindeki müsteşar

Hakan Fidan, hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın takdirini kazanmış bir bürokrat. 2007'de Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine getirilen Fidan, 2008'de Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine atandı. Yine aynı yıl Uluslararası Ahmet Yesevi Üniversitesi mütevelli heyeti üyesi oldu.

Fidan, 17 Nisan 2009'da MİT Müsteşar Yardımcılığı'na atandı. Bir yıl sonra da selefi Emre Taner'in, yaş haddinden emekli olmasının ardından MİT Müsteşarı oldu. 42 yaşında MİT'in başına geçen Fidan, Teşkilat tarihinde en genç yaşta müsteşar olan isim.

Fidan'ın döneminde MİT, "yeni devletin merkezi sinir sistemi"ni temsil ediyor. Onun zamanında Türkiye'nin Echelon'u olarak bilinen GES Komutanlığı, MİT Elektronik ve Teknik İstihbarat Başkanlığı'na bağlandı.

İsrail'in önde gelen gazetelerinden Haaretz, Hakan Fidan göreve gelir gelmez MOSSAD'ın, bu atamadan kaygı duyduğunu öne süren bir haber yayımladı. Bu alışageldik bir şey değildi. Türkiye'de herhangi bir gazete, sözgelimi SABAH, Tamir Pardo'nun, MOSSAD'ın başına atanmasının MİT'te kaygı yarattığını yazsa ne tuhaf karşılanır değil mi? Ama nedense MOSSAD'ın Fidan'la ilgili kaygısı Türkiye'de pek de garipsenmedi. Hatta İsrail'in kaygılarını gözeten kimi kesimler, Fidan'ı görevden aldırmak için gönüllü şövalyeliğe bile soyundu.

Sözgelimi tıpkı İtalya'da Propaganda Due (P2) üyesi Mason biraderlerin, "paralel devlet" yapılanması gibi, devletin yeni şuuraltı olmaya soyunan emniyet ve yargı içindeki bir otonom yapı, 7 Şubat 2012 tarihinde MİT'in patronunun, şüpheli olarak ifadesini almak istedi, ancak bunu başaramadı.

Fidan'ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya, Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya ile aynı soyadı taşıdığı için muhtemelen özellikle seçilmişti. Böylelikle Şemdinli soruşturması sırasında görevden alınan Ferhat Sarıkaya'nınkine benzer bir mağduriyet propagandası yapılacak, bu propagandanın mottosu da "İkinci Sarıkaya vakası" olacaktı. Yargı darbesi girişimi başarısız olunca bu plan gerçekleşmedi.

Totaliter olmayan gizli servis modeli

Türk istihbaratının Hakan Fidan döneminde köklü bir değişim geçirdiği aşikar. Buna göre MİT'in yeni yapılanmasına, Anglosakson ülkelerinin istihbarat sisteminin model teşkil edeceğini söylemek yanlış olmaz. Bu sistemde ülke güvenliği için bilgi derlemek var, ancak siyasetçisini, bürokratını, istihbaratçısını ve gazetecisini dinleyip izleyerek mahrem bilgi faş etmek yok. Çünkü böyle bir yola tevessül eden emniyet veya istihbarat sistemi, otomatik olarak totaliter bir rejim yaratıyor. 26 Şubat 2012'de SABAH PAZAR'da yayınlanan "İstihbarat'ta 'Anglo-Turka dönemi" başlıklı yazımızda istihbarat teşkilatlarının, sadece haber almakla mükellef olduğunu, elindeki bilgileri ifşa ederek siyaseti dizayn etmek, rejimi korumak ya da dönüştürmek gibi bir amacının olmaması gerektiğini şu cümlelerle anlatmıştık:

"Devletleşen bireyin ve bireyi yok eden devletin ortak trajedisinin iyi bir örneği olan 'Bin Dokuz Yüz Seksen Dört' adlı romanın başkarakteri Winston Smith'in çarpıcı özelliklerinden biri, parçası olduğu sistemin, giderek muhalifi haline gelmesi ve nihayetinde onun gazabına uğramasıdır. Smith, totaliter devletin 'Bekçi Murtaza'larından O'Brien'ın akıl almaz işkencelerine maruz kalırken 'Büyük Birader'i seviyorum,' der. Ne var ki cevap içten olmadığı için tatmin edici bulunmaz ve Smith söylediğine gerçekten inanana kadar aynı cümle tekrar ettirilir. Devlet-istihbarat odaklı güncel sorunları daha iyi yorumlamak ve George Orwell'ın, klişeleşmiş 'Büyük Birader' (Big Brother) imgesini anlamak için bütün zamanların en iyi korku ütopyası olarak kabul edilen 'Bin Dokuz Yüz Seksen Dört' yeniden okunmalı. Romanda tasvir edilen sistemde asıl sorun; izlenmek-dinlenmek değil, izleme ve dinlemeyle paralel olarak uygulanan ürkütücü asayiş politikalarıydı. İşte istihbaratla asayişin ilişkisi, bir devletin totaliter mi yoksa demokratik mi olacağını da belirliyor. İstihbarat, asayişin ya da toplumu dizayn etmeye çalışan bir gücün hizmetine girdiği zaman bir korku atmosferi oluşuyor."

MİT'i nasıl yöneteceğini yıllar önce yazdı

Hakan Fidan'ın, MİT'i şimdilerde nasıl yönettiğini ve gelecekte de nasıl yönetmek istediğini anlamak için yıllar önce yazdığı yüksek lisans tezine bakmak yeterli. 

Bu teze göre Türk istihbarat sistemi, parlamenter İngiliz sistemiyle totaliter Sovyet sisteminin bir bileşimi. Yeni sistemde Türkiye, ABD ve İngiliz modeline biraz daha yaklaşacak. Ancak Türkiye'de dış güvenliğin her zaman bir iç boyutu da olduğu için şimdilik iç ve dış istihbarat iki ayrı teşkilat tarafından değil, MİT bünyesindeki ayrı birimler tarafından yürütülüyor.

Tezin temel argümanlarından biri başarılı bir dış politika için güçlü istihbaratın zaruri olduğu, ki bu da itirazsız kabul görecek bir argüman. Fidan, tezinde "İyi istihbarat, her zaman iyi dış politikayı garanti etmez, ama kötü istihbarat yanlış politika doğurur" diyor.

Fidan, tezinin giriş bölümünde Soğuk Savaş'ın hüküm sürdüğü yıllarda Türkiye'nin dış politika konseptini "Soğuk Savaş döneminde Türkiye, dahili gelişmelere odaklanıyordu ve bu yüzden dış istihbarat toplama ihtiyacı duymadı. Bunun yerine NATO müttefiklerinden gelen istihbarata bağımlı kaldı" şeklinde iki cümleyle özetliyor.

Fidan'ın tezine göre, aktif dış politika izlemeye başlayan bir Türkiye'nin daha etkin bir haber alma ağına sahip olması gerekecekti -ki bu öngörü- tezin 1999 senesinde yazıldığı hesaba katılırsa çok değil, birkaç yıl sonrasından itibaren gerçekleşmeye başladı.

Tezde istihbarat sistemini kurarken rejimin yapısının büyük önem taşıdığına dikkat çekiliyor ve Türkiye'nin rejiminin "parlamenter demokrasi" olduğu düşünülürse Batı ülkelerinin istihbarat mantalitesine yakın bir anlayışın Türkiye'de de yerleştirilmesi gerektiği belirtiliyor. Buradan, sözgelimi totaliter eski Sovyet istihbarat modeli ya da yabancı ülkelerde suikastlar gerçekleştiren İsrail'in Mossad'ı tarzı bir yapılanmanın Türkiye'ye uymayacağını çıkarmak mümkün. Bununla birlikte Fidan, eski Türk istihbarat yapılanmasını İngiliz ve Sovyet sistemlerinin bir karışımı olarak nitelendiriyor. Tezin sonuç ve öneriler bölümünde de Hakan Fidan, Türkiye'nin güçlü bir dış istihbarat yapılanmasına ihtiyaç duyduğunu anlatıyor.

Bu görüşlerin yer aldığı yüksek lisans tezini Fidan, eski sayılabilecek bir dönemde, Mayıs 1999'da hazırlamış. 13 önce, henüz 31 yaşında iken hazırladığı tezde Türkiye'nin sahip olması gereken istihbarat konseptini anlatan birinin "yeni Türkiye devletinin sır küpü" olmasında şaşılacak bir şey yok.

Aktüel

Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 32 87
2. Fenerbahçe 32 85
3. Trabzonspor 32 52
4. Beşiktaş 32 48
5. Rizespor 32 48
6. Başakşehir 32 46
7. Kasımpasa 32 46
8. Sivasspor 32 44
9. Antalyaspor 32 42
10. Alanyaspor 32 42
11. A.Demirspor 32 40
12. Samsunspor 32 38
13. Ankaragücü 32 37
14. Kayserispor 32 37
15. Konyaspor 32 36
16. Hatayspor 32 33
17. Gaziantep FK 32 31
18. Karagümrük 32 30
19. Pendikspor 32 30
20. İstanbulspor 32 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 30 68
2. Göztepe 30 60
3. Kocaelispor 30 52
4. Ahlatçı Çorum FK 30 52
5. Sakaryaspor 30 51
6. Bodrumspor 30 49
7. Boluspor 30 46
8. Bandırmaspor 30 46
9. Gençlerbirliği 30 44
10. Erzurumspor 30 41
11. Keçiörengücü 30 36
12. Şanlıurfaspor 30 34
13. Ümraniye 30 34
14. Manisa FK 30 33
15. Tuzlaspor 30 32
16. Adanaspor 30 32
17. Altay 30 15
18. Giresunspor 30 7
Takımlar O P
1. M.City 32 73
2. Arsenal 32 71
3. Liverpool 32 71
4. Aston Villa 33 63
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 33 48
9. Chelsea 31 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 32 43
12. Fulham 33 42
13. Bournemouth 32 42
14. Crystal Palace 32 33
15. Brentford 33 32
16. Everton 32 27
17. Nottingham Forest 33 26
18. Luton Town 33 25
19. Burnley 33 20
20. Sheffield United 32 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 31 78
2. Barcelona 31 70
3. Girona 31 65
4. Atletico Madrid 31 61
5. Athletic Bilbao 31 57
6. Real Sociedad 31 50
7. Valencia 31 47
8. Real Betis 31 45
9. Villarreal 31 39
10. Getafe 31 39
11. Osasuna 31 39
12. Las Palmas 31 37
13. Sevilla 31 34
14. Deportivo Alaves 31 32
15. Mallorca 31 31
16. Rayo Vallecano 31 31
17. Celta Vigo 31 28
18. Cadiz 31 25
19. Granada 31 17
20. Almeria 31 14