09.08.2020, 16:07

Bizim diyarımız, Oğuz Türkü’nün has konağıdır

ATATÜRK VE TÜRK GENÇLİĞİNİN NİTELİKLERİ (9)

“Bizim milletimiz derin bir maziye (geçmişe) maliktir. Bu düşünce bizi elbette altı yedi yüz yıllık Osmanlı Türklüğünden, Selçuklu Türklerine ve ondan evvel bu devirlerin her birine müsavi (eşit) olan Türk devletlerine kavuşturur.”

G. M. K. Atatürk, 1. Türk Tarih Kongresi (2-11 Temmuz 1932, Ankara / Halkevi) Açılış Konuşması.

Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında milli birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur. Millet varlığını ve yurt erginliğini korumak için bütün yurttaşların canını ve her şeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş olmak, bir milletin en yenilmez silahı ve koruma vasıtasıdır. Bu sebeple, Türk milletinin idaresinde ve korunmasında milli duygu, milli kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir.”

Türk Milli Mücadelesi, milli birliğe dayanmaktadır. Milli birlik ve beraberlik, Milli Mücadele’ye tam bir “milli” karakter ve kimlik vermektedir. Atatürk daha 1919’da “milli birlik” içinde başarının sağlanacağı inancındadır:

“Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz. Ve şunu kati olarak söyleyeyim ki, bir millet, varlığı ve bağımsızlığı için her şeye girişir ve bu gaye uğrunda her fedakârlığı yaparsa, başarılı olamaması mümkün değildir. Elbette başarılı olur. Başarılı olmaz ise o millet ölmüş demektir.” Atatürk, Türk milletinin birlik ve beraberliğini, öncelikle coğrafi sınırlarımız içinde, “Türklerin ata yurdunun” bölünmez bir bütün olduğunu ilan ederek sağlamaya yönelmiştir. Doğu ve batı, kuzey ve güney ayrımı yapmadan, Misak- ı Milli’nin belirlediği sınırları, vatan saymıştır. Milli Mücadele, bu sınırların kurtarılmasını olduğu kadar, bu sınırlarda yaşayan Türk milletinin millet birliğinin ve bütünlüğünün sağlanmasını da hedeflemiştir.

Atatürk milli varlığımızın temelini, milli şuurda ve milli birlikte görmüştür. 1 Kasım 1936 TBMM’yi açış konuşmasında milli birlik ve milli şuurun önemini şu şekilde ortaya koymaktadır: “Seneler geçtikçe, milli ideal verimleri, güvenle çalışmada, ilerleme hevesinde, milli birlik ve milli irade şeklinde, daha iyi gözlere çarpmaktadır. Bu, bizim için çok önemlidir; çünkü biz, esasen milli mevcudiyetimizin (varlığımızın) temelini, milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz.”

Türk milletinin birlik ve bütünlüğü ve milli dayanışması bakımından Atatürk’ün Diyarbakırlılara hitaben yaptığı konuşma çok önemlidir. Bilindiği üzere Atatürk o zamanki adıyla “Diyarbekir” in fahri hemşehrisidir. 1932’de Diyarbakırlılara hitaben Dolmabahçe Sarayı’ndan şöyle seslenmiştir:

“Ben, Türk elinin kahraman bir bucağındanım. Yazık ki oraya Bekirdiyarı diyorlar. Fakat özünde Türk diyarı idi. Bekir sonradan ona alem olmuş, fakat biz öz diyarımızın ne olduğunu biliriz. Bizim diyarımız Oğuz Türkü’nün has konağıdır. Biz de bu yüce konağın çocuklarıyız. Buraya konduğumuzdan beri ne olduğumuzu anlatmaya çalıştık ve anlatıp diyoruz ki:

Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bizim yeni işimiz budur:

MEDENİ BİLGİLER KİTABI

Bu damarlar birbirini tanısın. Bu dediğim şey olduğu zaman, başka bir âlem görülecek ve dünyaya hayret verecektir. Türk’ün varlığı bu köhne âleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek!’”

Atatürk, “Türk milleti” kavramı kapsamında milli birlik ve bütünlük bakımından aynı konuyu Medeni Bilgiler kitabına gündeme getirmiş ve Türk milletinin bölünmezliğine vurgu yapmıştır. o bu konuda şunları yazmıştır:

“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti, gerici beyinsizden başka hiçbir millet ferdi üzerinde kederlenmekten başka bir tesir doğurmamıştır. Çünkü bu millet fertleri de tüm Türk toplumu gibi aynı ortak geçmişe, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar.”

DÜNYA BARIŞI: İNSANLIĞA HİZMET

Atatürk, büyük bir Türk milliyetçisi olarak, milliyetçiliği reddeden teori ve görüşlere hiç itibar etmemiştir. Ancak, bütün başka milletleri hor gören, aşağılayan, saldırgan (irredantist) bir tutumu da asla benimsememiştir.

Atatürk, her ülkenin yöneticilerinin asıl sorumluluklarının elbette kendi milletlerine karşı olduğunu belirtmiş; Türk milletinin şerefi, hakları, yararları söz konusu olduğunda, bunların tam bir dikkat ve titizlikle korunmasını görevlerin en kutsalı saymıştır. Milliyetçiliğinin özünden ve amacından sapmadan şu gerçeği de gözden kaçırmamıştır: Hiçbir millet bu dünyada tek başına yaşamamaktadır. O, 21 Haziran 1935’te bir yabancı gazeteciye verdiği demeçte bu konuda şunları söylemiştir:

“Coğrafi durumları ne olursa olsun, milletler birbirlerine birçok bağlarla bağlıdırlar… Eğer bir apartman, sakinlerinden bazıları tarafından ateşe verilirse, diğerlerinin yangının etkisinden kurtulmasına imkân yoktur.”

Atatürk vizyon (öngörü) sahibi bir devlet adamı, lider olarak bugün sıklıkla kullanılan “küreselleşme” kavramının henüz kimse tarafından konuşulmadığı bir tarihte, 17 Mart 1937’de Türkiye’yi ziyaret eden Romanya Dışişleri Bakanı Antonecu ile konuşurken şunları söylemiştir:

“Bugün bütün dünya milletleri aşağı yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler. Bu itibarla insan mensup olduğu milletin saadetini düşündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır…

Çünkü dünya milletlerinin saadetine çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn (huzur), açıklık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur (yoksundur).

Onun için ben sevdiklerime şunu tavsiye ederim: Milletleri yönetenler, tabii evvela ve evvela kendi milletinin varlık ve saadetinin gerçekleştiricisi olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek lazımdır…

ORTAK TEHLİKELER

En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin (olayın) bize bir gün temas etmeyeceğini (etkilemeyeceğini) bilemeyiz. Bunun için beşeriyetin (insanlığın) hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir uzvu (organı) addetmek (saymak) icap eder. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar müteessir olur (etkilenir).”

İnsanlığın sorunlarına büyük bir ileri görüşlülükle ve seziş gücü ile bakan Atatürk, henüz Birleşmiş Milletler, UNESCO ve benzeri kuruluşlar ortada yokken, geri kalmış ülkelerin kalkınmasının dünya ülkelerinin tümü için önem taşıdığı bilinci henüz yerleşmemişken, dünyadaki bütün insanların bazı konularda ortak tehlikelerle karşı karşıya oldukları ve ortak çıkarlara sahip bulundukları yeterince anlaşılmamışken ve nihayet sömürgeciliğin neredeyse dünyanın yarısına egemen olduğu bir dönemde şunları söylüyordu: “İnsanları mutlu etmenin tek yolu, onları birbirlerine yakınlaştırarak, onları birbirlerine sevdirmektir.” “Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek milletler arası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.”

Atatürk’ün “dünya barışı” için samimi gayretleri bütün dünyada dikkatleri çekmiş ve daima takdir görmüştür. Daha 1938 yılında bugünkü Birleşmiş Milletler Teşkilatının öncüsü olan Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) Atatürk hakkında “barışın dahi hadimi (hizmetkârı)” deyimini kullanmıştır. Yine onun 100. doğum yılında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO), Atatürk’ü anma kararı almış ve o kararda şunları vurgulamıştır: “Kemal Atatürk, dünya milletleri arasında devamlı barış ülküsünün ve karşılıklı anlayış ruhunun olağanüstü bir öncüsüdür; bütün hayatı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımı tanımayan bir ahenk ve iş birliği çağının açılması uğrunda çalışmıştır.”

MİLLİ SAVUNMA: “HAK KUVVETİN ÜSTÜNDEDİR”

Atatürk, bütün barış çağrı ve çabalarına rağmen milletlerarası sistemde henüz adil bir düzenin kurulamadığının farkındadır. Kuvvetli olan hakkı ve haklı olanı ezebilmekte, çoğu zaman güçlü olan kendi menfaatleri bakımından dünyayı ateş ortamına atabilmektedir. Yaşadığımız pek çok olay bunu açık olarak göstermektedir. Nitekim Atatürk, 25 Ekim 1931’de Balkan Konferansı için Türkiye’ye gelen konferans üyelerine Fransızca yaptığı bir konuşmada, “insanları mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak, insani olmayan ve son derece üzücü bir sistemdir.” Diyerek bu çarpık milletlerarası sisteme tepki göstermiştir.

Dolayısı ile dünya barışını istemek ve bunun gerçekleşmesi için çalışmak başka bir şeydir; derin bir hayal âleminde yaşamak başka bir şeydir. Bunun için kendi milletinin gücünü artıracak tedbirlerin ihmal edilmemesi gerekir.

ATATÜRK’ÜN BARIŞ ÇABASI

Atatürk’ün barışçılığı “ödüncü” veya “yatıştırmacı” değildir. O hiçbir zaman ülkenin ve milletin hayati çıkarlarını tehlikeye sokmadığı gibi, bu çıkarlardan herhangi bir ödün de vermemiştir. Atatürk’ün dış politikadaki gerçekçiliği, onun düşmanlarına karşı yatıştırmacı bir politika izlemesini veya olaylar karşısında hayalci olmasını engellemiştir. Atatürk, bir milletin barış içinde yaşayabilmesi için, kendini savunacak güce ve iradeye sahip olması gerektiğini Lozan Barış Antlaşması sonrasındaki şu sözleriyle çok açık bir şekilde ortaya koymuştur:

“Bugün vardığımız barışın ebedi barış olacağına inanmak safdillik olur. Bu o kadar önemli bir gerçektir ki, ondan bir an bile gaflet, milletin hayatını tehlikeye sokar. Şüphesiz, hukukumuza, şeref ve haysiyetimize saygı gösterildikçe mukabil saygıda asla kusur etmeyeceğiz. Fakat, ne çare ki, zayıf olanların hukukuna saygının noksan olduğunu veya hiç saygı gösterilmediğini çok acı tecrübelerle öğrendik. Onun için her türlü ihtimallerin gerektireceği hazırlıkları yapmakta asla gecikmeyeceğiz.”

Atatürk bir devlet adamı olarak barış yoluyla insanlığa hizmet etmek ile Türk milletinin varlığı ve bağımsızlığının korunması arasındaki dengeyi çok iyi gözetmiştir. Atatürk, “Âlemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir.” Dedikten sonra hemen şunları ekliyor: “Şu kadar ki, milletin haklarını anlayıp onları savunmak ve korumak uğruna her türlü fedakârlığa hazır olduğuna dair dünyaya bir kanaat vermesi lazımdır.”

O, aynı konuda şunları söylüyor: “Hiçbir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz. Fakat varlığımızı ve bağımsızlığımızı korumak için, bir de milletimizin iç rahatlığı ve gönül huzuru ile çalışarak refahlı ve mutlu olmasını sağlamak için, her vakit memleket ve milletimizi korumaya gücü yeten bir orduya sahip olmak da ülkümüzdür.”

YARIN: MAZLUM MİLLETLERİN SESİ OLMAK

Yorumlar (0)
15
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. Liverpool 33 74
3. M.City 32 73
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. Newcastle 32 50
7. M. United 32 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Brighton 32 44
11. Wolves 33 43
12. Fulham 34 42
13. Bournemouth 33 42
14. Crystal Palace 33 36
15. Brentford 34 35
16. Everton 33 30
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 33 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14